Tefecilik ve 213 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/3327 Esas 2014/10485 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2013/3327
Karar No: 2014/10485
Karar Tarihi: 04.11.2014

Tefecilik ve 213 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/3327 Esas 2014/10485 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2013/3327 E.  ,  2014/10485 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 11 - 2011/72137
    MAHKEMESİ : Pınarhisar Asliye Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 21/10/2010
    NUMARASI : 2010/35 Esas, 2010/142 Karar
    SUÇ : Tefecilik ve 213 sayılı Kanuna aykırılık

    İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
    Ancak;
    Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 05/03/2002 gün ve 28/179 sayılı kararında açıklandığı üzere, sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarında her takvim yılının ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu, her bir takvim yılı içinde farklı aylarda sahte faturanın kullanılması halinde ise ayrıca zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği gözetilmeden; 2004, 2005 ve 2006 takvim yıllarında işlenen sahte fatura kullanma eylemlerinden ayrı ayrı hükümler kurulması yerine, tüm eylemlerin zincirleme şekilde tek suç oluşturduğunun kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde, YCGK"nın 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Kanun"un 17. maddesinde düzenlendiği,
    01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237
    Kanunun 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu,
    Ayrıca, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği anda suçun işlendiği kabul edilmekle birlikte 5237 sayılı Yasanın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketin bir kez işlenmesiyle oluşan sırf hareket suçu niteliğinde bulunduğu, bu suçun kazanç karşılığında ödünç paranın borç alana verilmesiyle tamamlandığı, suçun tamamlanması için kazancın temin edilmiş olmasının şart olmadığı, hatta ödünç olarak alınan paranın vadesinde geri ödemesinin yapılmamış olmasının da suçun oluşması üzerinde bir etkisinin bulunmadığı, 5237 sayılı Yasa ile getirilen yeni düzenlemenin suçun unsurları bakımından sanık aleyhine olması karşısında 01 Haziran 2005 tarihi öncesi ve sonrasındaki eylemlerin ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla;
    Aralarında akrabalık bağı veya ticari ilişki bulunmayan kişiler arasında karşılıksız olarak, yüksek miktarlı borç para alınıp verilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, sanığın savunmalarının dinlenen tanık ifadeleri ile doğrulanmadığı saptanan somut olayda; tefecik eylemlerine konu edilen çeklerin bir kısmında adı geçen S.. Y.. ve O.. Ö.. hakkında Vize Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/92 Esas sayılı dosyasında görülen davanın akıbeti araştırılıp, delillerin birlikte değerlendirilmesinin sağlanması bakımından, mümkün olması halinde her iki dosyanın birleştirilmesinden ve denetime olanak verecek şekilde çek örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
    Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK"nın 321. ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 04/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara