İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/3512 Esas 2015/3162 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/3512
Karar No: 2015/3162
Karar Tarihi: 01.10.2015

İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/3512 Esas 2015/3162 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede, katılanların bir cemaate üye olduğunu iddia etmiş ve katılanların iş sahiplerinin işlerini sürümcemede bıraktıklarını iddia etmiştir. Ancak bu iddialar idari yaptırım uygulanmasını gerektirir nitelikte olmadığı gibi soruşturma ya da kovuşturma gerektirir bir eylem de değildir. Dolayısıyla sanık, suçsuz bir kişiye karşı iftira suçu işlemiştir. Sanığın daha önceki disiplin soruşturması da katılanların haklarında \"kovuşturmaya yer olmadığına\" dair verilen karar, iftira suçunun işlendiğine kesin kanıt olmayacağı ve Anayasanın 74. maddesinde koruma altına alınan dilekçe hakkı kapsamında kaldığı gözetilmeden suçsuz olduğunu bildiği kişiye karşı suç yüklenmesine yönelik hareketleri, iftira suçunun unsurlarını oluşturmuştur. Bu suçun cezası, TCK'nın 267/1-2, 62, 53, 51/1-3. maddeleri gereğince verilir. TCK'nın 43/2. maddesi uyarınca, aynı fiilden birden fazla mağdur varsa cezanın artırılması gerekmektedir.
16. Ceza Dairesi         2015/3512 E.  ,  2015/3162 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : İftira
    Hüküm : TCK"nın 267/1-2, 62, 53, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    1- İftira suçunun oluşabilmesi için, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi gerekir. 5237 sayılı Kanunun 267. maddesinin gerekçesi dikkate alındığında; idari yaptırım uygulanmasını gerektiren eylemler, kabahatler ve disiplin eylemleridir. Hukuka aykırı isnat gerçekleşen bir eylemin mağdur tarafından işlenmediği halde onun tarafından gerçekleştirildiğine yönelik olabileceği gibi yaygın olarak aslında gerçekleşmeyen bir eylemin mağdur tarafından işlenmiş olduğunun ileri sürülmesi şeklinde görülmektedir.
    Yerleşik yargısal ve bilimsel içtihatlara göre, failin başkasının adını kullanarak yazdığı dilekçe ya da mektupla isnatta bulunması halinde iftira suçu oluşmakta ise de; 4483 sayılı Kanunda memurla ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel olmaması, kişi veya olayın belirtilmesi, iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, dilekçe sahibinin ad, soyad ve imzası ile adresinin bulunması zorunlu görülmüş ve bu özellikleri taşımayan ihbar dilekçelerinin işleme konulmaması gerektiği belirtilmiştir. (4483 sayılı Kanun madde 4) Bu nedenle ciddi bulunmayacak nitelikteki ihbar ve şikayet dilekçeleri iftira suçu oluşturmayacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında;
    Somut olayda sanığın Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu 20.01.2014 tarihli dilekçesinde; katılanların bir cemaate üye olduğu, bu amaçla toplantı yaptıkları yönündeki başkaca isnat içermeyen iddiaları katılanlar hakkında idari yaptırım uygulanmasını gerektirir nitelikte olmadığı gibi soruşturma ya da kovuşturma gerektirir bir eylem de değildir.
    Dilekçedeki diğer isnat ise; katılanların iş sahiplerinin işlerini sürümcemede bırakmak şeklindeki iddialardır. Sanığın bu iddialarına ilişkin disiplin soruşturması sırasında dinlenen tanık avukatların beyanlar da dikkate alındığında, katılanlar haklarında "kovuşturmaya yer olmadığına" dair verilen karar, iftira suçunun işlendiğine kesin kanıt olmayacağı ve Anayasanın 74. maddesinde koruma altına alınan dilekçe hakkı kapsamında kaldığı gözetilmeden suçsuz olduğunu bildiği kişiye karşı suç yükleme kastının ve dolayısıyla iftira suçunun unsurlarının nasıl oluştuğu tartışılmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
    2- Kabul ve uygulamaya göre ise;
    Hukuksal anlamda tek bir fiil ile birden fazla mağdura iftirada bulunduğu iddia ve kabul edilen sanık hakkında TCK"nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı, sanık ve katılanların temyiz itirazları yukarıda belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, 01.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



    Hemen Ara