Esas No: 2015/5652
Karar No: 2015/5214
İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/5652 Esas 2015/5214 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, borcunu ödemek istediği katılana ait aracın çalındığını beyan ederek hırsızlık suçu işlendiği iddiasıyla şikayette bulunmuştur. Ancak, sanığın gerçeği bildiği halde suç uydurma suçunu işlediği tespit edilmiştir. Bu nedenle, sanık iftira suçundan mahkum edilmiştir. Kararda, iftira suçunun unsurları ve suçun hukuki değerleri hakkında detaylı açıklamalar yapılmıştır. Mahkeme kararında belirtilen kanun maddeleri ise şunlardır: TCK\"nın 267/1, 50/1-a, 52/2-4 ve 271. maddeleri.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : İftira
Hüküm : TCK"nın 267/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Tanık ..."nün soruşturma aşamasında verdiği 06.05.2014 tarihli ifadesiyle gerçeğin anlaşılması üzerine katılan hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra sanığın gerçeğe rücu etmesinin TCK"nın 269. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından tebliğnamede yer alan bu husustaki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1- Sanığın katılana gayri resmi olarak sattığı aracın bedelinin bir kısmını tahsil edemediğinden aracın bulunup kendisine teslim edilmesi suretiyle katılanı bakiye borcunu ödemeye zorlamak saikiyle aracının kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce çalındığını beyan ederek ihbarda bulunması şeklindeki somut olayda; katılan hakkında soruşturma açılması amacının bulunmaması ve şikayet konusu eylemin failinin belirli olmaması nedeniyle iftira suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak; işlenmediğini bildiği halde hırsızlık suçunu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden sanığın eyleminin TCK"nın 271. maddesinde düzenlenen "Suç uydurma" suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
TCK"nın 52/2. maddesinde yer alan “En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi
halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.“ hükmü karşısında; kimlik tespiti sırasındaki beyanına göre üzerine kayıtlı mal varlığı bulunmayan ve geçimini Bağkur"dan aldığı emekli maaşı ile sağlayan sanık hakkında bir gün karşılığı olan adli para cezasının belirlenmesi sırasında ekonomik durumuna uygun düşmeyecek şekilde alt sınırdan uzaklaşılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan BOZULMASINA, 23.12.2015 tarihinde Üye Ahmet Ömeroğlu"nun muhalefeti nedeniyle oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
5237 sayılı TCK"nın benimsediği suç teorisine göre; suç, toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin açık ve bilinçli bir ihlalidir. Bu yönü itibariyle suç, bir haksızlıktır. ( Özgenç TCK Genel Hükümler)
İşlenen fiil ile fail arasındaki bağlantı, suç teşkil eden haksızlığın manevi unsurudur. TCK"nın 21. maddesinde kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmıştır.
Amaç ve saik ise, kasttan önce gelen, kastı hazırlayan bir düşünce olarak kabul edilmektedir. (Dönmezer Erman II, Önder Genel Hükümler, Özgenç Genel Hükümler)
Mülga 765 sayılı TCK"nın 285. ve mer"i 5237 sayılı TCK"nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçu, adliye aleyhine işlenen bir soyut tehlike suçudur.
Bu suç ile korunan hukuki yarar; bir yandan adli mercilerin otorite, güven ve itibarı, diğer yandan da kişilerin lekelenmeme hakkıdır.
Suçun maddi unsuru, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmektir.
Suçun mağduru, belirli, yaşayan bir gerçek kişidir. İhbar ya da şikayette, isnadın muayyen/belli bir şahsa tevcih edilmesi gerekmekte ise de, mağdurun isminin tasrihi şart değildir. O şahsın teşhisini mümkün kılabilecek derecede sarahatte bulunmak yeterlidir. (Erem Adliye Aleyhine Cürümler) Kullanılan ifadelerden fiilin isnat edildiği kişinin kim olduğunun anlaşılabilmesi ve birey olarak belirlenebilir olması yeterlidir. (Gözübüyük 1115, Önder 283, Erem II 1520, Soyaslan 468, Yeni Dünya 2825, Ünver Adliyeye Karşı Suçlar, Tezcan/Erdem/Önok 1056)
./..
Madde gerekçesinde de bu husus, "bu kişinin ismi açıkça belirtilmese bile yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterlidir." denilmek suretiyle kanun koyucunun iradesi olarak yansıtılmaktadır.
İhbar ya da şikayetinde, mağdurun kimliğini açıkça belirtmeyen sanığın, esasen hukuka aykırı fiili izafe ettiği kişiyi ve ortaya koyduğu bilgilerle basit bir araştırma ile doğrudan o kişiye ulaşılabileceğini biliyorsa "belirlenebilirliğin" gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Suçun manevi unsuru, doğrudan özel kasttır. Bir kimseye işlemediğini bildiği halde hukuka aykırı bir fiil isnat ederek hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması özel kastı ile hareket eden sanığın bu soruşturma veya kovuşturma ile ulaşmak istediği nihai amacın/saikin, suçun oluşması bakımından bir önemi yoktur.
İhbar veya şikayete konu hukuka aykırı fiilin isnat edildiği mağdur belli ya da belirlenebilir gerçek kişi değil ise ya da bu kişi ölmüş ise eylem "suç uydurma" suçunu oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın katılana gayri resmi olarak sattığı aracın bedelinin bir kısmını tahsil edemediğinden aracın bulunup kendisine teslim edilmesi suretiyle katılanı bakiye borcunu ödemeye zorlamak saikiyle aracının kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce çalındığını beyan ederek ihbarda bulunması ve şikayete konu 03 ER 360 plaka sayılı aracın katılanda yakalanması ile katılan hakkında soruşturma başlatılması şeklindeki somut olayda:
Hukuken korunan değerlerden lekelenmeme hakkı ile adliyenin otorite, güven ve itibarının açık biçimde ihlal edilmesi, kalan alacağını tahsil amacıyla hırsızlık suçunu işlemediğini bildiği katılan hakkında soruşturma başlatılmasını isteyen sanığın, şikayet tarihinden önce alacakla ilgili defaatle görüştüğü katılanın kullandığı araç plakasını vererek kullanıcı durumundaki katılanın şüpheli olarak soruşturma işlemine tabi tutulmasına sebep olması karşısında müsnet iftira suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu ve bu nedenle mahkeme kararında suç vasfının tayini yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne bu yönüyle katılmıyorum.