Esas No: 2015/2091
Karar No: 2015/2578
Karar Tarihi: 16.09.2015
Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/2091 Esas 2015/2578 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK"nın 341/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62,
53, 58, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Tebliğnamede suç tarihi 17.01.2000 olarak gösterilmiş ise de, silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun temadi eden suçlardan olduğu, sanıkların yakalama tarihi olan 24.04.2007 günü temadinin kesildiği ve suç tarihinin 24.04.2007 olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
1- Sanıklar ..., hakkında kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün oyçokluğuyla ONANMASINA,
2- Sanıklar ... hakkında kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;
Sanık ... hakkında örgüt dokümanlarında beyanda bulunduğu anlaşılan ... hakkında özgeçmiş raporlarında beyanda bulundukları anlaşılan ..."ın varsa sanık olarak yargılandıkları davalardaki aşama ifadeleri dosyaya getirtilerek sanıklar hakkında beyanda bulunup bulunmadıklarının tespiti ile tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 16.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY:
1982 Anayasasının 36. maddesinde
Madde 36 - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmek suretiyle, kişilerin adil yargılanma hakkı anayasal teminat altına alınmıştır.
Anayasanın 38/6. maddesinde "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez." şeklindeki düzenleme ile de hukuka uygun delillerin yargılamada dikkate alınması gerektiği teminat altına alınmıştır.
CMK - Madde 206 - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. (Ek cümleler: 25.05.2005-5353 S.K./29. madde) Ancak, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir.
(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.
b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.
c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.
(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.
CMK - Madde 217 - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.
Şeklindeki düzenlemeler ile de yargılamada hükme esas tutulan delillerin hukuka uygunluğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin ise dikkate alınmaması gerektiği yasal teminat altına alınmıştır.
Ayrıca, Anayasanın 90/son maddesinde "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 - 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." düzenlemesi ile uluslararası sözleşmeler iç mevzuatımız haline getirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu sözleşmelerin en önemlilerinden biridir. AİHS 6. maddesi adil yargılama hakkını detaylı bir şekilde düzenlemiş olup bu düzenleme Anayasanın 90/son maddesi uyarınca iç mevzuatlarımızın bir parçasıdır. AİHM"ye göre adil yargılanma hakkı ve 6. maddedeki tüm garantiler sadece mahkemedeki süreçte değil polis tarafından yapılan soruşturma işlemlerinden başlayarak tüm yargılama süreci için geçerlidir. (İmbrossia - İsviçre davası.)
AİHM, Sözleşmenin 6. maddesini yorumlarken delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesini adil yargılamanın bir unsuru olarak değerlendirmektedir. Schenk-İsviçre ve Khan-İngiltere davalarında yargılamaya esas delillerin hukuka uygun olarak elde edilmemiş olmasını 6. maddenin ihlali olarak değerlendirmiştir. Mahkeme bu konuda üye devletlerin iç düzenlemesine üstünlük tanımaktadır.
Yukarıda zikredilen anayasal ve yasal düzenlemeler hukuk sitemimizde ancak hukuka uygun olarak elde edilen delillerin yargılamada dikkate alınabilecekleri kabul edilmiştir.
Hatta Anayasanın 38/6. maddesindeki düzenlemesi ile "bulguların" bile hukuka uygunluğu zorunlu kılınmıştır.
Kanaatimizce, yukarıda zikredilen anayasal ve yasal düzenlemeler nedeniyle mevzuatımızca "delillerin hukuka mutlak uygunluğu" sistemi kabul edilmiştir. Bu nedenle mahkemeler kararlarını hukuka uygun olarak elde edilmiş ve mahkeme önünde tartışılmış delillere dayandırmak zorundadır.
Sanıkların mahkumiyetinde dikkate alınan deliller, sanıklara ait bilgisayar çıktısı fotoğraflı özgeçmişleri ile emniyette alınan ifadeleridir. Bu ifadeler savcılık ve yargılama aşamasında tüm sanıklar tarafından ret ve inkar edilmiş, hatta başka dosyalarda terör örgütü üyesi suçlaması ile yargılanan ve emniyetteki ifadelerinde bu dosyanın sanıkları hakkında da suçlamalarda bulunan ...polisteki ifadelerinin işkence ve baskı altında alındığını savcılık ve mahkeme huzurunda söyledikleri halde mahkeme bu beyanları dikkate almamış, hukuka uygun olmayan bu ifadeleri sanıkların mahkumiyet kararlarına esas kabul etmiştir.
Sanıklar ... ve ... hakkında ayrıca el yazması fotokopi niteliğindeki faaliyet raporu ve bunlara ilişkin kriminal inceleme raporu da var ise de bu raporun aslı bulunmamaktadır. Kriminal incelemede fotokopi üzerinden yapıldığı için güvenilir bir delil değildir.
Tüm bu sebeplerden sanıklar ..., "un örgüt üyeliği suçunu işledikleri, hukuka uygun olarak elde edilmiş ve mahkeme huzurunda tartışılmış, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil ile sabit olmadığı, hukuka aykırı olarak alınmış emniyetteki ifadeler ile örgüt evinde elde edilen bilgisayar çıktısı özgeçmiş yazılarına istinaden bu sanıklar hakkındaki hukuka aykırı mahkumiyet hükmünün onanması şeklindeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.