İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/5175 Esas 2016/7584 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/5175
Karar No: 2016/7584
Karar Tarihi: 30.12.2016

İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/5175 Esas 2016/7584 Karar Sayılı İlamı

 

 

16. Ceza Dairesi         2016/5175 E.  ,  2016/7584 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 07.06.2016 tarih ve 2016/231620 sayılı tebliğnamesi ile ekindeki Adalet Bakanlığının 27.05.2016 tarihli Kanun Yararına Bozma konulu yazılarında; iftira suçundan hükümlü ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 267/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarihli ve 2013/693 esas, 2013/1196 sayılı kararının "sanığın iftira suçundan dolayı cezalandırılarak, mahkemece 5271 sayılı Kanunun 231/6. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, her ne kadar Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder şeklinde bir düzenleme ve aynı maddenin 10. fıkrası gereğince "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir." şeklinde düzenleme mevcut ise de, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun başdenetçi ve denetçilerin niteliklerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde “26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53"üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına ya da affa uğramış olsa veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa bile Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının bir ve ikinci bölümündeki suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlardan veya zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şeklindeki düzenleme ile son zamanlarda yapılan kanun değişiklikleri ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına hukukî sonuç bağlandığı gibi, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek 5 yıl boyunca denetim süresine tabi tutularak özgürlüğünün kısıtlanması, yaptırımlara tabi tutulması da İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesinin (AİHS) 6. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı başlığındaki düzenlemeye aykırı olması, keza ortada açıklanmış bir hüküm olmamasına rağmen bu hükme dayanılarak sanık hakkında tazminat davası açılarak manevi tazminata konu edilebildiği veya diğer müştekiler tarafından açılan davalarda emsal gösterildiğinin anlaşılması karşısında, kararın aslında hukuki sonuç doğurduğu, bu durumun sanık aleyhine olduğundan cihetle, somut olayımızda; sanığın, apartman genel kurul toplantısında bazı sakinlerin toplantıya katılmadan oy kullanması sebebiyle, müşteki hakkında evrakta sahtecilik suçundan şikayetçi olması üzerine, suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle müşteki hakkında takipsizlik kararı verilmesini mütekiben, bu karara dayanarak sanık hakkında iftira suçundan şikayetçi olunması üzerine Mahkemesince sanığın cezalandırılması yoluna gidilmiş ise de, iftira suçunun oluşabilmesi için, sanığın müşteki aleyhine işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulamasını sağlamak bakımından müştekiye hukuka aykırı bir fiil isnat etme yönünde yetkili makamlara yaptığı ihbar veya şikayet olmasının gerekmesi karşısında, sanığın eyleminin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10, Anayasanın 25, 26 ve 36. maddeleri ile koruma altına alınan düşünceyi açıklama, ifade hürriyeti ile iddia ve savunma hakkı kapsamında yer alıp, sadece şikayet hakkını kullanmaktan ibaret eylemi nedeniyle iftira suçunun yasal unsurlarının oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği" gerekçesiyle Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
OLAY:
Sanık ..."in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 10.11.2011 tarihinde vermiş olduğu şikayet dilekçesinde özetle: dilekçede isimleri yazılı şahısların oturduğu apartmanda kat maliki olmadığı halde vekaletleri de olmadan toplantılara katılarak kararlara imza attıklarını, diğerlerininde bunu bildikleri halde suça iştirak ettiğini gizli toplantıların yapılmasına itiraz etmeyerek destek verdiklerini, toplantıların taraflarına duyurulmadığını ileri sürdüğü, aynı tarihli Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde de toplantılara davet edilmediğini, kat malikleri yerine başkalarının imza attığını, imza karşılaştırması yapılırsa durumun ortaya çıkacağını, yönetici ... ve diğer kat maliklerinden şikayetçi olduğunu beyan ettiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı soruşturma sonucunda özetle; "..."in yerine eşinin imza attığını ve bir itirazının bulunmadığını, diğer kat maliklerininde yerlerine yakınlarının vekaleten toplantıya katılıp defteri imzaladıklarını ve buna itirazlarının bulunmadığını savunmaları... mevcut delil durumu ve tahkikat evrakı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; müştekinin iddiasının mesnetsiz olduğu, takibi gerektirir yasal unsurları tamam olan bir suçun mevcut olmadığı anlaşılmakla.." gerekçeleriyle şüpheliler hakkında 12.01.2012 tarihli ve 2011/13161 sor. sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verdiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bu kararına müşteki sıfatıyla ..."in süresi içinde yapmış olduğu itirazın Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince 01.08.2012 tarihinde reddedildiği anlaşılmıştır.
Bu kez müşteki sıfatıyla ... vekilinin 09.12.2012 tarihli dilekçesi ile ..."in iftira suçunu işlediğini ileri sürerek şikayetçi olmuştur. Bu şikayet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 08.05.2013 tarihli iddianamesi ile ... hakkında iftira suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/693 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama sonucunda "...sahtecilik yaptıkları iddiası üzerine yürütülen soruşturma sonucunda kamu adına takibata yer olmadığına karar verildiği bu karar yönelik itirazın reddedildiği ..bu suretle sanığın üzerine atılı suçu işlediği, iddia, savunma, ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı..." gerekçeleriyle sanığın iftira suçundan Türk Ceza Kanununun 267/1. ve 62 maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve bu karar kanun yollarına başvurulmaması nedeniyle 23.12.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Sahtecilik suçundan şikayetçi olduğu şüphelilerin "...sahtecilik yaptıkları iddiası üzerine yürütülen soruşturma sonucunda kamu adına takibata yer olmadığına karar verildiği bu karar yönelik itirazın reddedildiği ..bu suretle sanığın üzerine atılı suçu işlediği, iddia, savunma, ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı..." gerekçeleriyle iftira suçundan sanık ..."in Türk Ceza Kanununun 267/1. ve 62 maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarihli ve 2013/693 E. 2013/1196 K. sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara karşı olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığı tartışılmalıdır.
