Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/4088 Esas 2021/6564 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4088
Karar No: 2021/6564
Karar Tarihi: 15.06.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/4088 Esas 2021/6564 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalılar arasında gerçekleşen taşınmaz satışının sahte ve muvazaalı olduğu iddiasıyla açılan sahteliğin tespiti davası hakkında verilen karar, davalılar tarafından temyiz edilmiş. Davacı, dava konusu belgelerin delil yaratmak maksadıyla sonradan düzenlendiğini savunmuştur. Mahkeme, davaların birleştirilmesi gerekirken, yanlış hüküm kurduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiştir. Davalıların formları en az misliyle zamanında verildiği takdirde, HMK'nın 106/1 maddesi uyarınca sahte olan belgelerin tespitiyle iptaline karar verilmesi mümkündür. Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazları incelenmemiştir. Detaylı kanun maddeleri: HMK'nın 106/1 ve 166/4 maddeleri.
3. Hukuk Dairesi         2021/4088 E.  ,  2021/6564 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki sahteliğin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 16/02/2021 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılmasının uygun görüldüğü, 16/02/2021 tarihli kararla belirlenen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahalline geri çevrildiği, eksiklikler giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, aleyhine halen İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/456 esas sayılı dosyası ile derdest tazminat davası açan davalı ..."in arasında akdedilen sözleşme uyarınca diğer davalı şirkete birtakım ödemeler yaptığını iddia ettiğini, kanıt olarak adi yazılı şekilde düzenlenmiş sözleşme ile ek protokolün fotokopilerini dosyaya sunduğunu, ancak aynı dosyaya delil olarak ibraz ettikleri ve davalı ..."in cari hesap hareketlerini içeren davalı şirketin muavin defter kayıt örneklerinden iddianın tamamen gerçek dışı ve bahsi geçen 2003 tarihli adi yazılı sözleşme ile ek protokolün davalılar tarafından sırf delil yaratmak maksadıyla sonradan düzenlenmiş belgeler olduğunu, bunun üzerine davaya cevap dilekçesinde sözleşmelerin ve bunlara bağlı ödeme iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak, davalının varlığını iddia ettiği bu alım satım sözleşmesi için Bilgi Dış Ticaret A.Ş. tarafından adına düzenlenen faturaları ibraz etmesini talep ettiğini, davalının 22309 seri nolu 21.08.2003 tarihli 902.857.149.998,70-TL bedelli ve 22310 seri nolu 09.09.2003 tarihli 300.618.800.000,00-TL tutarındaki 2 adet fatura aslını mahkemeye ibraz ettiğini, ancak bu faturaların da tıpkı iddialarına dayanak yaptıkları sözleşme ve ek protokol gibi davalı ... ile diğer davalının işbirliği içerisinde üzerlerine eski tarih konularak yeni oluşturdukları belge ve faturalar olduğunun anlaşıldığını, davalı ...Ş."nin ticari defter ve kayıtları ile vergi ve banka kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde dava konusu sözleşmeler ile faturaların davalılar tarafından sonradan eski tarihler yazılarak düzenlenmiş sahte belgeler olduğunun anlaşılacağını ileri sürerek, HMK"nın 106/1 maddesi uyarınca dava konusu sözleşme ve ek protokol ile iki adet faturanın sahte olduğunun tespiti ile bu belgelerin karar kesinleştikten sonra iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., hem zamanlama açısından hem de husumet yönünden bu davanın ikame edilmesinin mümkün olmadığını, davacının 11 yıl evvel düzenlenen ve tarafı olmadığı belgelerle ilgili davasında zamanlama açısından hiçbir hukuki yararı olmadığını, HMK 106. maddesine göre, tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı
    açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunması gerektiğini, maddi vakıaların tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturmayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Davalı ...Ş., davacının bu davayı açmakta güncel hukuki yararı olmadığını, 2003 yılında gelişen olaylar nedeniyle 11 yıl sonra ve üstelik davacının tarafı olmadığı belgeler konusunda tespit istemesinin hukuken mümkün olmadığını, sahtelik iddiasının bu davanın konusu olmayıp ceza davasının konusu olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Davacı, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/456 esas sayılı dosyasında delil olarak sunulan 20.08.2003 tarihli sözleşme ve 28.10.2004 tarihli ek protokol ile 2003 yılına ait iki adet faturanın delil yaratmak maksadıyla sonradan düzenlenmiş belgeler olduğunu ileri sürerek, anılan belgelerin sahte olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi talebiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davaya konu edilen sözleşme, ek sözleşme ve faturaların davalılar arasında gerçekte bir taşınmaz satışı olmadığı halde sahte ve muvazaalı olarak düzenlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davaların birleştirilmesi usulü HMK"nun 166. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar arasında bağlantı bulunması durumunda davanın her aşamasında talep üzerine veya mahkemece kendiliğinden birleştirme kararı verilebilir. Birleştirme ilk davanın açıldığı mahkemede yapılır. Birleştirmenin koşulu olan “bağlantı” da, aynı Yasanın 166/4 maddesinde, davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması olarak tanımlanmıştır. Somut olayda, eldeki dava ile davalı ... tarafından davacı aleyhine İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/456 esas sayılı dosyasıyla açılan tazminat davasının irtibatlı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği anlaşılmakta olup, aralarında bağlantı mevcut olduğundan gerek yargılamanın daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve gerekse çelişkili kararlar verilmesini önlemek açısından, davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi zorunludur. O halde, Mahkemece davaların birleştirilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
    2-Kabule göre de, dava konusu belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir
    3-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
    peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara