Esas No: 2021/1891
Karar No: 2021/4803
Karar Tarihi: 28.09.2021
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/1891 Esas 2021/4803 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil dava sonunda Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinden verilen hükmün Dairemizce oy çokluğu ile bozulması üzerine, verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa"nın geçici 4/1. maddesi uyarınca duruşma istekli temyiz incelemesi yapılmış olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.09.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yanılma (hata) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, zilyetliklerinde olan tapusuz taşınmazı satmak isterken hataya düşerek bitişiğindeki tapulu olan maliki oldukları 473 parsel sayılı taşınmazı davalıya devrettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, tapusuz taşınmazların tapuda satılmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmaz yanında davacılara ait tapusuz bir taşınmazlarının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Adana Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 473 parsel sayılı taşınmazın davacılar ile birlikte dava dışı 3. kişiler adına kayıtlı iken paydaşların tamamının paylarını 11.02.2014 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettikleri sabittir.
Bilindiği gibi, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK"nin 35. (BK"nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Somut olayda; davacıların maliki olduğu 473 sayılı parselin kuzey kısmında kalan dava dışı 479 parsele komşu alanı satmak isterken taşınmazın tamamının davalıya satıldığı dinlenen tanıklardan özellikle... ile ...ın beyanlarından açıkça anlaşılmaktadır.
Dairenin 10.11.2020 gün ve 2018/2058 Esas, 2020/5857 sayılı kararıyla; davalıya satılma iradesi bulunmayan kısmın 473 parselden ifrazı ile davacılar ve dava açmayan paydaşların payı gözetilmek suretiyle davacılar adına tescili, ifraz mümkün değil ise davacıların satma iradesi bulunmayan kısmın taşınmazın tamamına oranlanmak suretiyle davacıların taşınmazda paydaş kılınması gerektiğinden bahisle oy çokluğu ile bozma kararı verilmiş, azlık oyunda ise davacıların sözleşmenin konusunda hataya düşmelerine yol açacak bir sebebin bulunmadığı, aynı gün dava dışı bir taşınmazın da davacılar tarafından davalıya devredildiği gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüne yer verilmiştir.
O halde, Dairenin bozma kararına karşı bölge adliye mahkemesince verilen Direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK" nın 373.maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkilli ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE, 28/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.