Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/4739 Esas 2022/6459 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/4739
Karar No: 2022/6459
Karar Tarihi: 09.06.2022

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/4739 Esas 2022/6459 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2018/4739 E.  ,  2022/6459 K.

    "İçtihat Metni"

    İNCELENEN KARARIN;
    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇ : İhaleye fesat karıştırma
    HÜKÜM : a) Sanıklar ..., ... ve
    ... hakkındaki ihaleye fesat
    karıştırma isnatlarının ihaleye fesat
    karıştırma ve tehdit suçlarını
    oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet,
    b) Sanık ...
    hakkında ihaleye fesat karıştırma
    suçundan mahkumiyet,
    c) Sanık ... (Kurkmaz)
    hakkında birleşen 2010/163 Esas sayılı
    dosyaya konu isnat yönünden hükmün
    açıklanmasının geri bırakılmasına,
    2014/98 Esas sayılı dosya
    kapsamındaki 10/03/2010 tarihli
    ihaleye ilişkin isnat yönünden kamu
    davasının reddine, diğer isnatlar
    yönünden beraat,
    d) Diğer isnatlar yönünden sanıklar
    ..., ...,
    ..., ...,
    ..., ..., ...,
    ... ve ...
    hakkında beraat.
    vekilleri, sanıklar ... ve
    ... müdafi, sanıklar
    ... ve ...
    Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
    Katılan ... vekilinin 09/06/2015 tarihinde tebliğ edilen hükümleri 16/06/2015 tarihinde yasal süresi içerisinde temyiz ettiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bu hususta temyiz talebinin reddini öneren düşünceye iştirak edilmemiş ancak Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2017 tarihli, 2015/5-95, 2017/71 sayılı ve benzer Kararlarında da belirtildiği üzere "suçtan zarar görme" kavramının "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali" olarak anlaşılması gerektiği, dolaylı veya muhtemel zararların davaya katılma hakkı vermeyeceği, bu nedenle sanıklara yüklenen ihaleye fesat karıştırma suçundan açılan kamu davasına CMK'nin 237. maddesine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen Sağlık Bakanlığının katılma hakkının olmadığı, mahkemece usulsüz olarak verilen katılma kararının da hükümleri temyiz hakkı vermeyeceği anlaşıldığından, vekilinin vaki temyiz talebinin 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 317. maddesi uyarınca REDDİNE, sanık ... (Kurkmaz) hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, CMK'nin 231/12. maddesi karşısında itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, aynı Kanun'un 264. maddesi de gözetilerek, katılan ... vekilinin bu yöndeki temyiz isteminin itiraz mahiyetinde kabulü ile mercince değerlendirilip gerekli kararın verilmesi mümkün görüldüğünden, dosyanın bu yönden incelenmeksizin mahalline İADESİNE, incelemenin sanıklar ... ve ... müdafi ile sanıklar ... ve ...'in bu sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine, katılan ... vekilinin ise tüm hükümlere yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
    1-Sanıklar hakkında verilen tüm beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Bozmaya uyularak gereği yerine getirilmek, delilleri takdir ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle kurulan beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan ... vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
    2-Sanıklar ..., ... ve ... hakkındaki ihaleye fesat karıştırma isnatlarının ihaleye fesat karıştırma ve tehdit suçlarını oluşturduğu kabulüyle verilen mahkumiyet hükümleri ile sanık ... hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ve sanık ... (Kurkmaz) hakkında verilen kamu davasının reddine dair hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
    Temel amacı maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olan ceza yargılamasının en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri "şüpheden sanık yararlanır ilkesi" olup, bu kapsamda sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesi için suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilmesi ve sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi gerektiği nazara alındığında; sanıkların 10/03/2010 tarihli ihale ile ilgili olarak tehdit kullanmak suretiyle mağdurların ihaleye katılmalarını engellemeye teşebbüs ettiklerine dair mağdurların kovuşturma evresindeki beyanları ile çelişen soruşturma evresindeki beyanları haricinde delil bulunmadığı, diğer ihaleler ile ilgili olarak aralarında anlaşma yaptıklarına dair isnatlar yönünden de savunmalarının aksine mahkumiyetlerine yeterli somut, kesin, tarafsız, inandırıcı ve her türlü kuşkudan uzak delil bulunmadığı gözetilerek, beraatlerine karar verilmesi gerektiği, ayrıca sübutu kabul edilen anlaşmalı teklif sunma eylemleri yönünden kabul edilen kurum zararının iptal edilen ihalelerdeki teklifler esas alınmak suretiyle belirlenmekle varsayımsal olduğu, ilk üç ihalenin iptal edilmesi ve son ihalenin muhammen bedelin üzerinde sonuçlanması karşısında dava konusu tüm ihaleler nedeniyle kurum zararı oluşmadığı gözetilmeden dosya kapsamı ile uyuşmayan yanılgılı değerlendirmeler sonucu yazılı şekilde uygulama yapılması,
    Kabule göre de;
    Sanıklar ... (Kurkmaz), ... ve ... hakkında 10/03/2010 tarihli ihaleye ilişkin olarak mağdurlar ..., ... ve ...'a karşı tehdit kullanmak suretiyle ihaleye fesat karıştırdıkları iddiasıyla 05/04/2010 tarihli iddianame ile kamu davası açılması sonrasında 26/01/2011 tarihli iddianame ile aynı ihale ile ilgili aynı mağdurlara yönelik eylemlere ilişkin davanın mükerrer olduğu ve reddine karar verilmesi gerektiği, 26/01/2011 tarihli iddianamede mağdur olarak gösterilen ... (Feyzettin Özdemir)'in 05/04/2010 tarihli iddianamede mağdur olarak gösterilmediği ve bu mağdura yönelik herhangi bir eylem anlatılmadığı, bu itibarla adı geçen mağdura yönelik eylemler açısından 26/01/2011 tarihli iddianame ile açılan kamu davasının mükerrer olmadığı, bu mağdura yönelik eylemler açısından yargılamaya devamla esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği halde sanıklar ... ve ...'in eylemlerinin kül halinde değerlendirildiğinden bahisle yazılı şekilde uygulama yapılması ile sanık ... (Kurkmaz) hakkında 10/03/2010 tarihli ihaleyle ilgili 26/01/2011 tarihli iddianame ile açılan kamu davasının tümden reddine karar verilmesi,
    Sanıklar ..., ... ve ...'ın farklı ihalelere ilişkin olmak üzere ihaleye fesat karıştırma suçunu birden fazla işledikleri kabul edilmekle, hukuki durumlarının TCK'nin 43. maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/03/1973 tarihli ve 388-265, 21/05/2013 tarihli ve 1543-257, 24/06/2021 tarihli ve 438-305, 30/06/2020 tarihli ve 142-329 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere zincirleme olarak işlenen suçlardan birinin tamamlanmış diğerinin teşebbüs aşamasında kalması durumunda, suçlar aynı nitelikte ise örneğin ikisi de suçun basit şekli ise tamamlanmış suçtan hüküm kurulması, tamamlanmış olan eylem suçun basit halini, teşebbüs aşamasında kalmış eylem suçun nitelikli halini oluşturuyorsa, bu durumda her bir suç için ayrı ayrı uygulama yapılarak sonucuna göre hangi suç daha ağır cezayı gerektiriyor ise o suç üzerinden zincirleme suç hükümleri uygulanması gerektiği, ayrıca TCK'nin 235/2-d madde ve fıkrası kapsamında tanımlanan ihaleye fesat karıştırma suçunun oluşumu için ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek amacıyla anlaşmanın yapılması suçun tamamlanması için yeterli olup, fiyatların etkilenip etkilenmemesi ve ihalenin tamamlanıp tamamlanmamasının önemli olmadığı, TCK'nin 235/2-c madde ve fıkrası kapsamında düzenlenen suçun tamamlanması için ise cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarının engellenmesi gerektiği, sanıkların farklı ihalelerde anlaşmalı olarak teklif sunduklarının ve tehditle engelleme çalışmalarına rağmen mağdurun 10/03/2010 tarihli ihaleye katıldığının kabul edilmesi karşısında, anlaşma eylemleri tamamlanmakla birlikte tehditle engelleme eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığının kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla TCK'nin 235/2-c delaletiyle 235/3-a, 35, 43, 62. maddeleri uyarınca hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamakla birlikte, failin işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesi halinde uygulanabilen bu itibarla somut olayda uygulanma koşulları gerçekleşmeyen TCK'nin 44. maddesine atıf yapılmak suretiyle karışıklığa yol açılması,
    Sanıklar hakkındaki şikayetlerinden vazgeçen mağdurlar, gerekçeli karar başlığında müşteki sıfatıyla gösterilmek suretiyle CMK'nin 232/2-b maddesine muhalefet edilmesi,
    Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve E. 2014/140, K. 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK'nin 53/1. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
    Kanuna aykırı, katılan ... vekilinin, sanıklar ... ve ... müdafi ile sanıklar ... ve ...'in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA 09/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.








    Hemen Ara