Esas No: 2021/20187
Karar No: 2022/15798
Karar Tarihi: 10.11.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/20187 Esas 2022/15798 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/20187 E. , 2022/15798 K.Özet:
Sanık hakkında açılan kamu malına zarar verme suçu davasında, mahkeme sanığın suçunu sabit bulamadığı için beraat kararı vermiştir. Bu karar, temyiz edilmiş ancak Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır. Daire, sanığın temyiz aşamasında ölmesi sebebiyle kararın bozulması ve davanın düşürülmesi hakkının ihlal edileceğini belirtmiştir. Ayrıca, beraat kararının hangi nedene dayanırsa dayansın derhâl verilebileceği vurgulanmıştır. Kanun maddesi açıklaması ise şöyledir: 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesi, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli olmadan derhâl verilebileceğini belirtmektedir. Bu maddeye göre, derhâl beraat kararı; yargılamanın geldiği aşama itibariyle, ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan verilebiliyorsa, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu malına zarar verme
HÜKÜMLER : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1-Sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre katılan vekilinin temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
2-Sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinin hükmünün uygulanması ve özellikle “Derhâl” kavramının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda doktrin ve uygulamada iki ayrı görüşün ortaya çıktığı söylenebilir. Birinci görüşe göre; CMK'nın 223/9. maddesinde yer alan “Derhâl” kavramını, “… delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek”, “İşin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ya da “kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması hâlleri”yle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden; örneğin sanığın ölümü nedeniyle için dosyanın esasına girmeden, kararı bozmak ve davayı düşürmek gerekir.
Doktrin tarafından büyük ölçüde benimsenen diğer görüşe göre ise; yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan, verilmiş olan beraat kararı usul ve yasaya uygun bir karar olarak değerlendiriliyorsa, işbu karar dairesince onanmalıdır. Eğer dairece yapılan değerlendirmeye göre; beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, sanığın mahkûmiyetine karar vermek gerekiyorsa ya da eksik soruşturma söz konusuysa, o takdirde kararın sanığın ölümü nedeniyle bozulması ve ilk derece mahkemesince davanın düşürülmesi gerekir. Aşağıda açıklayacağımız gerekçeler ışığında birinci görüşün; kanunun lafzına da, ruhuna da uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhâl” kelimesi “Çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “Davanın esasına girmeden”, “Delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “Fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları CMK’nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir.
Değil mahkeme ve hâkim, gerektiğinde Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri (Örneğin; CMK'nın 119. maddesi hükmü uyarınca aramada ...), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (CMK'nın 90. maddesi hükmü uyarınca, suçüstü halinde “Herkes” tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir.) bile, “Delil takdiri” yapabilirken, işi bu olan hâkimin, delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hâkimin, CMK'nın 223/9. maddesi bağlamında da delilleri serbestçe takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır.
Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkûmdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o taktirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur.
Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.
Kanaatimizce, “derhâl” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İ.H.A.S. 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ve 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilâve bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan ...” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yâni, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhâl verilebilecek olmasıdır.
Derhâl yâni yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.
Somut olayda, sanık ... aleyhine, 31.01.2015 tarihinde işlediği iddia olunan kamu malına zarar verme suçundan açılan davada 01.07.2016 tarihinde, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması gerekçesiyle beraat kararı verilmiş olup, işbu karar katılan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
UYAP’tan alınan nüfus kaydından anlaşılacağı üzere, sanık ... hükümden sonra 01.10.2017 tarihinde vefat etmiştir.
Dairemize göre, sanık hakkındaki beraat kararı usul ve yasaya uygundur.
5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinin âmir hükmü uyarınca, sanık ... hakkındaki beraat kararının da onanması gerekir.
Dairemize göre, sanığın temyiz aşamasında ölmesi dolayısıyla beraat kararının bozulması ve bilahare davanın düşürülmesi adil yargılanma hakkının en önemli alt başlıklarından biri olan lekelenmeme hakkının ihlali olacaktır.
Üstelik Yargıtay'ın istikrar bulmuş içtihatları uyarınca, ceza yargılamasının temyiz aşamasında sanığın ölümü halinde, Yargıtay'ın ilgili Dairesi 5237 sayılı TCK'nın 64/1 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca, düşme kararı verilmek üzere bozulmasına karar vermektedir. Bu durumda kısa bir sürede olsa, ölen sanık hakkında yargılama faaliyetine devam edilecek iken, usul ve yasaya uygun olan beraat hükmünün onanması halinde, yargılama faaliyeti sona ermiş olacaktır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, katılan vekilinin temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, 10.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.