Esas No: 2015/4913
Karar No: 2015/3275
Karar Tarihi: 23.10.2015
Kasten öldürme - devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma - 6136 sayılı Kanuna muhalefet - silahlı terör örgütüne üye olma - nitelikli yağma - terör örgütü propagandası yapma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4913 Esas 2015/3275 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2015/4913 E. , 2015/3275 K.
"İçtihat Metni"
TALEP :
Kasten öldürme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, 6136 sayılı Kanuna muhalefet, silahlı terör örgütüne üye olma, nitelikli yağma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından şüpheliler ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.02.2015 tarihli ve 2015/1015 soruşturma, 2015/425 esas, 2015/26 sayılı iddianamenin iadesine dair Ağır Ceza Mahkemesinin 13.02.2015 tarihli ve 2015/26 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Ağır Ceza Mahkemesinin 01.04.2015 tarihli ve 2015/236 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Ağır Ceza Mahkemesince, şüphelilerin savunmalarının alınmadığından ve üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğunun gösterilmediğinden bahisle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı kanunun 174/1. maddesinde iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, aynı kanunun 170/2. maddesinde yer alan "Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler." hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukuki nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği, somut olayda şüphelilerin tüm aramalara rağmen bulunamadığı, Samsun 1 Nolu Hakimlik tarafından 02.08.2013 tarihli kararı ile haklarında yakalama emri düzenlenmesine karar verildiği, iddianamenin iadesi sebepleri arasında sanığın savunmasının alınmamış olmasının sayılmadığı, yine şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğunun iddianamede anlatıldığı ve dosya içerisinde bulunan ifade ve çeşitli birimlerden alınan cevabi yazılardan anlaşıldığı cihetle, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 21.05.2015 gün ve 94660652-105-52-5024-2015-10432/32965 sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunur.
I ) Olay:
Şüpheliler ... ve ... hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan yapılan soruşturma sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığının 10.02.2015 tarih, 2015/1015 soruşturma, 2015/425 esas ve 2015/26 numaralı iddianamesi ile Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, bu iddianamenin mahkemenin 13.02.2015 gün ve 2015/26 sayılı kararı ile “Bu itibarla; işlediği suç nedeniyle uzun bir süredir yakalanmayan, halen de nerde olduğu tespit edilmeyen şüpheliler hakkında, atılı suçu işlediklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğu gösterilmeden, bu süre zarfında yakalama kararı infaz edilmemesine ve yeni bir delil elde edilememesine rağmen ve yakalama kararının infazının beklenmesinden vazgeçilerek savunmaları alınmadan haklarında kamu davası açılması CMK"nın 174/1-b maddesinde yer alan "suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan" şeklindeki hükmün ihlali niteliğinde görülmüş, şüphelilerin savunmalarının alınmaması suretiyle suçun sübutuna etkisi mutlak bir delilin toplanmaması suretiyle CMK"nın 174/1-b maddesine muhalefet edecek şekilde iddianame düzenlediği ” gerekçesiyle iadesine karar verildiği, bu karara Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazın da Ağır Ceza Mahkemesinin 01.04.2015 tarihli ve 2015/236 değişik iş sayılı kararı ile reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
II ) Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3. maddesinde iddianamede hangi hususların gösterileceği, aynı kanunun 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, bu kapsamda şüphelinin ifadesinin alınmaması nedeniyle iddianamenin iadesine karar verilip verilemeyeceği hususuna ilişkindir.
III ) Hukuksal Değerlendirme
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesinde;
Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 nci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” hükümleri yer almaktadır.
Ağır Ceza Mahkemesince CMK’nın 174. maddesi uyarınca verilen iddianamenin iadesi kararının gerekçesi, savunması alınmayan şüpheli hakkında eksik soruşturma yapılmasına ilişkindir. Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itiraz edilmesi üzerine, itirazı inceleyen mercii tarafından aynı gerekçelerle itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
5271 sayılı CMK"da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Soruşturma safhasında ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için tüm süjelerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Her sanığın derdini anlatabilmesini, ne istediğini söyleyebilmesini, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememesini, öne sürülen iddiaları ve aleyhine olan delilleri çürütebilmesini ve bu sayede muhakemenin gidişine etki edebilmesini ifade eden ilkeye “meram anlatma ilkesi” denmektedir. Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 16.08.1997 tarihinde - karayolunun Erik köyü Darıcabükü mevkiinde bir kısım PKK terör örgütü üyelerinin yola taş dizmek suretiyle yolu kestikleri, gelen araçları durdurup kimlik kontrolü yaptıkları, yol kesme eyleminde yolcular arasında bulunan ve İlçe Emniyet Amirliğinde polis olarak görev yapan ..."nu şehit ettikleri, mensup oldukları terör örgütünün propagandasını yaptıkları, yolculardan para veya çeşitli malzemeleri ve polis memuruna ait silahı gasp ettikleri olayla ilgili olarak soruşturmaya başlandığı, soruşturmaya konu olaya karıştıkları tespit edilen şüphelilerden; ... kod adlı ... hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 30.03.1998 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, ... kod adlı ... hakkında ölümü nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 02.07.1998 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, ... kod adlı ... hakkında ölümü nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 02.07.1998 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, ... Kod adlı (Adıyamanlı)... hakkında ölümü nedeniyle Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli) tarafından 06.09.2013 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, ... kod adlı Erdoğan Özdoğan hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 09.06.2004 tarihinde İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, ... Kod adlı ... hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 29.05.1998 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, ... kod adlı ... hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 26.03.1998 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, Med kod adlı Müslüm Şanlı hakkında ölümü nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 01.07.2002 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, Pling kod adlı Erdal Çiçekçi hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 31.12.1998 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, Sarı İbrahim kod adlı ... hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Aralık 1997 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesine iddianame düzenlenerek dava açıldığı, hakkında dava açılan ... Kod adlı ... alınan ifadesinde “16 AĞUSTOS 1997 tarihinde --Gölköy Karayolunun Arıcılar mevkiinde kesilerek 1 polis memurunun şehit edilmesi eylemi: Benim sorumluluğumda ... ... -... ... -... ... -... ... -... ... -... ... -... ..."lardan oluşan grupla yukarıda belirttiğim mevkiide akşam saat: 18.40-19.40 saatleri arası yola taş dizmek sureti ile karayolunu kestik.” şeklinde beyanda bulunduğu, yine hakkında dava açılan ... Kod adlı ... söz konusu eylemi ...(Kod) ... (Diyarbakırlı Takım Komutanı, M-16 taşırdı, 1998 Şubat ayının 24"de "da Güvenlik Güçlerine teslim oldu), ...(Kod)-(Takım Komutanı yardımcısı, ARBİKİ isimli otomatik silah taşır 1998 yılında Kırsalında çatışmada öldü), ... (Kod)-( kırsalında çatışmada öldü), ...(Kod)-(1997 yılı Eylül Ekim ayında Işıktepe"de çıkan çatışmada öldü.), ... (Kod)-(Suriyeli 2002 yılında örgütten ayrıldı), ... (Kod) ..., ... (Kod)-(Van"lı 1999 AMED Dorşin kırsalındaki çatışmada öldü.), ... (Kod)-(Adıyamanlı 1997 yılı Eylül, Ekim ayında Işıktepe"de çıkan çatışmada öldü) şeklinde beyanda bulunduğu, yapılan soruşturma sırasında kolluk kuvvetleri tarafından 03.09.2013 tarihine kadar yapılan araştımalarda şüphelilerin akıbetlerinin bilinmediği şeklinde tutanaklar tanzim edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 03.09.2013 tarihinde soruşturma dosyasına havale edilen Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısında konu ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda;
... ..."un (Adıyamanlı); 13.10.1997 tarihinde /Gürgentepe ilçesi Işıktepe Beldesi Büyükkovan tepe mevkiinde PÖH timleri ile örgüt mensupları arasında çıkan çatışmada ölü olarak ele geçirilen ... nüfusuna kayıtlı, ... oğlu 1976 doğumlu (T.C. No: ...) ... ......, ... ..."un (Vanlı); 1997 yılı içerisinde ili kırsal alanında faaliyet gösteren, 16 Ağustos 1997 günü -Gölköy karayolunun kesilerek (1) polis memurunun şehit edilmesi eylemine katılan, Van Merkez nüfusuna kayıtlı, Köroğlu-Perişan oğlu 1976 doğumlu (T.C. No:...) ... ... ... isimli örgüt mensuplarının olabilecekleri değerlendirilmektedir şeklinde tutanak tanzim edildiği, yürütülen soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 02.08.2013 tarihinde şüpheli ..., 10.09.2013 tarihinde şüpheli ... hakkında Samsun 1 No"lu Hakimlik tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmak üzere yakalama emri çıkartıldığı, şüpheliler hakkında iddianame tanziminden önce düzenlenen 21.11.2014 tarihli araştırma tutanağında ... (Kod) ... (... oğlu, ... nüfusuna kayıtlı akıbeti bilinmiyor, ... (Kod) adı bilinmiyor akıbeti bilinmiyor şeklinde tespit yapıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheliler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben fezleke düzenleneceği gerekçesiyle yakalama kararlarının kaldırıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığınca bu delillere dayanılarak şüphelilerin savunması alınmadan kamu davası açıldığı görülmektedir.
Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, şüphelinin savunmasının alınmasını zorunlu kılan açık bir hükme CMK’nın 170 ve 174. maddelerinde yer verilmemiştir. Ancak bu durum her koşulda savunma alınmadan dava açılabileceği şeklinde yorumlanmamalıdır. CMK’nın 170/5. fıkrasında “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” hükmüne yer verilmiştir. Emredici nitelikte bulunan bu kuralın yerine getirilmesi çoğu zaman şüphelinin savunmasının alınmasıyla işlerlik kazanacaktır.
Öte yandan Anayasamızın 90/4. maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmenin yorumunu yapan bağlayıcı nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin adil yargılanma hakkına ilişkin kararları uyarınca da etkili, yeterli ve adil bir soruşturmanın yürütülebilmesi için, şüphelinin suçlamalardan haberdar edilip, savunma hakkının tanınması hususları değerlendirildiğinde kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
IV ) Sonuç ve karar :
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Ağır Ceza Mahkemesinin 01.04.2015 tarihli ve 2015/236 değişik iş sayılı kararı usul ve kanuna uygun olup, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.