Esas No: 2016/928
Karar No: 2016/4255
Karar Tarihi: 28.04.2016
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/928 Esas 2016/4255 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2016/928 E. , 2016/4255 K.
"İçtihat Metni"
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli
ve 2013/6 Esas, 2013/77 Karar sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun" 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan açılan davanın yargılaması sonunda kurulan mahkumiyet hükmü sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 09.11.2015 tarih ve 2015/4970 – 2015/4133 sayılı kararı ile;
Sanık hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçundan kurulan mahkumiyet hükmü;
“1- Olaya konu 01.11.2012 tarihli tutanak içeriği ve tüm dosya kapsamından, sanığın içerisinde bulunduğu gruba yönelik bir ihtarın bulunmadığı gibi söz konusu grubun içerisinden ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ettiğine dair delil bulunmadığı anlaşılan sanığın silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan beraati yerine, değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Adli emanetin 2013/18 sırasında kayıtlı emanetler hakkında bir karar verilmemesi,” sebeplerinden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.01.2016 tarihli itiraz dilekçesinde;
“2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesine aykırı şekilde ateş yakıp, kamu binalarına zarar veren, olaya müdahale eden güvenlik kuvvetlerinin bulunduğu araca taş atarak zarar veren grup içerisinde bulunup yasadışı gösteriye katılan ve olay akabinde zor kullanılarak yakalanan sanığın eyleminde yukarıda arz ve izah edilen "ihtara imkan ve gerek bulunmadığı" bu haliyle atılı suçun unsurlarının oluştuğu, TCK"nın 220/4. maddesi gereğince "Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur." hükmü gereğince örgüt adına suç işleme suçunun delili ve dayanağı olan 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinin oluştuğu somut olayda TCK"nın 220/4-6. maddesi gereğince sanığın silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkumiyetine karar veren yerel mahkeme hükmünün isabetli olduğu, anılan kararın onanması yerine bozulmasına karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazımın kabulü ile Yargıtay 16.Ceza Dairesinin 09.11.2015 gün ve 2015/4970-4133 Esas-Karar sayılı BOZMA kararının kaldırılarak, hükmün ONANMASINA karar verilmesi” talep edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda tarih ve sayısı yazılı itirazı incelendiğinde, itirazının şu alt başlıklardan oluştuğu görülmektedir;
a) Sanığın, olay günü terör örgütünün propagandasına dönüşen yasadışı toplantı ve gösteriye katıldığı, olay sırasında ateş yakıp kamu binalarına zarar verdiği gibi olaya müdahale için gelen güvenlik kuvvetlerinin içerisinde bulunduğu araca taş attığı,
b) Kolluk görevlilerince sanığın içinde bulunduğu gruba yönelik herhangi bir ihtar yapılmasına gerek bulunmadığı, olay sonrasında ise sanığın kolluk görevlilerince zor kullanılmak suretiyle yakalandığı, bu haliyle sanık hakkında olayda örgüt adına suç işleme suçunun dayanağı ve delili olan 2911 sayılı Kanunun 32/1 maddesinde düzenlenen “direnme” suçunun oluştuğu,
Şeklindedir.
a) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "sanığın, olay günü terör örgütünün propagandasına dönüşen yasadışı toplantı ve gösteriye katıldığı, olay sırasında ateş yakıp kamu binalarına zarar verdiği gibi olaya müdahale için gelen güvenlik kuvvetlerinin içerisinde bulunduğu araca taş attığına" yönelik itirazının incelenmesinde;
Yargılamaya esas mahkeme dosyası incelendiğinde; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz dilekçesine esas aldığı kabül ile dosya içindeki bilgi, belgeler ve mahkeme kabülünün uyuşmadığı görülecektir. Şöyle ki;
Sanık hakkında aynı olay nedeniyle “kamu malına zarar verme, görev yaptırmamak için direnme ve toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma” suçlarından açılan kamu davalarında; “sanığın üzerine atılı suçları işlediği sabit olmadığından” beraat kararları verilmiş, bu kararlarda temyiz edilmeksizin 16.09.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Yani mahkeme kabulünde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gibi düşünmemiş, olay günü sanığın; “ateş yakıp kamu binalarına zarar verdiğine ya da olaya müdahale için gelen güvenlik kuvvetlerinin içerisinde bulunan araca taş attığına dair mahkumiyetine yeterli delillere” ulaşamamıştır. Ayrıca dosya içerisinde de mahkemenin kabulünün aksine sanığın “kamu malına zarar verme, görev yaptırmamak için direnme ve toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma” suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeterli herhangi bir delil de bulunmamaktadır.
Bu kapsamda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz dilekçesinde ileri sürmüş olduğu olayın gerçekleşme şekline ilişkin kabulü, mahkemenin gerekçeli kararı ve kabülü de gözetildiğinde dosya kapsamıyla uyuşmamaktadır.
b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “kolluk görevlilerince sanığın içinde bulunduğu gruba yönelik herhangi bir ihtar yapılmasına gerek bulunmadığı, sanığın olay sonrasında kolluk görevlilerince zor kullanılmak suretiyle yakalandığı, bu haliyle somut olayda sanık açısından örgüt adına suç işleme suçunun dayanağı ve delili olan 2911 sayılı Kanunun 32/1 maddesinde düzenlenen “direnme” suçunun oluştuğuna” yönelik itirazının incelenmesinde;
Her ne kadar “2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesine aykırılık” suçu; Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle temyiz kapsamında bulunmamakta ise de, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçuna dayanak ve delil teşkil eden suç olması hasebiyle 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinde tanımlanan “direnme” suçunun somut olayda oluşup oluşmadığının incelenmesinde gereklilik bulunmaktadır.
