Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/1244 Esas 2015/3134 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/1244
Karar No: 2015/3134
Karar Tarihi: 16.10.2015

Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/1244 Esas 2015/3134 Karar Sayılı İlamı

 

 

16. Ceza Dairesi         2015/1244 E.  ,  2015/3134 K.

  •  


"İçtihat Metni"



TALEP :
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.11.2014 tarihli ve 2014/3839 soruşturma, 2014/2989 esas, 2014/325 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı Kanunun 174. maddesi gereğince iadesine dair Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2014 tarihli ve 2014/160 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2014/1176 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Ağır Ceza Mahkemesince, şüpheli ..."ın ifadesi alınmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanunun 174/1. maddesinde iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, aynı Kanunun 170/2. maddesinde yer alan "Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler." hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukuki nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği, somut olayda şüphelinin bulunamaması üzerine Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 22.07.2009 tarihli 2009/1205 değişik iş sayılı kararı ile hakkında yakalama emri düzenlenmesine karar verildiği, iddianamenin iadesi sebepleri arasında şüphelinin ifadesinin alınmamış olmasının sayılmadığı cihetle, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, Yüksek Adalet Bakanlığının 03.02.2015 tarih ve 94660652-105-72-13079-2014/2735/7790 sayılı istemlerine dayanılarak anılan kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.02.2015 gün ve 2015/44826 sayılı tebliğnamesiyle bozma talep edilmiş olmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I ) Olay:
Şüpheli ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan soruşturma sonucunda Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2014 gün ve 2014/3839 soruşturma, 2014/2989 esas ve 2014/325 numaralı iddianamesi ile Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, bu iddianamenin mahkemenin 26.11.2014 gün ve 2014/160 sayılı kararı ile “Şüphelinin beyanına başvurulmaksızın dava açılmak suretiyle suçun sübutuna etki edecek bir delil toplanmadan dava ikame edildiği anlaşıldığından 5271 sayılı CMK"nın 174/1-b maddesine aykırı dava açıldığı” gerekçesiyle iadesine karar verildiği, bu karara Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazın da Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2014/1176 değişik iş sayılı kararı ile reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
II ) Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3. maddesinde iddianamede hangi hususların gösterileceği, aynı Kanun"un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, bu kapsamda şüphelinin ifadesinin alınmaması nedeniyle iddianamenin iadesine karar verilip verilemeyeceği hususuna ilişkindir.
III ) Hukuksal Değerlendirme
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesinde;
Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 nci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” hükümleri yer almaktadır.
Ağır Ceza Mahkemesince CMK’nın 174. maddesi uyarınca verilen iddianamenin iadesi kararının gerekçesi, savunması alınmayan şüpheli hakkında eksik soruşturma yapılmasına ilişkindir. Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itiraz edilmesi üzerine, itirazı inceleyen mercii tarafından aynı gerekçelerle itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
5271 sayılı CMK"da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Soruşturma safhasında ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için tüm süjelerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Her sanığın derdini anlatabilmesini, ne istediğini söyleyebilmesini, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememesini, öne sürülen iddiaları ve aleyhine olan delilleri çürütebilmesini ve bu sayede muhakemenin gidişine etki edebilmesini ifade eden ilkeye “meram anlatma ilkesi” denmektedir. Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir.
