Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/845 Esas 2022/5868 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/845
Karar No: 2022/5868
Karar Tarihi: 01.06.2022

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/845 Esas 2022/5868 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2021/845 E.  ,  2022/5868 K.

    "İçtihat Metni"

    İNCELENEN KARARIN;
    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Zimmet
    HÜKÜM : 1)Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/11/2017 tarihli ve 2017/180 Esas, 2017/426 sayılı Kararı ile; hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyet
    2)Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesinin 18/06/2019 tarihli, 2018/23 Esas ve 2019/705 sayılı Kararı ile; ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünün kaldırılarak sanık hakkında zimmet suçundan mahkumiyet

    Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
    Sanığın duruşmalı inceleme istemi, temyiz dilekçelerinin içeriğine ve dosya kapsamına göre uygun görülmediğinden, 5271 sayılı CMK'nin 299/1. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
    Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 17/06/2021 tarihli ve 2021/5-43 Esas, 2021/287 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; sanık ile katılanın tek yasal mirasçısı olduğu annesi Şensu Suerdinç arasındaki vekalet ilişkisinde kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, söz konusu paraların teslim edilmesinin sanığın avukat olmasının doğal sonucu değil Şensu Suerdinç tarafından şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisi kapsamında gerçekleştirildiği ve buna bağlı olarak da aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı gözetildiğinde, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 155/2. maddesinde tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesinin ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur'' hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Kanuna aykırı, katılan vekili ile sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5271 sayılı CMK'nin 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun'un 304/2. maddesi gereğince bozma nedeni de dikkate alınarak yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE 01/06/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY
    Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı sanık avukata dava (icra) takibi ile birlikte verilen ahzu kabz yetkisinin “şahsa duyulan güven ilişkisi”ne dayanılarak verilmesi sebebiyle hizmet ilişkisi olduğu ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı kabulüne katılmamamızdır. Gerek 5.CD kararlarında ve gerekse CGK’nın anılan kararında Avukatların TCK’nin 6/1-c,d ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddelerine atıf yapılarak kamu görevlisi olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, icra memurluğunda yapılan işlemler de adli işlemlerdir. Bu nedenle TCK’nin 247. maddesinin gerekçesi de dikkate alındığında, kamu görevlisi olan avukatların 01/01/2009 tarihinden sonra görevleri nedeniyle zilyetliği kendilerine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü oldukları malları uhdelerinde tutmaları halinde 5237 sayılı TCK’nin 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun faili olabilecekleri kabul edilmelidir.
    Öte yandan, CGK kararında belirtildiği gibi avukata bir vekaletname ile verilen görevin ikiye bölünmesinin mümkün olamayacağıdır. Vekâlet, bir kişinin başka bir kişiyi kendi adına vekil olarak hareket etmesi için atadığı ve böylece vekile, müvekkili adına belirli eylemleri veya işlemleri yerine getirmesi için yetki verilmesiyle, vekil ile asil arasında oluşan karşılıklı ilişki bütünüdür. Yapılan genel vekalet sözleşmesi ile avukata dava açma, açılmış davada vekalet vereni temsil yetkisi verildiği gibi bu dava sonucunda vekalet verenin elde ettiği kazanımlarının da takip edilmesi yetkisinin verildiği ahzu kabz yetkisinin bu durumu gösterdiği, vekalet verenin kamu adına ve kamunun güvenilirliği ilkesine göre hareket ettiğini düşündüğü avukatlık kurumuna güvenerek bu yetkiyi verdiği ve avukatın da bu kamu gücü ve kamunun güvenilirliğinden güç alarak vekaletini aldığı dava ve işlemleri yürüttüğü, bunun sonucu olarak da vekil edeni temsilen elde ettiği kazanımları uhdesinde tutmadan vekil edene aktarması gerektiği, aksi halde zimmet suçunun oluşacağı, bu sebeple verilen vekaletin bir bütünlük arz ettiği, yapılan vekalet sözleşmesinin ikiye bölünerek bir kısmının kamu adına kamu görevlisi olarak diğer kısmının şahsa karşı duyulan güven ilişkisi kapsamında kaldığının kabul edilmesinin mümkün olamayacağı, zimmet suçunun oluşacağı ve bu sebeple dosyanın esastan incelenmesi kanaatiyle çoğunluğun eylemin hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı görüşüne katılınmamıştır. 01/06/2022





    Hemen Ara