Esas No: 2016/4626
Karar No: 2016/5870
Karar Tarihi: 18.11.2016
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/4626 Esas 2016/5870 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2016 tarih ve 2016/191320 sayılı tebliğnamesi ve ekindeki Adalet Bakanlığının 25.04.2016 tarihli Kanun Yararına Bozma konulu yazılarında; kamu görevlisine hakaret, iftira ve suç uydurma suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca "Şüpheli ... tarafından Başbakanlık İletişim Merkezine 12.03.2015 ve 20.03.2015 tarihlerinde, Kalkınma Bakanlığı Bakanlık Makamına 17.03.2015 tarihinde gönderilen elektronik iletilerin dilekçe hakkı kapsamında hak arama özgürlüğü içerisinde yer aldığı, tayini yapmayan şüpheliler için kanun yolu olarak suç duyurusunda bulunduğu ve şikayetlerinde suç kastının bulunmadığı, bir hakkın kullanılması kapsamında kaldığı ve suç olarak tanımlanmadığı" gerekçeleri ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın “...kararın usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle kesin olarak reddine karar veren ... Sulh Ceza Mahkemesinin 07.08.2015 tarih ve 2015/1768 D. İş sayılı kararının Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
OLAY:
Şüpheli ..."ın Başbakanlık İletişim Merkezine 12.03.2015 ve 20.03.2015 tarihlerinde, Kalkınma Bakanlığı Bakanlık Makamına 17.03.2015 tarihinde gönderilen elektronik iletilerde özetle: ... de mühendis olarak çalışmakta olan kızının eş durumu nedeniyle adı geçen kurumun ... Bölge Müdürlüğüne tayin isteğinin yerine getirilmesinin geciktirilmesinin yasalara aykırı olduğu belirtildikten sonra "... yönetimi her türlü yanlışını doğru diye pazarlamayı iyi biliyor. ... başkanı ve ekibi mahiyetindekilere dünyayı zindan ediyor...devlet kurumunu babasının çiftliği mantığıyla yöneten, keyfi davranan, görev ve yetkisini kötüye kullanan, milli irade, kadın, çocuk ve asker düşmanlığı yapan ... başkanı ..., başkan yardımcısı Şemsettin Bey ve Daire Başkanı Üzeyir Karakuş"tan ....görev ve yetkisini kötüye kullanan, keyfi davranan hukuk tanımayan aileme karşı kin ve nefret taşıyan Üzeyir Karakuş"tan şikayetçi olduğunu haklarında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma yapılması gerektiğini" belirtmesi üzerine ... Başkanı olan müşteki 09.04.2015 tarihli dilekçesiyle şüphelinin kendilerine karşı hakaret, iftira ve suç uydurma fiilleri işlediğini ileri sürerek şikayetçi olmuştur.
Soruşturmayı yürüten ... Cumhuriyet Başsavcılığı; "Şüpheli ... tarafından Başbakanlık İletişim Merkezine 12.03.2015 ve 20.03.2015 tarihlerinde, Kalkınma Bakanlığı Bakanlık Makamına 17.03.2015 tarihinde gönderilen elektronik iletilerin dilekçe hakkı kapsamında hak arama özgürlüğü içerisinde yer aldığı, tayini yapmayan şüpheliler için kanun yolu olarak suç duyurusunda bulunduğu ve şikayetlerinde suç kastının bulunmadığı, bir hakkın kullanılması kapsamında kaldığı ve suç olarak tanımlanmadığı" gerekçeleriyle şüpheli hakkında 26.02.2016 tarihli ve 2015/9545 soruşturma, 2016/1100 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verdiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığının bu kararına müştekinin süresinde itiraz etmesi üzerine, ... Sulh Ceza Hakimliğinin “...kararın usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle kesin olarak itirazın reddine karar verdiği anlaşılmıştır.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Kamu görevlisine hakaret, iftira ve suç uydurma suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca "Şüpheli ... tarafından Başbakanlık İletişim Merkezine 12.03.2015 ve 20.03.2015 tarihlerinde, Kalkınma Bakanlığı Bakanlık Makamına 17.03.2015 tarihinde gönderilen elektronik iletilerin dilekçe hakkı kapsamında hak arama özgürlüğü içerisinde yer aldığı, tayini yapmayan şüpheliler için kanun yolu olarak suç duyurusunda bulunduğu ve şikayetlerinde suç kastının bulunmadığı, bir hakkın kullanılması kapsamında kaldığı ve suç olarak tanımlanmadığı" gerekçeleri ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın “...kararın usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle kesin olarak reddine karar veren ... Sulh Ceza Mahkemesinin 07.08.2015 tarih ve 2015/1768 D. İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Anayasanın 36. maddesinde "herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne,
Anayasanın 74/1. maddesinde" Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir."hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde;
"1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;
e) Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak." hükümlerine yer verilmiştir.
