Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/4603 Esas 2016/5866 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/4603
Karar No: 2016/5866
Karar Tarihi: 18.11.2016

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/4603 Esas 2016/5866 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2016/4603 E.  ,  2016/5866 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2016 tarih ve 2016/191320 sayılı tebliğnamesi ve ekindeki Adalet Bakanlığının 25.04.2016 tarihli Kanun Yararına Bozma konulu yazılarında; hakaret ve iftira suçlarından şüpheliler ..., ..., ... ve kararda geçen WEB sitesi sorumlu müdürleri haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca "şüphelilerin eylemlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile koruma altına alınan düşünceyi açıklama ve ifade hürriyeti kapsamında yer alıp, hakaret suçunun unsurlarını barındırmaması nedeniyle unsurları bakımından oluşmadığı" gerekçeleri ile verilen 26.02.2016 tarih ve 2015/9545 soruşturma, 2016/1100 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazı “Yeterli şüphe oluşup oluşmadığı delillerin değerlendirilmesi C. Savcılığının takdirindedir, yeterli şüphe varsa dava açılması zorunludur. Bu durum itibariyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçesi incelendiğinde suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayandırılmıştır. Suç öğelerinin oluşup oluşmadığını tartışma yargılama sonunda hükmü verecek mahkemeye bırakılmalıdır. Hakimliğimizce yapılan değerlendirme itibariyle C. Savcılığınca suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının değil yeterli şüphenin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi ile kovuşturma ile ilgili yeniden karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle kabul edip kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kaldıran ... Sulh Ceza Mahkemesinin 30.03.2016 tarih ve 2016/922 D. İş sayılı kararının Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.

    OLAY:
    Müşteki ..."in ... Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile halen ... Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, 2012 yılında ... Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığı sırada adli emanetten uyuşturucu madde hırsızlanması olayına ilişkin hakkında inceleme başlatıldığı iddialarıyla ulusal basında haberler çıktığını, söz konusu haberin ....com, ....com.tr, ....com, ....com, ....com, ....com, ....com, ....com, ....com, ....com, ....com isimli internet siteleri tarafından haber değerinden çok uzak bir şekilde şahsına sözde terör örgütü mensubu imasında bulunan, iftira ve hakaret içeren şekilde haberler yapıldığını, söz konusu haberi belirtilen haber sitelerinin adı altında takipçilerine duyurduklarını, görevi sebebiyle kendisine "paralel" demek suretiyle sözde terör örgütü mensubu olduğunu ima eden, iftira atan ve hakaret eden haber sitelerinin tüm yönetici ve haberi yapan muhabirlerden şikayetçi olduğu,
    ... Cumhuriyet Başsavcılığının şüphelilerin eylemlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10, Anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile koruma altına alınan düşünceyi açıklama ve ifade hürriyeti kapsamında yer alıp, hakaret suçunun unsurlarını barındırmayan ifadeleri nedeniyle unsurları bakımından oluşmayan suçlardan şüpheliler ve şikayet edilen haber siteleri sorumlu müdürleri hakkında 26.02.2016 tarihli ve 2015/9545 soruşturma, 2016/1100 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği,
    Müştekinin ... Cumhuriyet Başsavcılığının bu kararına itiraz etmesi üzerine ... Sulh Ceza Hakimliğinin “Yeterli şüphe oluşup oluşmadığı delillerin değerlendirilmesi C. Savcılığının takdirindedir, yeterli şüphe varsa dava açılması zorunludur. Bu durum itibariyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçesi incelendiğinde suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayandırılmıştır. Suç öğelerinin oluşup oluşmadığını tartışma yargılama sonunda hükmü verecek mahkemeye bırakılmalıdır. Hakimliğimizce yapılan değerlendirme itibariyle C. Savcılığınca suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının değil yeterli şüphenin mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi ile kovuşturma ile ilgili yeniden karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.

    KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
    ... Cumhuriyet Başsavcılığının şüphelilerin eylemlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile koruma altına alınan düşünceyi açıklama ve ifade hürriyeti kapsamında yer alıp hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle verdiği kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını "Cumhuriyet Savcılığınca suçun unsurların oluşup olmadığı değil yeterli şüphenin mevcut olup olmadığı değerlendirilmesiyle kovuşturmayla ilgili yeniden karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle kesin olarak kaldıran ... Sulh Ceza Hakimliğinin 30.03.2016 tarih ve 2016/922 D. İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.

    HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
    Anayasanın 25. maddesinde; "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
    Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
    Anayasanın 26. maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir."
    Anayasanın 28. maddesinde; “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz."
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde;
    "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
    2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir." hükümlerine yer verilmiştir.
    Yukarıda gösterilen düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; Suça konu ifadelerin, eleştiri mahiyetinde olup yazarın değer yargısını içerdiği, bu değer yargısına gerekçe gösterilebilecek olgular da dosya kapsamında mevcut olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da değer yargılarının kısıtlanamayacağına vurgu yapıldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, basının, doğruluğunu kanıtlaması koşuluyla eleştirel yargılarda bulunabileceği savını dahi reddettiği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ile teminat altına alınan fikir özgürlüğünün özüne aykırı olduğunu vurguladığı, ayrıca basının belli ölçüde abartma, hatta tahrik etme ve polemik olarak kabul edilebilecek kişisel açıdan taşkın ifadeler kullanma hakkını da kabul ettiği,
    Basının sorumlu tutulabilmesi için; yayın ya da eleştirinin kişilik haklarını zedelemesi, bu zedelemenin manevi bir zarar doğurması, kişilik haklarına saldırı ile gerçekleşen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması, kişilik haklarına saldırının hukuka aykırı olması ve hukuka aykırılığı ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmamasının gerektiği,
    Yayımlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin ya da eleştirinin özle biçim arasında denge kurularak yayımlanması durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkacağı ve artık basın sorumlu tutulamayacağı,
    Dava konusu yayın içeriği bütün halinde değerlendirildiğinde; genel olarak müştekinin HSYK seçimlerinde bağımsız aday olarak yer alması nedeniyle oluşan görünür gerçekliğe dayanarak habere konu edildiği, habere konu olayın güncel ve kamuoyunun ilgisini çekecek nitelikte olduğu, olayın veriliş anındaki görünür gerçeğe uygun olduğu, aşırılığa gitmeyen, hatalı-eksik bilgi ve değerlendirmelerin tek başına sorumluluk nedeni olamayacağı, olayların kamuoyuna duyurulmasında kamu yararının bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı,
    Şikayet dilekçesine konu internet haber sitelerinin söz konusu haberi .... Gazetesi ve ....com haber sitesini kaynak göstermek suretiyle yayımladıkları gözetildiğinde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun; "İçerik Sağlayıcının Sorumluluğu" başlığını düzenleyen 4. maddesinin 2. fıkrasında "İçerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu olmayacağı, ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise, genel hükümlere göre sorumludur." hükmü karşısında, ....com adlı haber sitesindeki içeriği kaynak göstermek suretiyle kendi haber sitelerinde yayımlayan ve herhangi bir yorum katmayan şüpheli ... dışındaki haber sitesi sorumlu müdürlerinin ..."in haberini kaynak göstererek paylaştıkları linkten sorumlu tutulamayacakları,
    .....com isimli haber sitesinde ise, "Eski Başsavcıya Kayıp Uyuşturucu İncelemesi" şeklinde verilen haber içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmadığı,
    Şüpheli ..."in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10, Anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile koruma altına alınan düşünceyi açıklama ve ifade hürriyeti kapsamında yer alıp, hakaret ve iftira suçlarının unsurlarının oluşmadığı,
    Ayrıca Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında sadece yeterli şüphe oluşup oluşmadığını değil şüphelilere isnat edilen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını da takdir edip değerlendirebileceği, aksi halde yasal unsurları bulunmayan dolayısıyla suç olarak kabul edilmeyecek olaylar yargılama aşamasına taşınacak bu da kişilerin lekelenmeme hakkını ihlal edebileceği gibi gereksiz ve haksız yargılamalara neden olabileceği,
    Gözetilmeden itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

    SONUÇ VE KARAR:
    Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, ... Sulh Ceza Hakimliğinin 30.03.2016 tarih, 2016/922 D. İş sayılı kararının Ceza Muhakemesi Kanununun 309/3. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın aynı kanunun 309/4-a maddesi gereğince mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara