Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/5462 Esas 2015/3321 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/5462
Karar No: 2015/3321
Karar Tarihi: 27.10.2015

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/5462 Esas 2015/3321 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2015/5462 E.  ,  2015/3321 K.

    "İçtihat Metni"


    TALEP :
    İzinden dönmeyerek, firar etmek suçundan sanık ..."nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292/1 ve 62/1 maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kapatılan Sulh Ceza Mahkemesinin 05.12.2013 tarihli ve 2012/159 esas, 2013/149 sayılı kararının kesinleştirilerek infaza verilmesini müteakip Cumhuriyet Başsavcılığının 04.12.2014 tarihli yazı ile kararın usulüne uygun olarak kesinleştirilmemesi nedeniyle infazda tereddüt oluştuğundan bahisle infazın durdurulmasına karar verilmesi ve kesinleşme işleminin usulüne uygun olarak yapılması talebi üzerine, kararın usulüne uygun olarak kesinleştirildiği gerekçesiyle talebin reddine dair kapatılan Sulh Ceza Mahkemesinin 18.12.2014 tarihli ve 2012/159 esas, 2013/149 sayılı ek kararına yapılan itirazın reddine ilişkin Ağır Ceza Mahkemesinin 31.12.2014 tarihli ve 2014/1791 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
    1-7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesine göre ""Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md ) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."" şeklinde hüküm bulunduğu, somut olayda sanığın yargılama sırasında alınan ifadesinde adresini "..."" olarak bildirmesine rağmen, Mahkemece sanığın bilinen son adresine tebligat çıkartılmadan adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde kayıtlı "..."" adresine tebligat yapılması nedeniyle tebligatın usulsuz olduğu, bu nedenle kesinleşme işleminin usulüne uygun olduğuna dair ek kararın hatalı olduğu hususunun itiraz merciince dikkate alınmamasında,
    2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.11.2006 tarihli ve 2006/6-123 esas, 2006/229 sayılı ilâmı ile YargıtayCeza Dairesinin 13.07.2009 tarihli ve 2009/8068 esas, 2009/10789 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Anayasanın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi karşısında, somut olayda sanığın yokluğunda verilen söz konusu kararda, kararın tebliğden itibaren 7 gün içinde Yargıtay"a temyize tabi olduğu belirtilmiş ise de temyiz başvurusunun ne şekilde yapılacağı ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde kararın kesinleşeceği hususlarının kararda gösterilmemesi nedeniyle Sulh Ceza Mahkemesinin 05.12.2013 tarihli ve 2012/159 esas, 2013/149 sayılı kararın kesinleşmemiş bulunduğu dikkate alınmaksızın itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, Yüksek Adalet Bakanlığının 03.07.2015 tarih ve 2015-14078/44952 sayılı istemlerine dayanılarak anılan kararın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2015 tarih ve 2015/253102 sayılı tebliğnamesiyle bozma talep edilmiş olmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü.

    I) Olay:
    a) Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 05.12.2013 tarih 2012/159 esas ve 2013/149 sayılı kararıyla hükümlü ..."nin, hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan TCK"nın 292/1, 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile mahkumiyetine, TCK"nın 58. maddesi gereğince hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına hükmedildiği, hükümde kanun yolunu ""verilen karar sanığın yokluğunda tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde Yargıtay"da temyiz yolu açık olmak üzere"" şeklinde gösterildiği, gerekçeli kararı, adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde kayıtlı bulunan hükümlünün adresine tebliğe çıkarıldığı ve Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edildiği, temyiz edilmeyen kararın 01.01.2014 tarihinde kesinleştirildiği,
    b) Cumhuriyet Başsavcılığı 04.12.2014 tarihinde, kararda sanığın temyiz kanun yoluna ne şekilde başvurabileceğinin açıklanmadığını, bu nedenle hükmün kesinleşmediği, kesinleşmeyen hükmün infazının sorumluluk doğuracağından kararın infazının durdurularak usulüne uygun şekilde kesinleşmesinin sağlanması talebiyle Sulh Ceza Mahkemesine başvurduğu,
    c) Sulh Ceza Mahkemesinin 18.12.2014 tarihli ek kararla, kararın usulüne uygun olarak kesinleştiği bahisle Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin reddine karar verdiği,
    d) Ağır Ceza Mahkemesinin 31.12.2014 tarihli ve 2014/1791 değişik iş sayılı kararı ile Sulh Ceza Mahkemesinin 18.12.2014 tarih 2012/159 esas ve 2013/149 karar sayılı ek karara yapılan itirazın reddine karar verdiği, anlaşılmıştır.
    II) Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı:
    Sulh Ceza Mahkemesinin 05.12.2013 tarih 2012/159 esas ve 2013/149 sayılı kararının usulüne uygun kesinleşip kesinleşmediğine ilişkindir.
    III) Hukuksal Değerlendirme:
    Anayasanın 40/2, 5271 sayılı CMK"nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca ilgili kişilerin yüzüne veya yokluklarında verilen hüküm ve kararlarda başvurulacak kanun yolunu, süresini, mercii ile başvuru şeklinin hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça belirtilmesi zorunludur.
    7201 sayılı Tebligat Kanunun 10. maddesine göre ise tebligatın, bilinen en son adresinde yapılması gerekmektedir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmaması veya tebligat yapılamaması halinde adres kayıt sisteminde bulunan
    adresine yapılır.
    İncelenen dosyada; hükümlü izin belgesinde ..."nin izinde bulunacağı adresin ""... "" olduğu, iddianamede "".../"" adres olarak gösterildiği, iddianamenin tebliği ve zorla getirme kararının "".../"" adresine çıkarıldığı, hükümlünün bu adreste ikamet etmediği tespit edildiği, hükümlü ..."nin yakalanarak çıkarıldığı Sulh Ceza Mahkemesindeki ifadesinde adresini ""..."" olarak bildirdiği halde oturmadığı tespit edilen ve mernis adresi olan "".../"" adrese gerekçeli kararın tebliğe çıkartılarak Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir.
    Hükümlü ..."nin yokluğunda verilen hükümde kanun yolu, süresi, mercii belirtilmişse de, kanun yoluna başvurma şekli belirtilmemiştir. Hak sahibi olanlar bakımından hüküm ve kararlarda kanun yolu bildiriminin; kanun yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak şekilde açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerekmektedir.
    Hükümde kanun yoluna başvurma şekli belirtilmemesi ve gerekçeli kararın, hükümlünün bilinen en son adresine tebliğe çıkartılması yerine mernis adresine çıkarılıp Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edilerek kesinleştirme işleminin yapılması kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla haklı sebeplere dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
    IV) Sonuç ve karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle; kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma istekleri incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Ağır Ceza Mahkemesinin 31.12.2014 tarihli ve 2014/1791 değişik iş sayılı kararı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara