Esas No: 2016/3695
Karar No: 2017/5075
Karar Tarihi: 26.09.2017
Terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/3695 Esas 2017/5075 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazla İlgili Mahkeme : Ağır Ceza Mahkemesi
İtirazla İlgili Hüküm : 3713 sayılı Kanunun 7. maddesi 1. fıkra 1. cümlesi yollamasıyla TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet
Suç : Terör örgütüne üye olma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) İTİRAZ KONUSU:
Sanık hakkında açılan kamu davası üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Kapatılan CMK"nın 250. maddesi ile görevli) yapılan yargılamaları sonucunda, mahkemenin 18.05.2010 tarih ve 2009/513 Esas 2010/360 Karar sayılı ilamı ile yasadışı Hizb-ut Tahrir terör örgütü üyesi olmak suçundan TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca 6 YIL 3 AY HAPİS CEZASI ile cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13.06.2013 tarih ve 2012/2366 - 2013/9298 sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verildiği, sanık müdafiinin 29.05.2015 tarihli dilekçesi üzerine dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Dairemize geldiği anlaşılmıştır.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Terör örgütü üyeliği suçu 3713 sayılı Kanunun 7/1 maddesi yollamasıyla TCK"nın 314/2 maddesinde düzenlenmiştir.
Failin terör örgütü üyesi kabul edilebilmesi için, örgütün kuruluşu, amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibariyle, 3713 sayılı Kanunun 4928 sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde tarifini bulan cebir şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devletin otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütünün varlığı şarttır. Bu itibarla, örgütün bir terör örgütü niteliğinde olup olmadığının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin somut olaydaki ve geçmişten beri ki istikrarlı uygulamaları, yerel mahkeme kararları, Emniyet Genel Müdürlüğünün dosyada da mevcut yazılarından Hizb-ut Tahrir örgütünün 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan nitelikte bir terör örgütü olduğu hususunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.
Örgüt üyesi olmak, örgütün amacını bilerek ve bu amacı benimseyerek örgüte girmektir. Kişi özgür iradesiyle örgüt üyesi olmaya karar verip harekete geçtiğinde bu suç oluşacaktır. Örgüt üyeliğinin gerçekleşmesi, örgüte katılma iradesinin herhangi bir somut davranışla ortaya konulması ve bu iradenin devamlı katılmaya yönelik olması gerekir.
TCK"nın 220. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere, örgüte üye olmak fiili bir katılma olup örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur, tek taraflı iradeyle bile örgüte katılmak mümkündür. Bu nedenle örgüt üyeliği suçunun oluşumunda temel ölçü, kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmasıdır.
Terör örgütlerinin yapılanması genelde farklıdır. Kimi terör örgütleri tim sistemini, kimi terör örgütleri ise hücre tipi yapılanmayı benimsediklerinden örgüt üyeliğinin her terör örgütünün yapısına göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda örgüt üyeliğinin her olayda ayrı tartışılarak failin terör örgütüne katılma iradesinin bulunup bulunmadığının saptanması, bu irade var ise örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olunan noktada suçun oluştuğunun kabul edilmesi gerekir.
Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Sadece örgüte ve fikirlerine sempati duymak bu suçu oluşturmaz.
Failin eylemlerinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk varsa, örgüt üyesi olduğu kabul edilir. Örgüt üyeliği, örgütün amacını gerçekleştirinceye kadar uzun süreli faaliyetleri gerektirdiğinden somut olaydaki özelliklere göre kişinin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığının ispat ve belirlenmesi gerekmektedir. Uygulamada terör örgütünün diğer mensuplarıyla irtibata geçerek örgüte malzeme temin etme, kılavuzluk ve kuryelik yapma, istihbari bilgi toplama, askeri ve siyasi eğitim ve kod adı alma, örgütsel ders alıp verme, özgeçmiş raporu verme gibi çeşitlilik ve süreklilik gösteren eylemlerin örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı kabul edilmektedir.
Eylem tek veya az sayıda ise, niteliğine bakılmalıdır. Uygulamada bir organizasyon dâhilinde örgüte adam kazandırma; örgütsel güç, temsil ve organizasyonla örgüt adına yapılan toplantı ve gösteriler için adam toplama; örgüt faaliyetlerinde kullanılmak için örgüte iletilmek üzere para toplama, örgüte ait bildiri dağıtma, örgüte müzahir kitlelere yönelik basın yayın faaliyeti gibi eylemlerin de örgüt üyeliği suçunu oluşturduğu kabul edilmektedir.
Bu suçun manevî unsurunu örgütün belli amaçlarını gerçekleştirme gayesini bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre, failin bu özel kastının dosyadaki delillerle, herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde hukuken belirlenmesi gerekir. Failin örgüt gayesini benimsemiş olup olmadığının kanıtlanması, ancak iradenin dışa yansıması olan hareketleri ve bunu bilen bir tanık anlatımı veya aynı kanaati verebilecek delillerle mümkündür. Bu özel kastın dosyadaki delillerle hukuken belirgin olması gerekir. Sanığın örgütün gayesini benimsediğini açığa çıkaracak nitelikteki hareketlerinin saptanması gerekir.
Bu itibarla failin sadece örgütün benimsediği siyasal ideolojiye ve görüşe sahip olması, yakınlık duyması, yani örgütün sempatizanı olması, soyut olarak örgüte veya ideolojisine ait eserleri okuması, bulundurması ile sınırlı eylemleri onun terör örgütünün üyesi olduğunun kabulüne elverişli değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay ve sanığın hukuki durumu değerlendirildiğinde; sanığın Hizb-ut Tahrir terör örgütünün savunduğu fikirlerinin sempatizanlığından öte, bu örgütün yukarıda açıklanan şekil ve çerçevede hiyerarşik yapısına dahil olduğunun kabulünü gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin, objektif ve inandırıcı deliller bulunmadığı, yerel mahkemece elde edilen delillerin hatalı olarak değerlendirildiği kanaatine varılmıştır. Zira sanığın dosya kapsamındaki iddia ve delillerle terör örgütü üyesi olduğunun kabulü halinde, çeşitli toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılıp terör örgütlerinin fikirlerini destekler mahiyette slogan atan ve/veya evinde örgütün fikirlerini içeren belge, kitap vs. bulunduran herkesin terör örgütü üyesi olduğunun kabulü gerekecektir. Bu ise Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelecektir. Bu nedenlerle eylem ve delillerin hatalı değerlendirilmesiyle sanık hakkında atılı terör örgütü üyeliği suçundan mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün kanuna aykırı olduğu görüşüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.
Öte yandan sanık hakkında mükerrer bir yargılama yapılmış ve sanık aynı suçtan Van (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.04.2010 tarih ve 2005/219 Esas, 2010/70 Karar sayılı ilamıyla da aynı cezaya mahkum edilmiştir.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ :
Sanık ... hakkında açılan kamu davası üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Kapatılan CMK"nın 250. maddesi ile görevli) yapılan yargılamaları sonucunda, mahkemenin 18.05.2010 tarih ve 2009/513 Esas, 2010/360 Karar sayılı ilamı ile yasadışı Hizb-ut Tahrir terör örgütü üyesi olmak suçundan TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca 6 YIL 3 AY HAPİS CEZASI ile cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13.06.2013 tarih ve 2012/2366 - 2013/9298 sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Sanık ... müdafiinin 29.05.2015 tarihli karar düzeltme istemine dayalı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.05.2016 gün ve 2015/236136 sayılı itiraz dilekçesi ile hükümlü hakkında; Hizb-ut Tahrir terör örgütünün savunduğu fikirlerinin sempatizanlığından öte, bu örgütün yukarıda açıklanan şekil ve çerçevede hiyerarşik yapısına dahil olduğunun kabulünü gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin, objektif ve inandırıcı deliller bulunmadığı, yerel mahkemece elde edilen delillerin hatalı olarak değerlendirildiği, hükümlünün dosya kapsamındaki iddia ve delillerle terör örgütü üyesi olduğunun kabulü halinde, çeşitli toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılıp terör örgütlerinin fikirlerini destekler mahiyette slogan atan ve/veya evinde örgütün fikirlerini içeren belge, kitap vs. bulunduran herkesin terör örgütü üyesi olduğunun kabulünün gerekeceği, bu durumun ise Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geleceği, bu nedenlerle eylem ve delillerin hatalı değerlendirilmesiyle sanık hakkında atılı terör örgütü üyeliği suçundan mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün kanuna aykırı olduğu, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle itirazda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Sanığın terör örgütüne üye olduğunun kabulü için; örgüt hiyerarşisine dahil olup, amaçları doğrultusunda sürekli biçimde ya da yoğun olarak çeşitli faaliyetlerde bulunması gerektiği, örgüte sempati duymak, yayınlarını okumak veya bulundurmak, fikirlerini benimsemek ya da liderini sevmek örgüt üyeliğini gösteren delillerden olmadığından,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle itirazın kabulüne karar verilmiştir.
D) KARAR:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinin 13.06.2013 tarih ve 2012/2366-2013/9298 sayılı Düzeltilerek Onama kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
3- Sanık müdafiinin temyizine ilişkin incelemede;
Sanığın Hizb-ut Tahrir terör örgütünün savunduğu fikirlerinin sempatizanlığından öte, bu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunun kabulünü gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin, objektif ve inandırıcı deliller bulunmadığı anlaşıldığından, atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 26.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.