Esas No: 2016/6545
Karar No: 2016/5555
Karar Tarihi: 01.11.2016
Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/6545 Esas 2016/5555 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma
Hüküm : 3713 sayılı Kanunun 7/2-b-3, TCK"nın 62, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- 10.11.2012 tarihli olay tutanağı ile 13.11.2012 tarihli kaset çözüm tutanağı ve tüm dosya kapsamından, sanığın içeriğinde cebir, şiddet veya tehdit bulunmayan basın açıklamasını okuduğu sırada bir başkası tarafından tutulan megafona konuşmasından ibaret eyleminin atılı suçu oluşturmayacağı gözetilmeden, beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre ise;
TCK"nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, gerekçe yönünden üye ..."un muhalefeti ile 01.11.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
İfade özgürlüğü T.C. Anayasasının 26. ve Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına dair sözleşmenin 10. maddesi ile teminat altına alınmıştır.
İfade özgürlüğünün kullanımına meşru bir müdahale için;
1- Müdahalenin yasalarda öngörülmüş olması,
2- Ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu emniyeti, kamu düzeninin sağlanması ve suçun işlenmesinin önlenmesi, sağlığın korunması, ahlakın, başkalarının şöhret ya da haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilgilerin açıklanmalarının engellenmesi ve yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanmasına ilişkin değerlerden bir veya bir kaçını korumaya yönelik olmalıdır.
3- Müdahale demokratik bir toplumda gerekli bulunmalıdır.
İfade özgürlüğü terörle mücadele kapsamında en çok müdahale ve sınırlamaya maruz kalan temel haklardandır. Nitekim 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2. maddesindeki propaganda yasağı bu duruma örnek teşkil etmekle birlikte yasa koyucu maddede zaman zaman yaptığı değişikliklerle özgürlüğü genişletmiştir. Bu amaçla 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; terör örgütünün propagandası suçunun oluşabilmesi için; örgütün “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde” yapılması zorunlu kılınarak, sınırlamanın AİHS uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır. Ancak, aynı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkranın b bendinde ise; toplantı ve gösteri yürüyüşünde gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1-Örgüte ait resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2- Slogan atılması,
3- Ses cihazları ile yayın yapılması,
4-Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,
Şeklindeki fiil ve davranışlar propaganda suçundan cezalandırılacaktır. Bu düzenleme ile kanun koyucu herhangi bir unsurun varlığına bağlı olmaksızın bu suçun oluşacağı kabul edilmek suretiyle ifade özgürlüğü parametrelerini dışlayan tipe uygun eylem tanımlaması yapmıştır.
T.C. Anayasasının 90/son maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konularda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Temel hak ve hürriyetlere ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ekli protokoller Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmıştır. Anayasal düzenleme karşısında, ifade özgürlüğüne ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 10. maddesi bir iç düzenleme şekline dönüşmüştür.
Terör ile mücadele kendine özgü bir takım zorlukları barındırdığından devletler bu mücadelede daha geniş bir takdir marjına sahip olduğu kabul edilmekle birlikte terör ile mücadelede bir hukuk rejimidir. Uluslarası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin ihmal edilebileceği bir alan değildir.
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözlerle (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma ya da kullanılan ses cihazı ile yapılan yayından bağımsız olarak) verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
İfade özgürlüğü sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler için de uygulanabilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinde ... İlçe Yönetim Kurulu üyesi olan sanığın cezaevlerinde devam etmekte olan açlık grevleri ile ilgili olarak yapılan yürüyüş sırasında yaptığı basın açıklamasında "cezaevlerinde siyasi suçlardan yatmakta olan tutsakların ölümü göze alarak hayatlarından vazgeçtiklerini, bundan dolayı açlık grevinde bulunduklarını açlık grevinin 60. gününe geldiğini, açlık grevinde olanların ölüm sınırına geldiklerini bu meyanda hükümetin bunu görmezden geldiği" şeklinde sözler sarf ederek konuşma sonrasında toplanan kalabalığa Şakran Cezaevi önünde açlık grevinde olanlara destek vermek amacıyla yapılacak olan basın açıklaması için araç kaldıracaklarını, kendilerinden katılımda bulunmalarını talep etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminde, eylemin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi, bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli bulunup bulunmadığı da nazara alındığında, eylemin propaganda suçunu oluşturmaya elverişli olmadığı gözetilmeden yüklenen suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararında belirttiği gerekçeye muhalif kalmış bulunmaktayım,