Tüm dosya kapsamında somut olay değerlendirildiğinde;
01.11.2012 tarihinde saat 19.30 sıralarında bir şahıs tarafından Çaldıran İlçe Emniyet Amirliği aranarak “kalabalık bir grubun PTT binasını taşladığı ve binanın hemen yanında ateş yaktıkları” söylenmiş, söz konusu mahalle kolluk görevlilerinin intikal etmesi üzerine yaklaşık 10 kişilik bir grubun bölücü terör örgütü lehine slogan atarak polis ekibinin içinde bulunduğu zırhlı araca taş attıkları, daha sonrada bu grubun karanlıktan faydalanarak dağınık bir şekilde olay yerinden uzaklaştıkları görülmüştür.
Akabinde saat 20.15 sıralarında aynı grubun Çaldıran Sağlık Ocağı lojmanlarını taşladıkları şeklinde ihbar gelmesi üzerine polis ekibi tarafından ihbar konusu adrese gidildiğinde söz konusu kimliği belirsiz grubun benzer eylemlerde bulundukları, daha sonrada grubun karanlıktan yararlanarak dağılmaya ve kaçmaya başladıkları, gruptan ayrılarak polis ekibinin üzerine doğru geldiği belirtilen sanığın ise kolluk görevlilerince yakalandığı anlaşılmıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe düzenlemeler içeren 02.03.2014 tarih ve 6529 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki 2911 sayılı Kanunun 24/3. maddesi;
“(a) ve (b) bentlerindeki durumlarda güvenlik kuvvetlerine karşı fiili saldırı veya mukavemet veya korudukları yerlere ve kişilere karşı fiili saldırı hali mevcutsa, ihtara gerek olmaksızın zor kullanılır”,
Suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesi ise;
“Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 2911 sayılı Kanunun 24/3. maddesine göre; kolluk görevlileri ancak “aynı maddenin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen durumlarda kendilerine yönelik fiili saldırı veya mukavemet ya da korudukları yerlere ve kişilere karşı fiili saldırı hali mevcut olması durumunda ihtara gerek olmaksızın zor kullanma yetkisine sahip bulunmaktadır. Yani ihtar olmaksızın zor kullanma yetkisi kanuna aykırı hale gelmiş tüm toplantı ve gösterilerde kolluğa tanınmış bir yetki değildir.
6008 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 2911 sayılı Kanunun 32/1 maddesinde ifadesini bulan “Direnme” suçunun oluşabilmesi için öncelikle aşağıdaki şartlar gerçekleşmelidir. Bunlar;
a) Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılınması,
b) Kolluk emrinin ihtarı,
c) İhtara rağmen dağılmayan gruba kolluğun zor kullanması,
d) Katılmacının (sanığın) ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etmesi,
Şartlarıdır.
“Direnme” suçunun faili; kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılarak ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmayan kişilerdir.
Bu maddede cezalandırılan eylem, toplantıya katılınması değil yetkili makamlar tarafından verilen dağılma emrine uyulmamasıdır. Toplantı veya gösteri yürüyüşüne katılmak 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinde tanımlanan suçun ön şartıdır. Toplantı veya yürüyüş, en başından itibaren kanuna aykırı olabileceği gibi, sonradan da kanuna aykırı hale gelebilir.
Yapılmakta olan bir toplantı veya yürüyüşe katılan bir kişi, bu toplantının yasal olup olmadığını bilemez. Toplantı veya yürüyüşün yasaya aykırı olduğu idari otoritenin uyarısı ile ortaya çıkar. Ancak bu uyarıdan sonra, katılan eylemine devam ederse bu eylemi suç oluşturur. Bu nedenle 32. maddedeki suç için dağılma emrinin mevcudiyeti suçun unsuru sayılmaktadır.
Dağılma emrine uymayanların cezalandırılabilmesi için son olarak emir ve ihtardan sonra kendiliğinden dağılmamaları ve kolluk kuvvetleri tarafından zorla dağıtılmış olmaları gerekmektedir. Kendiliğinden dağılmama halinde mukavemet söz konusu olacaktır. Topluluğun, yetkili makamın emir ve ihtarından önce ya da sonra kendiliğinden dağılması halinde, suç oluşmayacağı için şahıslara ceza da verilmeyeceği gibi kolluk kuvvetleri tarafından zorla dağıtılmış olmamaları halinde de
2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinde suçun zorunlu unsurları arasında bulunan “zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etme” unsuru gerçekleşmeyecektir.
Somut olayda da; sanığın içinde bulunduğu iddia ve kabul olunan, grup kolluk tarafından zorla dağıtılmamış ve zorla dağıtılmalarına yönelik gruba herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır.
Nitekim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz dilekçesinde; sanığın gruptan ayrılarak polis ekibinin üzerine doğru gelirken yakalandığı kabul etmiş, ancak sanıkla ilgili olarak “ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ettiğine yönelik herhangi bir açıklamaya yer vermemiş, sadece somut olayda “ihtara gerek bulunmadığı” ileri sürmüştür.
Yukarıda izah edilen tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde;
İhtar şartına gerek bulunmadığı hususunu düzenleyen 2911 sayılı Kanunun 24/3. maddesinin somut olaya uygulanmasının mümkün bulunmadığı gibi dosya içerisinde sanığın olay sırasında ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ettiğine dair delil de bulunmadığı, bu nedenlerle Dairemizce kararda değişiklik yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı, kararımızda bir isabetsizlik bulunmadığı ve sanığa isnat edilen suçun sübutu konusundaki delillerin Genel Kurulca yeniden tartışılarak itirazın sonuca bağlanmasının uygun olacağı düşüncesiyle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 28.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.