İtirazı kabil olan (CMK m. 231/12) hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder (CMK m. 231/5).
Fakat sözkonusu kararla birlikte beş yıllık denetim süresine ve verildiği takdirde bir yılı geçmemek üzere denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulan sanığın özgürlüğü kısıtlanmakta, daha ötesi hakkında yaptırım uygulanmaktadır. Bu nedenle, olağan kanun yolu olan itirazda hükmün içeriğine ilişkin hukuka aykırılıkları da içine alan etkin bir denetim bulunmaması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6/1. ve Ek 7 numaralı Protokol"ün bir ceza davasında mahkum edilen sanığa bu mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek dereceli bir mahkemeye incelettirme hakkını tanıyan 2/1. maddelerine aykırılık teşkil edecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kararlarında, adil yargılanma ilkesinin gerçekleşmesi için ilk derece mahkemesinin kararının üst dereceli bir mahkeme tarafından denetlenmesi ve bir kanun yolununun etkin olarak nitelenebilmesi için diğer şartlar yanında “sonuç alınabilir” nitelikte de bulunması gerektiğini belirtmiştir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.01.2013 tarih ve 2012/534 esas, 2013/15 sayılı kararında, itiraz merciin inceleme sırasında sadece CMK’nın 231. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuyla sınırlı kalmayarak, suçun sübutu ve vasıf değişikliği gibi konuları da içerecek şekilde incelenen kararın hem maddi, hem de hukuki yönünü ele alarak hukuka uygunluk denetimi yapacağına vurgu yapmak suretiyle AİHS"nin 6/1. ve Ek 7 numaralı Protokol"ün 2/1. maddelerine uygun nitelikte etkin bir denetimin önünü açmıştır.
İtiraz merciin kesin nitelikte verdiği karar ise, sanığın lehine ve/veya aleyhine olabilir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309/1. maddesine göre, hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümdeki hukuka ayrılık nedeniyle kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecektir. Dolayısıyla, itiraz edilmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı da kanun yararına bozma kanun yoluna gidilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edildiği CMK"nın 309. maddesindeki düzenlemeye göre, mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulması, sanık aleyhine sonuç doğurmamalıdır.
Diğer taraftan, kanun yararına bozma, dar kapsamlı olması nedeniyle her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu da değildir.
İtiraz edilmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı kanun yararına bozma başvurusu üzerine, maddi ve hukuki denetimin yapılacağının kabulü halinde, itiraz yolu ve hatta istinaf yolu bertaraf edilerek, adeta doğrudan temyiz yolu açılacaktır. Aleyhe sonuç doğurmama ve yeniden yargılama yasağının bulunduğu hâl nedeniyle daha lehe olduğundan, sanıklar süresinde itiraz yoluna başvurmayarak haklarını kötüye kullandıkları gibi kararla ilgili maddi ve hukuki denetimi temyiz merciine yaptırma yolunu tercih edeceklerdir.
Halbuki, süresinde itiraz edilmesi üzerine itiraz merciin yaptığı maddi ve hukuki denetim üzerine verdiği kesin kararda hukuka aykırılık bulunması nedeniyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğunda, merciin bu denetimi yapıp yapmadığı incelenebilecekken, bu süre geçirildikten sonra doğrudan kanun yararına bozma yoluna gidildiğinde kararın maddi ve hukuki denetiminin yapılması mümkün değildir.
Zira, kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine kurulduğu mahkumiyet hükmünün olağan kanun yolu olan temyizen incelenmesini dahi öngörmemesine karşın, olağanüstü kanun yararına bozma kanun yoluyla denetlenebileceğini kabul etmek hem kanun koyucunun amacına hem de kanun yollarında hakim olan ilkelere açıkça aykırıdır.
Bu nedenle, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yolunda hüküm değil, hükmün üzerine kurulduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı denetlenmeli ve bu denetimde, takdire ilişkin konuların incelenemeyeceği gözetilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının oluşup oluşmadığı ile sınırlı tutulmalıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşulları;
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması (CMK m. 231/5),
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması (CMK m. 231/6-a),
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmiş olması (CMK m. 231/6-c),
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi (CMK m. 231/6-son),
- Suçun Anayasanın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmamasıdır (CMK m. 231/14).
Yapılan denetim sonunda bu hususlarda belirlenecek hukuka aykırılıklar nedeniyle karar bozularak, yeni bir yargılamayı gerektiren durumlarda yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen hallerde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili Ceza Dairesi veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir.
İnceleme konusu olayda,
Maddi zarar olduğuna ilişkin bir iddianın bulunmadığı dosyada, sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etmiş,
Mahkemece, engel sabıkası bulunmayan sanığın iftira suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, buna ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaksızın 5 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmiş ve bu karar da itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Hükmün açıklanmasının objektif şartlarının oluştuğu olayda, mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarih ve 2013/693 E. 2013/1196 K. sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

 

Hemen Ara