Esas No: 2015/5176
Karar No: 2015/4594
Karar Tarihi: 01.12.2015
İftira - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/5176 Esas 2015/4594 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Yazısının Tarihi : 24.06.2015
İtiraz Edilen Daire Kararı : 24.03.2015 tarih ve 2015/501 - 2015/282 sayılı onama kararı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı: ....Asliye Ceza Mahkemesinin 28.05.2013 tarih, 2013/45 - 2013/79 sayılı kararı
İtirazla İlgili Hüküm : TCK"nın 267/1, 62/1, 50/1-a-4, 52/1-2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
İtiraza Konu Olan Sanık : ...
Suç : İftira
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında iftira suçundan açılan davanın yargılaması sonunda kurulan mahkumiyet hükmü sanık tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 24.03.2015 tarih ve 2015/501 – 2015/282 sayılı kararı ile;
“Oluşa, dosya kapsamına, mahkemenin karar gerekçesine göre; sanığın, makbuz kesmeden köylüden fazla para topladığı, kendisine kesim alanı dışında ormandan satmak üzere odun hazırlattığından bahisle muhtar olan katılandan şikayetçi olduğu, sanığın şikayeti üzerine görevi kötüye kullanma suçundan başlatılan soruşturmada atılı suçun işlenmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen olayda, suçun sübutunun varlığı kabul edilerek, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasında isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamede şikayet hakkının kullanıldığından bahisle beraat kararı verilmesi yolundaki bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
İftira suçundan yargılandığı davada hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın denetim süresi içinde işleyerek mahkum olduğu kasıtlı suç nedeniyle CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanan hükümdeki cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesine yasal olanak bulunmadığı, aynı fıkranın ikinci cümlesi uyarınca cezanın kısmen infazı, ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vermenin ancak yükümlülüklerini yerine getiremeyen sanıklar yönünden mümkün bulunduğu gözetilmeden, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.06.2015 tarihli itiraz dilekçesinde;
Dosya kapsamından sanığın aynı zamanda muhtar olan katılan hakkında 04.09.2007 tarihinde Ladik Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu dilekçe ve beyanında "orman köylüsüne yakacak ihtiyacı olarak yıllık odun verildiğini, kendi ailesine düşen miktarın 10 ster olduğunu, odun teslim alınmadan önce Orman İşletme Şefliğine 29.5 YTL. ödeme yapılması gerektiği halde muhtar olan sanığın tüm köylülerden 30 YTL. toplayıp artan 0.5 YTL"yi harcama olarak gösteren belge ibraz etmediği gibi toplanan paralar için de herhangi bir makbuz kesmediğini, yine kendi işinde kullanmak için kesim alanı dışında tahminen 30 ton civarında odun hazırlatarak görevini kötüye kullandığını beyan ederek ihbar ve şikayette bulunduğu, yapılan idari soruşturma sırasında 02.10.2007 tarihli beyanında ise iddiaların tekrarla "30 ster odunu her ne kadar orman işletme şefliği kabullense de muhtar tarafından satmak amaçlı köy işçilerine hazırlatıldığını" beyan ettiği, hakkında iftira suçundan yapılan soruşturma sırasında Ladik Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu 24.01.2008 tarihli savunmasında ise "kendisinin yokluğunda Orman İşletme Şefliği tarafından 10 ster odun aldığına dair nakliye tezkeresinin kesildiğini, söz konusu odunları almadığını, tezkeredeki kendi ismi altında yer alan imzanın kendisine ait olmadığına, imzayı kimin attığını bilmediğini, adının kullanılarak odun getirildiği düşüncesine kapıldığını, kesilen 30 ster odunun orman idaresine ait olamayacağını kesim yeri ile odunun toplandığı yerin çok uzak olduğunu bu işte muhtarın parmağı olabileceğini düşündüğü, muhtar tarafından köy karar defterinde fazladan toplanan paranın köye gelir kaydedileceğine dair bir ibare bulunmadığından bu paranın değişik işlerde kullanıldığı düşündüğünden muhtarın görevini kötüye kullandığı düşüncesiyle şikayetçi olduğunu" beyan ettiği anlaşılmıştır.
