Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2566 Esas 2020/5528 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2566
Karar No: 2020/5528
Karar Tarihi: 30.11.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2566 Esas 2020/5528 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/2566 E.  ,  2020/5528 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.02.2018 tarih ve 2016/348 E. - 2018/82 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi"nce verilen 08.10.2018 tarih ve 2018/546 E. - 2018/707 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, taraflar arasında 2800 çuval pirincin satışı konusunda sözleşme akdedildiğini, müvekkili şirketin sözleşme edimini yerine getirerek davalı şirket adına 27.08.2010 tanzim tarihli, 055757 seri numaralı, 39.060 USD bedelli fatura düzenlediğini ancak davalı şirketin fatura bedelini ödemediğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine davalı şirket hakkında Mersin 3.İcra Müdürlüğünün 2014/10977 esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davalı şirketin itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek takibin devamına, itirazın iptaline, alacağın %20"si oranında davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; müvekkili şirket kayıtlarına göre borcun ödendiğini, alacak iddiasının asılsız olduğunu ve zamanaşımına uğradığını, davacının alacak iddiasında kötüniyetli ve haksız olduğunu belirterek davanın reddine ve % 20"den aşağı olmamak üzere davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan yargılamaya göre, davacının ne dava dilekçesinde ne de ön inceleme duruşmasında söz konusu çekteki imzaya itiraz etmediği, bu durumda davacının çekteki cironun sahte olduğunu yeni öğrendiğinin düşünülemeyeceği, davacının bilirkişi raporundan sonra ileri sürdüğü bu hususun iddianın genişletilmesi yasağına aykırı olduğu, davalının borcunu iki adet çekle ödediği, davacıya herhangi bir borcunun kalmadığı gerekçeleri ile davanın reddine, davalı lehine kötüniyet tazminatı takdirine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, dosyaya bilirkişi raporu sunulduktan sonra 16/05/2017 tarihli dilekçe ile, çekin üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığı şeklindeki iddianın 6100 sayılı HMK"nın 141/1 maddesi kapsamında iddianın genişletilmesi yasağına tabi olduğu, davacı vekilinin 6100 sayılı HMK"nın 141/2 maddesi kapsamında bu iddia ile ilgili ıslah dilekçesi de sunmadığı, davalının bu konuda açık muvafakatı bulunmadığından mahkemece bu konu ile ilgili ara kararından vazgeçilmesi ve davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleri ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasında dava konusu pirinç emtiasının davalıya satılıp teslim edildiği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki çekişme, mal bedelinin davalı tarafından ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır.
    Davalı mal bedelini biri 20.900,00 USD, diğeri ise 18.160,00 USD çekle ödediğini savunmuştur. Davacı taraf 20.900,00 USD bedelli çekle yapılan ödemeyi bilirkişi raporun incelemesi sonrasındaki 16.05.2017 tarihli beyanında kabul etmiştir. Taraflar arasındaki çekişmeli çek, davalı tarafından davacı lehine keşide edilen 02.09.2010 tarihli 18.160,00 USD bedelli çek olup bu çekin davacı lehtar tarafından birinci cirosunun beyaz ciro olarak yapıldığı ve hamil Mehmet Burak Tarhan tarafından muhatap bankadan tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı bu çekin kendisine teslim edilmediğini, ciro imzasının kendisine ait olmadığını belirterek, bu ödemeyi kabul etmemiştir. Davalı bu çeki davacıya verdiğini ya bir teslim belgesiyle ya bu çekin davacının ticari defterlerinde olmasıyla ya da ciro imzasının davacının çeki cirolamaya yetkili temsilcisine ait olduğunu ispatlayarak sonuca ulaşabilir.
    İlk derece mahkemesi, davacının defterleri incelemediği gibi dosya içinde davalı tarafından ibraz edilmiş bir çek teslim belgesi olmadığı halde, ciro imzasının davacıya ait olup olmadığı yolundaki araştırmasını da davalının itirazı ile yarım bırakmıştır. Dava dosyasına sunulan dava malzemesi sıhhatinin araştırılması iddia ve savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilemez. Bu itibarla ilk derece mahkemesince eksik inceleme ile kurulan hükme karşı istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince yerinde görülmeyerek istinaf talebinin esastan reddedilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 30.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara