Esas No: 2015/3091
Karar No: 2015/2601
İftira - Güveni kötüye kullanma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/3091 Esas 2015/2601 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : İftira, Güveni kötüye kullanma
Hüküm : a- TCK"nın 267/1, 62, 50/1-a, 52. maddeleri uyarınca mahkumiyet b- TCK"nın 155/1, 62, 50/1-a, 52. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
B) Sanık hakkında iftira suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede,
Mağdur..."nın şikayeti üzerine güveni kötüye kullanma suçundan başlayan soruşturma kapsamında savunması alınan sanığın, mağdur..."yı doğrudan suçlayıcı bir beyanının bulunmadığı, mağdur ile olan ilişkilerini anlattığı beyanlarının savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve iftira suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın yüklenen suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı
BOZULMASINA, Üye ..."un sanığın, güveni kötüye kullanma suçundan beraatine karar verilmesi gerektiği yönündeki karşı oyu ve oyçokluğu, iftira suçundan kurulan hüküm yönünden oybirliğiyle 17.09.2015 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY: Yerel mahkeme mağdurun aşamalardaki istikrarlı beyanı ve sanığın tevil yollu ikrarını gerekçe göstererek sanığa atılı güveni kötüye kullanmak suçunun sabit olduğunu kabul etmiş ise de; mağdurun aşamalardaki ifadelerinin tam bir uyum içinde olmadığı gibi sanığın bilgisayarın kendisine veriliş gerekçesi konusunda tevilli ikrarından bahsetmek mümkün değildir. Ceza yargılamasında kural, savunmanın kanıtlanması değil, savunmanın tersinin yani iddianın kanıtlanmasıdır. Mağdurun aşamalarda değişiklik göstermesi nedeniyle samimiyeti kuşkulu hale gelen ifadeleri yan kanıtlarla desteklenmediği sürece hükümlülük kararına esas alınması, ceza hukukunun maddi gereğin hiçbir kuşkuya yer kalmaksızın açığa çıkarılması ilkesine aykırıdır. Sonuç olarak sanığın üzerine atılı suçu işlediği her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlarla belirlenemediğinden beraatine karar verilmesi gerekçesi ile hükmün bozulması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.