Sanığın şikayeti üzerine yapılan soruşturma neticesinde 04.09.2007 tarihli Jandarma görevlileri tarafından tutulan olay yeri görgü tespit tutanağı ve teslim tesellüm tutunaklarında "Çatalca mevkiinde sıralı halde yaklaşık 30 ster damgasız odunların bulunarak orman muhafaza memurlarına teslim edildiğine" ilişkin tutanakların tutulduğu, "söz konusu yaklaşık 30 ster odunun Orman işletme şefi Mehmet Koç tarafından kendisine ve işçilerine yaptırıldığını, odunların orman idaresinin teslim edeceği miktarda meydana gelen açıktan kaynaklandığına" ilişkin olarak 04.09.2007 tarihli ... isimli şahsın bilgisi alındığı, 05.09.2007 ./..
tarihli tutanaktan orman muhafaza memurları olduğu anlaşılan A.Muttalip Demirdağ ve ..."in yaklaşık 500 ster kesimden kalan yaklaşık 30 ster kesilmiş odunların orman işletme müdürlüğüne ait olduğuna ilişkin tutanak, Ladik Orman İşletme Şefliğinin 06.09.2007 tarihli üst yazılarından zati ihtiyaç için hane başı 29,50 YTL" nin makbuz karşılığında tahsil edildiğinin yazılı olduğu ancak ekindeki Orman işletme şefliği sayman mutemedi alındısında fiyatın 2,50 YTL. olarak üst yazıdan farklı bir miktarın yazılı olduğu, yine zati yakacak ihtiyaçları tespit tutanağında sanık ve Emine Yolaçan isimleri karşısında düşünceler kısmındaki imzaların aynı olduğu, sanığın imzasına ait olmadığının daha sonra katılan ve tanık beyanlarınca da doğrulandığı, sanığın o tarihlerde il dışında olduğuna dair belgeyi de dosyaya ibraz ettiği, 05.07.2007 tarihli köy karar defterinde hane başına 30 YTL. alınıp makbuz karşılığında orman idaresine yatırılacağının yazılı olduğu, yakacak kül parasından arta kalan 97 haneden toplanan 0.50x97: 48.50 YTL"ye ilişkin köy tahsilat makbuz tarihinin ise şikayet tarihinden sonraki 07.09.2007 tarihi olduğu, Kaymakamlık makamı tarafından soruşturma izni verilmemesi üzerine Ladik Cumhuriyet Başsavcılığı ve sanık tarafından anılan karara itiraz edilmeyerek 4483 sayılı Kanunun 15/1. maddesi gereğince kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilerek sanık hakkında iftira suçundan kamu davası açıldığı, açılan kamu davasında söz konusu odunların orman idaresine ait olup olmadığı hususunda Orman İşletme Şefliğini temsile yetkili herhangi bir kişi dinlenmeden ve söz konusu durum ilgili idareden sorulmadan yetkili memur olmadığı anlaşılan orman muhafaza memuru ..."in odunların orman idaresine ait olduğuna ilişkin beyanı esas alınmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda sanığın dilekçe ve beyanlarındaki;
1-Hane başı 29.50 YTL. toplanması gereken paranın 30 YTL. olarak toplandığı hususunun doğru olduğu,
2-Aradaki 0.50 YTL"nin gelir kaydedileceğine ilişkin herhangi bir karar alınmadığı hususunun da doğru olduğu, şikayet tarihinden daha sonraki bir tarihte aradaki farkın köy tahsilat makbuzu ile kayıt altına alındığı, ancak nereye harcanacağı hususunda da herhangi bir kaydın bulunmadığı,
3-Muhtar olan katılanın 30 ster odunu kendisi için kestirdiğine ilişkin iddiasının ise yukarıda izah edilen delillerin toplanmaması karşısında tam olarak açığa çıkarılmadığı ancak sanığın ihbar ve şikayeti üzerine söz konusu damgasız odunların Jandarma görevlileri tarafından tespit edildiği,
4-Sanığın odunları teslim almadığına, yerine atılan imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin iddiasının da doğrulandığı anlaşılmıştır.
