Görevi kötüye kullanma - hakaret - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/4698 Esas 2014/10075 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2013/4698
Karar No: 2014/10075
Karar Tarihi: 23.10.2014

Görevi kötüye kullanma - hakaret - Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/4698 Esas 2014/10075 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davada sanık, görevi kötüye kullanma ve hakaret suçlarından yargılanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan sanığın itirazları reddedilmiş, ancak hakaret suçu nedeniyle yapılan incelemede sanığın savunma dokunulmazlığının aşıldığı belirtilmiştir. Hakareti oluşturan ifadelerin dava ile ilgisi ve yararı bulunmadığı ve savunma sınırının aşıldığı gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi kanuna aykırı bulunmuş ve karar bozulmuştur. Bu karar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesi ve TCK'nın 128. maddesi ile bağlantılı olarak değerlendirilmiştir. Anayasa ve TCK, iddia ve savunmanın meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yapılması gerektiğini ve somut vakıalara dayanması gerektiğini belirtmiştir. İddia ve savunmanın hukuka uygun olarak yapılması halinde, ceza verilmezken, somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilememektedir.
5. Ceza Dairesi         2013/4698 E.  ,  2014/10075 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 5 - 2012/226640
    MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 10/05/2012
    NUMARASI : 2011/301 Esas, 2012/144 Karar
    SUÇ : Görevi kötüye kullanma, hakaret

    Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
    Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen hükmün yapılan incelemesinde;
    Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle atılı suçtan verilen beraet hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan katılanın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
    Sanık hakkında hakaret suçundan verilen hükmün yapılan incelemesinde;
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 36. maddesinde; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir..." hükmü yer almaktadır. Anayasanın kabul ettiği bu esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır.
    İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşmasına, bir başka anlatımla, hakkın meydana çıkmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasanın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak, o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, yani davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan hakaret oluşturan yazı ve sözlerin sarfedilmiş bulunmasında meşruluğun varlığı kabul edilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur.
    Anayasadaki bu düzenlemeye koşut olarak, TCK"nın 128. maddesinde "Yargı mercileri veya idarî makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir." hükmü yer almaktadır. Bu durumda, iddia ve savunma sınırı aşıldığı takdirde dokunulmazlık dışına çıkılmış olur. Hakaret suçunda savunma sınırının aşılıp aşılmadığını saptamak için yazılan yazı ve söylenen sözlerin, savunma konusuyla mantıksal bağlantısını ve savunmaya yararlı bulunmasını takdir etmek gerekir. Somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilemeyecektir. Ayrıca, somut olaylara dayansa bile, uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan olumsuz değerlendirmeler açısından da iddia ve savunma hakkının kullanılması söz konusu değildir.
    İnceleme konusu olayda; sanığın, katılan vekili olarak Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi"ne sunduğu tarihsiz dilekçesindeki; hakaret, tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal etme, hırsızlık, mala zarar verme suçlarından sanık olarak yargılanmakta olan katılana yönelik "Sanık daha önce de yaşadığı gece hayatını bu olaylardan sonra artırmaya başlamış ve gece hayatı, alkol ve aldatmaları artarak devam etmiştir. Sanık, katılanı aleni olarak aldatmaya devam etmiş, bu husus tüm arkadaş ve iş çevresinde bilinir hale gelmiştir. Katılan müvekkilin sonradan (müşterek çocukları) F.. A.."dan öğrendiği kadarıyla o gece otelde başka bir kadın ve F.. A.. ile aynı otelde kalmıştır... F.. A.. bu yönlendirmelerle annesine karşı saldırganlaşmış ve 04/01/2010 gecesi sanığın azmettirmesiyle katılanı gece uyurken bıçakla öldürmeye çalışmıştır... Sanık çocuğa örnek olacak bir hayat sürmediği gibi, örnek olacak davranışlarda sergilememektedir. Sanık velayeti aldıktan sonra da alkol ve gece hayatına düşkünlüğüne devam etmektedir. Bu konuda ve Antalya"da birden fazla yabancı uyruklu bayanlarla otellerde alem yaptığına dair de yine tanık ve sair delillerimiz mevcuttur. Ayrıca sanık iş hayatında dahi istikrarlı davranamıyor olup, sürekli iş ortağı ve sekreter değiştirmekte olup, bu konularda sürekli yeni iş ortağı veya sekreter konusunda ilanlar vermektedir. Hatta sanık hakkında alkollü araç kullanmaktan dolayı iki kez yasal işlem yapılmış ve ehliyetine el konulmuş ve hatta akabinde de sürücü belgesiz araç kullanmaktan yine yasal işlem yapılmıştır." şeklindeki ifadelerin dava ile ilgisi ve yararı bulunmadığı ve savunma sınırının aşıldığı, hakareti oluşturan bu sözler nedeniyle sanığın savunma dokunulmazlığından yararlanmasının mümkün olmadığı, yüklenen hakaret suçunun tüm yasal unsurlarıyla oluştuğu nazara alınmadan, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraet kararı verilmesi,
    Kanuna aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23/10/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara