16. Ceza Dairesi 2015/2632 E. , 2015/1432 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2911 sayılı Kanuna muhalefet
Hüküm : 1- 2911 sayılı Kanunun 33/1, TCK"nın 62, 50/1-a,
52/2. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2- 2911 sayılı Kanunun 33/2. maddesi delaletiyle
aynı Kanunun 32/1, TCK"nın 62, 50/1-a, 52/2
maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarih ve 2014/9-96 Esas 2014/375 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.
Kanun koyucunun yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır.
Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.
6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger - Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich - Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamada, sanığın 2911 sayılı Kanunun 32/1. ve 33/1. maddelerine uygun olduğu kabul edilen eylemlerinin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu değerlendirildiğinden, sanığa yüklenen suçların tarihi ve işlenme yöntemi ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezaların süresine göre, hükümden önce 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında açılan davaya ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.