Esas No: 2016/6137
Karar No: 2016/5864
Karar Tarihi: 18.11.2016
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/6137 Esas 2016/5864 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2016 tarih ve 2016/259757 sayılı tebliğnamesi ve ekindeki Adalet Bakanlığının 11.06.2016 tarihli Kanun Yararına Bozma konulu yazılarında; hakaret ve iftira suçlarından şikayet edilen ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15.05.2015 ve 2015/3341 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin ... 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 01.07.2015 tarih ve 2015/2461 D. İş sayılı kararının "yerleşik içtihatlarda kabul edildiği üzere eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada "küçültücü" sözlerinin kullanılmaması gerekmesi karşısında, şikayet konusu beyanlarda müştekiye hukuka aykırı fiiller isnat edilip kamuoyu nezdinde itibarını zedeleyecek mahiyette iddiaların ileri sürüldüğü gözetilmeden, gerekli soruşturma işlemlerine devam edilmesinin temini için itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde" isabet görülmediğinden Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep olunmuştur.
OLAY:
Müşteki ... Büyükşehir Belediye Başkanı ... vekili Av. ... / ... Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu dilekçe ile; şüpheli CHP İstanbul Milletvekili ..."nun 25.03.2015 tarihli ... Gazetesinde yayımlanan basın açıklamasında "..."in yolsuzluklarını ..."tan öğrenecek değiliz. Bu yolsuzlukların onlarcasını yüzün üzerinde dosyayı ben ve partili arkadaşlarımız zaten daha önce açıkladık. ..."ın belgeye ihtiyacı varsa haber versin kendisiyle paylaşalım. ... Cumhuriyet Başsavcılığında ..."in hangi dosyalarının kapatıldığını, nasıl kapatıldığını biliyoruz. Bu yolsuzluk dosyalarını kapatan yargı görevlileri de asli faille birlikte bir gün hesap verecekler. Otopark yolsuzluğundan, başkent gaza, imar izinlerinden, demirkafes olayına kadar onlarca dosya söz konusudur. 22 yıldır kente ve kentliye harcaması gereken kaynakların ... ve yakınlarına tahsis edildiği şüphesi ortadadır. Görev şu an tarafsız ve bağımsız olması gereken savcı ve yargıçlardadır..." diyerek ve ayrıca suç isnadı içeren bu açıklamaları içeren haberleri şahsi Twitter hesabından da paylaşarak mesnetsiz iddiaları içeren bu açıklamaların toplumda daha geniş kitlelere ulaşmasına sebep olduğu ve bu suretle hakaret, iftira ve ayrıca savcı ve hakimleri suçluyu kayırmakla itham ettiği iftira niteliğindeki iddialarını kanıtlamak zorunda olduğu, şüphelinin gerçek dışı itham ve beyanlarda bulunarak toplum önünde müştekiyi küçük düşürmeyi amaçladığı TCK"nın 125/1-3,a-4, 267, 277, 278 maddeleri gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmasını talep etmiş ve dilekçe ekine gazete nüshasıyla şüphelinin twitter mesajlarını gösteren bilgisayar çıktıları ve ayrıca ... 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/555 E. 2015/188 K. sayılı kararı eklenmiştir.
... Cumhuriyet Başssavcılığı 18.05.2015 tarihli ve 2015/3341 soruşturma sayılı kararında; başkaca araştırmaya yani başka belge ve bilgi teminine ihtiyaç duyulmadığı vurgulandıktan ve hakaret suçuna ilişkin açıklamalara yer verildikten sonra "...şikayet edilenin yukarıda belirtilen sözlerini bir bütün olarak değerlendirilmesinde içerik olarak daha önce müşteki hakkında yapmış olduğu suç duyurularından bahsettiği, yolsuzluk şüphesinin ve iddiaların ortada olduğunu, görevin tarafsız ve bağımsız olması gereken savcı ve yargıçlarda olduğundan bahsedildiği, ayrıca müştekinin bir başka tartışmasında taraf olan kişiyle belge paylaşımından bahsedildiği, dolayısıyla tahkir edici, küçük düşürücü bir yön bulunmadığı, beyanların eleştiride bulunmak, kanaat açıklamak ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aşmayıp rahatsız edici söz seviyesinde kaldığı ve ayrıca adli ya da idari yönden müşteki hakkında tahkikatı gerektirir somut bir suç ihbarından da bahsedilmediğinden iftira suçunun da unsurları itibarıyla oluşmadığı, konuşma içeriğinde bahsedilen önceki ihbarlar için her ihbarın sonucuna göre bu hususun düşünülmesi gerektiği..." gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
Müşteki vekilinin bu karara karşı süresinde itirazda bulunması üzerine ... 5. Sulh Ceza Hakimliği 01.07.2015 tarih ve 2015/2461 D. İş sayılı kararı ile "...kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve kanuna uygun olduğu, yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçelerin dosya içeriğine uygun olduğu, ileri sürülen itiraz nedenlerinin ise yerinde olmadığı..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Şüphelinin, müşteki hakkında yaptığı basın açıklamasından dolayı hakkındaki şikayet üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığının "...şikayet edilenin yukarıda belirtilen sözlerini bir bütün olarak değerlendirilmesinde içerik olarak daha önce müşteki hakkında yapmış olduğu suç duyurularından bahsettiği, yolsuzluk şüphesinin ve iddiaların ortada olduğunu, görevin tarafsız ve bağımsız olması gereken savcı ve yargıçlarda olduğundan bahsedildiği, ayrıca müştekinin bir başka tartışmasında taraf olan kişiyle belge paylaşımından bahsedildiği, dolayısıyla tahkir edici, küçük düşürücü bir yön bulunmadığı beyanların eleştiride bulunmak, kanaat açıklamak ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aşmayıp rahatsız edici söz seviyesinde kaldığı ve ayrıca adli ya da idari yönden müşteki hakkında tahkikatı gerektirir somut bir suç ihbarından da bahsedilmediğinden iftira suçunun da unsurları itibarıyla oluşmadığı konuşma içeriğinde bahsedilen önceki ihbarlar için her ihbarın sonucuna göre bu hususun düşünülmesi gerektiği..." gerekçesiyle verdiği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara yönelik itirazın "...kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve kanuna uygun olduğu, yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçelerin dosya içeriğine uygun olduğu, ileri sürülen itiraz nedenlerinin ise yerinde olmadığı..." gerekçesiyle kesin olarak reddine dair ... 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.07.2015 tarih ve 2015/2461 D. İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Anayasanın 25. maddesinde; "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
Anayasanın 26. maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir."
Anayasanın 28. maddesinde; “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde;
"1.Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2.Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunundaki düzenlemeler;
" Madde 160 - (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
"Madde 172 - (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir." şeklinde,
Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeler ise;
"Madde 125 - (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a)Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b)Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik fıkra: 29.06.2005-5377 S.K./15.mad) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik fıkra: 29.06.2005-5377 S.K./15.mad) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
Madde 267 - (1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
(3)Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4)Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
(5)Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; (İptal bölüm: Anayasa Mah. 10.04.2013 tarih ve 2013/14 E. ve 2013/56 K.) hükmolunur.
(6)Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
(7)(İptal: Anayasa Mahkemesinin 17.11.2011 tarihli ve E. 2010/115, K. 2011/154 sayılı Kararı ile)
(8)İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
(9)Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlân masrafı, hükümlüden tahsil edilir."
"Madde 277 - (Değişik madde :02.07.2012-6352 S.K./90.md.)
(1) Görülmekte olan bir davada (...), gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, (...) sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./69. md) Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.
(2) Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.
Madde 278 - (Değişik madde: 02.07.2012-6352 S.K./91.md.)
(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.
(4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır." şeklindedir.
5187 sayılı Basın Kanununun 3. maddesinde;
“Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.02.2007 tarihli ve 2007/7-28 Esas, 2007/34 sayılı kararında yer alan, "Demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin görevi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır. Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasanın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Kanununun 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada "küçültücü" sözlerin kullanılmaması gerekir. ... Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılarının bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler "polemik" niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez." şeklindeki açıklamalara yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre de, müştekinin kamu görevlisi ve siyasetçi olması hallerinde ve özellikle basın vasıtasıyla gerçekleşen eylemlerde "demokratik bir toplumda gereklilik" yönünden yaptığı inceleme sonucunda (Lingens- Avusturya kararı);"...bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, sözleşmenin 10(2). fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık bir biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.
Her iki tarafında siyasetçi olması ve farklı siyasi düşünceleri temsil etmesi dikkate alındığında, tartışma konusu ifadeler, siyasal tartışma ortamı içinde ele alınmalıdır. Be nedenle de ifadelerin sert, kışkırtıcı, abartılı zaman zaman doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir ve eleştiriler niteliğinde olması da mümkündür(Dalban /Romanya kararı).
Şüphelinin şikayet konusu sözleri, hükümetin bir üyesi tarafından ileri sürülen iddiaların peşinden söylemiş olması da dikkate alındığında, tahrik edici ve ağır kabul edilebilecek bu sözlerin yersiz bir kişisel saldırı, hakaret ya da iftira olarak değil objektif olarak anlaşılabilir bir açıklamanın sonucu olarak kullanıldığının kabulü gerekir (Obershlick-Avusturya kararı). Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre (Obershlick-Avusturya kararı) AİHS"nin 10. maddesi açıklanan görüşlerin ve bilgilerin özünü değil iletiliş biçiminide koruma kapsamına almaktadır.
Siyasetçilerin birbirlerinin düşünce ve eylemlerini eleştirdiği ifadelerin, soruşturma ve yaptırım tehdidi altında bırakılması cesaret kırıcı türden bir sansür anlamına gelmektedir. Siyasal tartışma bağlamında açılacak soruşturma ve verilecek cezanın politikacıları toplumun yaşamını etkileyen sorunları aleni bir biçimde tartışma ya da tartışmaya katkıda bulunmaktan caydırma olasılığı bulunmaktadır. Bu tür bir yaptırım dolaylı olarak siyasetçilerin ifadelerini ve tartışmalarını halka duyuran basınında, ayni sebeple bilgi sağlama ve kamuoyu bekçiliğinde bulunma görevini yerine getirmesini engeller.
İfade özgürlüğü, AİHS"nin 10 (2). maddesinin sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen açıklama, düşünce ve haber için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden ifade ve fikirler içinde uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, höşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz.
İncelenen dosya kapsamına göre, şikayet konusu şüpheli ifadelerinin ve tiwetterde yayınladığı düşüncelerin ifade özgürlüğü, yapılan haberin ise basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde kaldığı, ayrıca haberin gerçeğe aykırı olduğunun düşünülmesi durumunda tekzip talebinde bulunulmasının mümkün olduğu gözetildiğinde, hukuka aykırılık görülmeyen ... 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 01.07.2015 tarih, 2015/2461 D. İş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, ... 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 01.07.2015 tarih, 2015/2461 D. İş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.