Tefecilik - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/5070 Esas 2014/10112 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2013/5070
Karar No: 2014/10112
Karar Tarihi: 24.10.2014

Tefecilik - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/5070 Esas 2014/10112 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2013/5070 E.  ,  2014/10112 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 4 - 2011/108105
    MAHKEMESİ : Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 12/10/2010
    NUMARASI : 2010/266 Esas, 2010/716 Karar
    SUÇ : Tefecilik

    Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
    Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
    01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 241. maddesinde ise atılı suçun; "Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,..." biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümünde topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen "Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu nazara alınarak,
    Dava konusu somut olayda; müştekinin; “sanıktan aylık 235 Euro faiz karşılığı iki seferde toplam 7.750 Euro borç para aldığını” beyan etmesine karşın, sanığın “müştekiye değişik zamanlarda toplamda 7.750 Euro ve kredi olarak çektiği 11.900 TL’yi borç olarak
    verdiğini, 11.900 TL parayı kredi olarak çektiğini, bu işlemler karşılığında müştekiden 5.000 ve 20.000 Euroluk 2 adet senet aldığını, müştekinin borcunu ödememesi üzerine senetleri avukatı aracığı ile icraya verdiğini” savunması, tanık M.. E..’in de “sanığın kendisine müştekiye aylık yaklaşık 200 Euro faiz karşılığında 5.000 TL civarında borç para verdiğini söylediğini” ifade etmesi ve sanık ile müşteki beyanları arasında borç miktarı hususunda çelişki oluşması karşısında, öncelikle müşteki hakkındaki icra dosyası araştırılarak, bir örneğinin dosya içerisine konulmasından ve sanık tarafından müştekiye verilmek üzere çekildiği iddia olunan krediler ile yine müşteki tarafından sanığın kredi kartlarından yapıldığı ileri sürülen harcamalara ilişkin belgelerin ilgili banka şubelerinden temin edilmesinden sonra gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle icra takibine konu alacak miktarı ile sanık tarafından müştekiye borç olarak verilen miktarlar arasında faiz olarak nitelendirilebilecek bir fark olup olmadığı tespit ettirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde beraet kararı verilmesi,
    Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara