Esas No: 2017/1801
Karar No: 2017/5068
Karar Tarihi: 16.10.2017
Tefecilik - Suç örgütü kurmak ve yönetme - Örgüte üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/1801 Esas 2017/5068 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2017/1801 E. , 2017/5068 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik, Suç örgütü kurmak ve yönetme, Örgüte üye olma
Hüküm : 1-)Sanık ... hakkında;
TCK"nın 64. maddesi yollamasıyla CMK"nın 223/8. maddesi uyarınca düşme
2-)Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında ayrı ayrı;
TCK"nın 241/1, 43/1, 62, 53, 52/2-4, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
3-)Sanık ... hakkında;
TCK’nın 241/1, 43/1, 62, 53, 52/2-4, 58/6-7, 63.maddeleri uyarınca mahkumiyet
4-)Sanıklar ... ve ... hakkında ayrı ayrı;
TCK"nın 220/1, 62, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
5-)Sanık ... hakkında;
TCK"nın 220/1, 62, 53, 58/6-7. maddeleri uyarınca mahkumiyet
6-)Sanıklar ... ve ... hakkında ayrı ayrı;
TCK"nın 220/2, 62, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikayetçi ...’a yapılan gerekçeli karar tebligatının, Tebligat Kanununun 10. maddesine aykırı şekilde duruşmada bildirdiği bilinen son adresi yerine Mernis adresine çıkarılması nedeniyle usulsüz olduğundan temyiz talebinin süresinde olduğu, CMK"nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette tefecilik suçundan zarar gören sıfatıyla temyiz hakkının bulunduğu kabul edilerek, hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan şikayetçi ..."ın CMK"nın 237/2. maddesi uyarınca tefecilik suçu bakımından davaya katılmasına karar verilerek ve ayrıca suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme ile örgüte üye olma suçlarından doğrudan zarar görme ihtimali bulunmayan katılan Maliye Hazinesinin anılan suçlar bakımından davaya katılmasına imkan olmadığı, bu suçlara yönelik hukuki değerden yoksun şekilde verilen davaya katılma kararının da anılan hükümleri temyize hak vermeyeceği; katılan Maliye Hazinesinin sadece tefecilik suçundan davaya katılma ve verilen hükümleri temyiz etme hakkının bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Hükmolunan cezaların süresine göre şartları bulunmadığından sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
I-)Sanık ... hakkında kurulan düşme hükmüne yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan Maliye Hâzinesi vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle davanın düşmesine ilişkin hükmün ONANMASINA,
II-)Sanıklar ..., ... ve ... hakkında tefecilik suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, verilen hükümlerde aşağıdaki hususlar dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafileri, katılanlar Maliye Hâzinesi ve ... vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-)Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan Maliye Hazinesi lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi,
2-)01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanunun 106. maddesinin 4 ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, sanık hakkında kurulan hükümde infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde seçenek yaptırım olan adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının kısmen veya tamamen infazına karar verilmesi,
3- )Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53/1. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK"nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükme "Katılan Maliye Hazinesi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1.500 TL vekalet ücretinin sanıklardan alınarak katılana verilmesine" fıkrasının eklenmesi; TCK"nın 50/6. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın hükümlerden çıkartılması; TCK"nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın hükümlerden bütünüyle çıkarılarak yerine "Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK"nın 53/1. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle iğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III-)Sanık ... hakkında örgüt kurma; sanıklar ... ve ... hakkında örgüt yönetme; sanıklar ... ve ... hakkında tefecilik ve örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;
1-)Sanıklar ... ve ..."ın tefecilik suçları açısından;
Sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, katılanlar Maliye Hazinesi ve ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a-)Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıkların, diğer sanıklar ..., ... ve ..."ın tefecilik eylemlerine doğrudan fail olarak katıldıklarına dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanık ..."ın mağdur ..."ın evini devralmak, sanık ..."in de bu devir işlemine aracılık etmekten ibaret eylemleri nedeniyle TCK"nın 39/2-c maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulmaları gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde doğrudan fail olarak cezalandırılmaları ve ayrıca temel cezanın belirlenmesi esnasında TCK"nın 3/1 ve 61/1. maddeleri uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir ceza tayin olunması gerektiği nazara alınmadan, daha yoğun eylemleri bulunan diğer sanıklar ..., ... ve ..."ın cezalarıyla aynı miktarda olacak şekilde fazla ceza tayin edilmesi,
b-)Sanıkların, tefecilik suçunu birden fazla işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, TCK’nın 43. maddesinin somut olayda şartları oluşmaması nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmemesi,
c-)Uygulamaya göre de;
aa-)Sanık ..."ın soy adının hüküm fıkrasında "..." olarak yazılması,
bb-)01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanunun 106. maddesinin 4 ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, sanık hakkında kurulan hükümde infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde seçenek yaptırım olan adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının kısmen veya tamamen infazına karar verilmesi,
2-)Sanık ... hakkında örgüt kurma; sanıklar ... ve ... hakkında örgüt yönetme; sanıklar ... ve ... hakkında örgüte üye olma suçları açısından;
a-)TCK"nın 220. maddesinde tanımlanan "örgütün” varlığının kabul edilebilmesi için hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişiden teşekkül etmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket etmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup, "devamlılık” göstermesi gerekir.
Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur.
Örgüt soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu açıklamalar ışığında;
Mandıracılık işiyle iştigal eden ve baba oğul olan sanıklar ..., ... ve ..."ın, kendi aralarında ve diğer sanıklar ... ve ... ile olan ilişkilerinde iş ve aile ilişkilerini aşar biçimde suç örgütü için gerekli hiyerarşinin söz konusu olmadığı ve sanıkların örgüt kastıyla hareket ettiklerine dair bir delil de bulunmadığı gözetilmeden, yetersiz ve dosya içeriğiyle uyuşmayan gerekçelerle mahkumiyetlerine karar verilmesi,
b-)Uygulamaya göre de;
aa-)Temel cezanın belirlenmesi esnasında, sebepleri izah edilerek teşdiden denilmesine rağmen alt sınırdan tayin edilmesi suretiyle hükümlerin karıştırılması,
bb-)Örgüt mensubu kabul edilen sanıklar hakkında TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanmaması,
cc-)Sanık ..."ın soy adının hüküm fıkrasında "...” olarak yazılması,
Kanuna aykırı, sanıklar ..., ... ve ... müdafileri, sanık ... ve müdafii ile sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin BOZULMASINA, 16.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.