Esas No: 2020/812
Karar No: 2021/4804
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/812 Esas 2021/4804 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21/09/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili ... ile temyiz edilen davalı ... vekili ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, davalı kardeşleri...’ın mirasbırakanları...tan intikal eden taşınmazlardaki paylarını satın almak istediğini, bunun üzerine...’ın çalışanı olan diğer davalı ...’i vekil tayin ettiklerini, taşınmazların rayicinden düşük bedellerle...’a devredildiğini ancak satış bedelinin bugüne dek ödenmediğini, el ve iş birliği içinde hareket eden davalılar tarafından zarara uğratıldıklarını ileri sürerek taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değerlerinin faizleriyle beraber davalılardan tahsilini istemişlerdir.
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, satış bedelinin ödendiğinin resmi senette yazılı olduğunu, davacı ...’nin davasının ise süresinde açılmadığını, satış bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuş; davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk derece mahkemesince, ispatlanamayan asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin verilen karara karşı davacıların istinaf başvuruları Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından ayrı ayrı esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak mirasbırakanı...ın 03.03.2009 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak, davacı kızları...davalı oğlu... ile dava dışı ikinci eşi ...i bıraktığı, asıl davada davacı ...’nın 06.05.2009 tarihinde; birleştirilen davada davacı ...’nin 07.05.2009 tarihinde davalı ...’i vekil tayin ettikleri, vekilin mirasbırakana ait çekişmeli 303 parça taşınmazı 28.05.2009 tarihinde mirasçılara intikal ettirdikten sonra aynı resmi senet ile davacılara ve dava dışı ...’e ait payları belediyenin rayiç değerleri üzerinden davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, taşınmazların halen davalı ... adına kayıtlı oldukları, davalı ...’in davalı ...’ın çalışanı olduğu, isticvap yoluyla alınan beyanından taraflar arasındaki sözlü anlaşma doğrultusunda taşınmazları...’a devrettiği, temlik nedeniyle satış bedeli almadığı, davacılara da ödeme yapmadığı, davalı ...’ın beyanından satış bedeli olarak hesaplanan 370.000,00 TL’ye mahsuben davacılara temliklerde bulunulduğu savunulmuşsa da (davacı ... için 647 ada 28 parsel üzerindeki 4 numaralı bağımsız bölüm davalı ... tarafından davacı ...’nın eşi ...e 08.05.2009’da devredilmiş, 349 ada 33 parsel sayılı taşınmaz... adına iken 23.07.2009’da üçüncü kişiye devredilmiş; asıl davada tanık olarak gösterilen birleştirilen davada davacı ...’nin beyanından da iki daire, bir dükkan hissesi, bir araba ve 20.000,00 TL nakit paranın... tarafından ...’ye verildiği anlaşılmakta) , alınan bilirkişi raporundan taşınmazların temlik tarihindeki her bir davacının payına isabet eden kısmın değerinin 1.310.500,86 TL olarak belirlendiği, davacı ...’nın 24.06.2010 tarihinde vekili azlettiği, asıl davanın 15.12.2010, birleştirilen davanın 28.03.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; asıl ve birleştirilen davada davacıların çekişmeli taşınmazların aynına ilişkin talepte bulunmayıp, bedel istedikleri görülmektedir. Bu durumda, vekilin vekil edenin iradesine uygun davrandığı savunmasının kabulü için, öncelikle bedelin davacılara ödendiği hususunun davalılarca ispatlanması gerekmektedir.
Hal böyle olunca, toplanan ve toplanacak delillerle davalıların davacılara ödediği satış bedeli var ise tespiti, eksik ödenen kısmın bulunması halinde davalıların el ve iş birliği içinde davacıları zararlandırdıkları sonucuna varılarak, bu kısımdan dolayı davalıların müteselsilen sorumluluğu gereği, bedelin tahsiline, satış bedeli ödenmişse davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden davacılar iadesine, 28/09/2021 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuki gerekçeye, özellikle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının TMK"nın 6. ve HMK"nın 190. maddesi gereğince ispat edilemediği, temliklerin iradi olduğu kanaatinde olduğum için ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının onanması gerekmektedir.
Sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.