Mütemadi suçlardan olan silahlı terör örgütüne üye olma suçunda temadinin yakalanma ile kesileceği, örgüte katılma tarihi ile yakalanma tarihi arasında silahlı terör örgütünün amaçladığı suçu gerçekleştirmeye elverişli olan ve vehamet arz eden eylemlerin gerçekleşmesi halinde tüm eylemlerin geçitli suça ilişkin kurallar ile fikri içtima hükümleri de nazara alınıp hukuken birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 12.06.2009 tarihinde açık kimliğini vermeyen bir şahıs tarafından "Ben DTP içerisinde YDGM adına faaliyet gösteriyorum son günlerde polisin Murat BORAL ve Osman GÜNEŞ"in evlerine gittiğini öğrendim bu şahıslar PKK"ye katıldılar ailelerinin bilgisi var ancak korktuklarından dolayı polise söylemiyorlar bunlarla birlikte başka zamanlarda Sadık AKINCI, Mizgin ONAR, ..., Cengiz ÖZBEK, Vedat TUNÇ ve Fatma ASLAN"da gittiler, kimlerin götürdüğünü şu an bilmiyorum öğrendiğim zaman tekrar arayacağım bu işin barış yoluyla çözülmesini istiyorum, kimsenin dağa çıkmasını istemiyorum." şeklinde ihbarda bulunulduğu, bu ihbardan şüphelinin kardeşi Gurbet Toprak"ın 05.05.2010 tarihinde Batman Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla alınan beyanında “Mehmet kardeşim bundan 1 yıl kadar önce Batman"dan ayrıldı, ancak o günden beri kendisinden haber alamıyoruz, ne ben ne de ailemin diğer fertleri, Mehmet ile o günden beri görüşmedik, nereye gittiğini, ne iş yaptığını, nerede olduğunu bilmiyorum, ayrıldığı günden beri bize ne telefon açtı, ne de haber gönderdi, dağa mı gitti, yoksa başka bir yerde mi onu da bilmiyoruz, bu güne kadar herhangi bir resmi merciye kayıp müracaatı yapmadık, bu gün buraya savcılıkta beyanıma başvurulacağı görevli polisler tarafından bildirildiğinden geldim.” şeklinde ifade verdiği, yürütülen soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 22.07.2009 tarihinde Batman Sulh Ceza Mahkemesi tarafından şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yakalama emri çıkarıldığı, 08.08.2010 tarihinde PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne katılıp, 14.11.2010 tarihinde örgütten kaçan, Özgür ASLAN"ın 08.12.2010 tarihinde Silopi İlçe Jandarma Komutanlığında alınan ifadesinde; terör örgütünde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının fotoğraf albümünden tanıdığı örgüt mensuplarına ait fotoğraflar gösterilerek yaptırılan fotoğraf teşhisinde "Bana göstermiş olduğunuz resimdeki şahsı 2010 yılı Eylül veya Ekim ayında Metinada alımda görevlidir. Yani yeni katılan örgüt mensuplarının katılış işlemlerini yapmaktadır. Aslen Batman"lıdır. Kendisine kaç katılım olduğunu sordum ancak söylemedi" şeklinde şüpheliyi teşhis ettiği, ayrıca PKK terör örgütü içesinde faaliyet göstermekte iken Suriye ülkesinden Türkiye"ye giriş yaparken yakalanan Davut Çiftçi tarafından 03.03.2014 tarihinde “2009-2010 katılım, Mardin"lidir. 2013 yılında Suriye"de Serekane Eyaletinde Hareketli Taburlarda savaşçı olarak faaliyet yürütmekteyken düzenlemesi Kamışlı bölgesine telsiz sorumlusu olarak yapıldı.” şeklinde fotoğraf teşhisi yapıldığı Cumhuriyet Başsavcılığınca bu delillere dayanılarak şüphelinin savunması alınmadan kamu davası açıldığı görülmektedir.
Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, şüphelinin savunmasının alınmasını zorunlu kılan açık bir hükme CMK’nın 170 ve 174. maddelerinde yer verilmemiştir. Ancak bu durum her koşulda savunma alınmadan dava açılabileceği şeklinde yorumlanmamalıdır. Şüphesiz kendisine ulaşılamayan şüpheli hakkında, toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı savunma almadan dava açabilecektir ancak incelenen dosya kapsamında şüpheli hakkındaki iddianamenin konusunu oluşturan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi suç olduğu ve temadinin yakalanma ile kesileceği, örgüte katılma tarihi ile yakalanma tarihi arasında silahlı terör örgütünün amaçladığı suçu gerçekleştirmeye elverişli olan ve vehamet arz eden eylemlerin gerçekleşmesi halinde tüm eylemlerin geçitli suça ilişkin kurallar ile fikri içtima hükümleri de nazara alınıp hukuken birlikte değerlendirilmesinde ve suçun işlendiği yer, zaman diliminin buna göre belirlenmesinde zorunluluk olduğunun iddianame tanzim edilirken de gözetilmesi gerekmektedir.
CMK’nın 170/5. fıkrasında “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” hükmüne yer verilmiştir. Emredici nitelikte bulunan bu kuralın yerine getirilmesi çoğu zaman şüphelinin savunmasının alınmasıyla işlerlik kazanacaktır.
Öte yandan Anayasamızın 90/4. maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmenin yorumunu yapan bağlayıcı nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin adil yargılanma hakkına ilişkin kararları uyarınca da etkili, yeterli ve adil bir soruşturmanın yürütülebilmesi için, şüphelinin suçlamalardan haberdar edilip, savunma hakkının tanınması hususları değerlendirildiğinde kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
IV ) Sonuç ve karar :
Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2014 tarihli ve 2014/1176 değişik iş sayılı kararı usul ve kanuna uygun olup, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


 

 

 

Hemen Ara