Tüm bunların ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İftira suçunun oluşabilmesi için, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği,
Sanığın iddialarının yukarıda ayrıntısı ile arz ve izah edildiği üzere maddi vakalara dayandığı ve eyleminin suç işlemediğini bildiği kimseye suç atmak biçiminde olmayıp anayasal şikayet ve ihbar hakkını kullanma niteliğinde bulunduğu, katılan hakkında 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan inceleme neticesinde soruşturma izni verilmemesi üzerine "inceleme yapılmasına yer olmadığına" ilişkin karar yerine hatalı bir biçimde hakkında delil yetersizliğine dayalı olarak verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin kararının da sanığın iftira suçundan cezalandırılmasına yeterli somut kanıt niteliğinde olmadığı, sanığın Anayasa"nın 74. maddesi ile garanti altına alınan "anayasal dilekçe-şikayet hakkı"nı kullandığı anlaşılan olayda hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmemesi nedeniyle yüklenen suçtan beraat kararı verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması isabetli bulunmamıştır.
Sanığın iddia ettiği bir kısım hususların tam olarak ortaya çıkarılamamış olması ise eksik incelemeden kaynaklanmaktadır. Aksinin kabulü halinde bile sanığın anayasal ihbar ve şikayet hakkını maddi olaylar kapsamından kullandığı gerçeği de değiştirmeyecektir. Çünkü maddi vakalara dayalı olarak yapılan ihbar ve şikayetlerin asılsız çıkması halinde iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek kişilerin özellikle kamu gücünü kullanan kişi ya da kurumlara yönelik ihbar ve şikayet haklarını kullanmalarında ciddi bir çekince oluşturacak bu durum ise maddi gerçeğin ortaya çıkmasına engel oluşturacaktır.
Yine somut olayda olduğu gibi iddia edilen hususların doğru olup olmadığı hususlarını araştırma ve sonrasında ihbar ve şikayet hakkının kullanılması ise her olayın özelliğine göre değişmekle beraber basit bir araştırmayla ortaya çıkabilecek hususlar ayrık olmak üzere somut olaydaki gibi sanığın ihbarı ile birçok hususun ortaya çıktığı durumlarda ise böyle bir mükellefiyet yüklemenin Anayasanın ve kanunun ilgili maddesinin özüne ve ruhuna aykırı olduğu izahtan varestedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; itirazın kabul edilmesi, Yargıtay Yüksek 16. Ceza Dairesinin 24.03.2015 gün ve 2015/501 Esas, 2015/282 Karar sayılı ONAMA kararının kaldırılarak hükmün BOZULMASINA karar verilmesi, itirazımızın Yüksek Dairenizce yerinde görülmemesi halinde dosyanın itirazen incelenmek üzere Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, istemiyle Dairemiz onama kararına karşı itirazda bulunmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sanığa atılı iftira suçunun sübut bulup bulmadığına ilişkindir.
İtiraz, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelendiğinde;
Yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak ya da basın yayın yolu ile işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kişiye hukuka aykırı fiil isnat eden kişi iftira suçundan cezalandırılacaktır.
Anayasa ve kanuna uygun şikayet hakkı hukuka uygunluk nedeni olup suç oluşturmayacaktır.
Somut olayda eski muhtar olan sanık seçim rekabetinden dolayı oluşan
husumet nedeniyle; katılana yönelik Ladik Orman İşletme Şefliğine ait 30 ster odunu kendi yararına kullanmak için kestirdiği, orman köylüsüne tahsis edilen yakacak odun için köylüden 29.5 Lira yerine 30 Lira toplandığı, orman idaresi veznesine 29.5 TL yatırdığı 0.5 TL"yi köy gelir defterine kayıt etmediği ve zimmete geçirildiği iddiasında bulunduğu, iddianın gerçek olmadığı soruşturma sonucunda tespit edilerek takipsizlik kararı verildiği, sanığın konumu itibariyle iddiaların gerçek olmadığını bilebilecek veya basit bir araştırmayla tespit edebilecek durumda olduğu halde şikayet ederek suç işleme kastını gösterdiğinden itiraz yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Dairemiz kararına karşı yapılan itirazın, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar uyarınca bir bütün olarak incelenmesinde, itirazın yerinde olmadığı ve kararın düzeltilmesini gerektiren bir neden bulunmadığı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi yerinde olacağı anlaşıldığından; dosyanın Yargıtay Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.