Konuyla ilgili Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeler aşağıda belirtilen şekildedir:
"Madde 125 - (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a)Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b)Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4)(Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5)(Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır."
Madde 128- (1) "Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir."
Madde 267 - (1) "Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
(3)Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4)Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
(5)Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; (İptal bölüm: Anayasa Mah. 10.04.2013 tarih ve 2013/14 E. ve 2013/56 K.) hükmolunur.
(6)Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
(7)(İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 17.11.2011 tarihli ve E.: 2010/115, K.: 2011/154 sayılı Kararı ile.)
(8)İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlân masrafı, hükümlüden tahsil edilir."
Madde 271- (1) "İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir."
İddia ve savunma dokunulmazlığı, adli veya idari makamlar karşısında hakkını savunmak ve kullanmak isteyen kimselerin, herhangi bir tereddüte kapılmadan veya kimseden korkup çekinmeden, bu hakkı serbestçe kullanabilmeleri için getirilmiş bir bağışıklıktır.
Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınan "hak arama özgürlüğü" kapsamında Türk Ceza Kanununun 128. maddesinde iddia ve savunma dokunulmazlığı düzenlenmiştir. İddia ve savunma hakkının, her türlü etkiden ve korkudan uzak bir şekilde kullanılması, bu hakkı kullanırken kullanan kişinin herhangi bir endişeye kapılmaması gerekir. Bu serbesti dava konusu olayın aydınlanması veya bir hakkın ortaya çıkmasına hizmet edecektir.
Anılan maddeye göre "yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlık ile bağlantılı olması gerekir.
Ceza Genel Kurulunun 17.07.2007 tarih ve 2007/4-105 E. 2007/174 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; bu hakkın kullanımının bazı koşullara bağlı olduğu, bu koşulların ;
a) Eylemin iddia ve savunma niteliğindeki evrak ile yazılı olarak veya iddia veya savunması sırasında sözlü olarak yapılması gerektiği (şekil şartı),
b) Eylemin, yargı organlarına verilen dilekçelerde veya bu organlar huzurunda yapılması zorunluluğu (yer şartı),
c) Hak kullanılırken sınırın aşılmamasının gerekli olduğu (ölçülülük şartı),
Şeklinde sıralanabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, bu kararda belirtilen şekil, yer ve ölçülülük koşullarının oluştuğundan söz etmek mümkündür. Zira, ölçülülük koşulunda önemli olanın eylemin şikayet konusu ile ilgili olduğu gibi iddialara da katkıda bulunmasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında; iftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, iddiaların maddi vakıalara dayandığı ve eyleminin suç işlemediğini bildiği halde kimseye suç atmak biçiminde olmaması halinde Anayasanın 74. maddesinde düzenlenen anayasal şikayet hakkını kullanmak niteliğinde bulunduğu belirtilmektedir.
Ayrıca Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında sadece yeterli şüphe oluşup oluşmadığını değil şüphelilere isnat edilen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını da takdir edip değerlendirebileceği, aksi halde yasal unsurları bulunmayan dolayısıyla suç olarak kabul edilmeyecek olaylar yargılama aşamasına taşınacak bu da kişilerin lekelenmeme hakkını ihlal edebileceği gibi gereksiz ve haksız yargılamalara neden olabileceği gözetildiğinde itirazın reddinde hukuka aykırılık görülmemiş olduğundan kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, ... Sulh Ceza Hakimliğinin 07.08.2015 tarih, 2015/1768 D. İş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....