Esas No: 2018/2578
Karar No: 2022/1170
Karar Tarihi: 03.02.2022
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/2578 Esas 2022/1170 Karar Sayılı İlamı
5. Ceza Dairesi 2018/2578 E. , 2022/1170 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Zimmet, ihmali davranışla görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar ..., ... ve ... müdafin temyiz talebinin vekalet ücretine münhasır olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Zimmet suçundan açılan kamu davasının mahkemece 3628 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca Hazineye ihbarı mümkün görülmüştür.
1-Tüm sanıklar hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklara yüklenen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun 5237 sayılı TCK'nin 257/2. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla aynı Kanun'un 66/1-e maddesine göre 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını en son kesen işlem olan 01/02/2012 tarihli sorgu ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanıklar hakkında açılan kamu davalarının aynı Yasa'nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddeleri gereğince zamanaşımı sebebiyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,
2-Sanık ... hakkında zimmet suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Mersin ili Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan sanığın, 01/07/2008 tarihinde kendisine verilen 13.000,00 TL avansı iade etmediği gibi bahse konu paranın birlik giderleri için kullanıldığına dair herhangi bir belge de sunamadığı, bu itibarla söz konusu miktarın uhdesinde kaldığının tüm dosya kapsamı itibarıyla sabit olduğu, hakkında zimmet isnadı ile kamu davası açılmış ise de görev yaptığı birliğin suç tarihi itibarıyla 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu'na tabi olduğu, söz konusu Kanun'un 13/06/2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun 47. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, bu Kanun'un 10/6. maddesinde "Gerçek veya tüzel kişiler, hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlama amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler şeklinde organizasyonlar kurabilir" hükmüne yer verildiği, Anayasa Mahkemesinin 07/11/2014 tarihinde yürürlüğe giren 20/03/2013 tarihli, 2012/76 Esas ve 2013/44 sayılı Kararı ile bu hükmün Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verildiği, bu karar sonrası 17/02/2015 tarihli ve 29270 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ancak 10. maddesinde 07/11/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınan 6589 sayılı Kanun ile 5996 sayılı Kanun'a eklenen 10/E-6 maddesinde "Yönetim kurulu üyeleri ve birlik çalışanları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunlar, suç teşkil eden fiil ve hareketleri ile birliğin para ve malları, bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır" hükmüne yer verildiği nazara alındığında; suç tarihinde yürürlükte bulunan 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu'nda birlik yöneticileri ve çalışanlarının cezai sorumluluklarına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği halde 19/12/2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Islah Amaçlı Yetiştirici Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğin 88. maddesinde "Birlikler bu Yönetmelikte belirtilmeyen cezai hükümler ve vergi mevzuatı açısından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na tabidir" hükmüne yer verilmiş ise de 5237 sayılı TCK'nin 2/2. maddesi hükmü karşısında, sanığın söz konusu düzenleme atfı ile cezalandırılmasının mümkün bulunmadığı, ancak birliğin mallarını idare etme yetkisinin gereği olarak tevdi edilen birliğe ait para üzerinde kendisinin yararına olarak zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma şeklindeki eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 155/2. maddesi kapsamında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nin 155/2. maddesinde tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesinin ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur" hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
07/12/2011 tarihli celsede kamu davasına katılmasına karar verilen Tarım ve Orman Bakanlığının gerekçeli karar başlığında müşteki sıfatıyla gösterilmek suretiyle CMK'nin 232/2-b maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafin ve katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 03/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.