19. Hukuk Dairesi 2014/9015 E. , 2014/11796 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bozüyük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/01/2014
NUMARASI : 2012/479-2014/46
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R -
Davacı vekili, davalı banka ile dava dışı kişi arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine müvekkilinin kefil olduğunu, kefil olduğu borcun tamamen ödendiğini, daha sonra yeniden imzalanan kredi sözleşmesinde ise kefil olmadığı halde, davalının kredi borcuna dayanarak müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kredi sözleşmesinin cari hesap şeklinde işleyen bir krediye ilişkin olduğunu, sözleşmenin 18. Maddesi uyarınca davacı kefilin kefalet limiti dahilinde ikinci kredinin de kefili olduğunu belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, dava konusu kredi borcunun, 2007 yılında imzalanan sözleşmenin cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmesine dayandığı sözleşmenin kefaleti düzenleyen 18. Maddesine göre kefilin kefalet limitiyle sınırlı olmak üzere borçlunun bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarından sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın reddine ve kötüniyet tazminatına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili müvekkilinin dava dışı İ. G.. ile davalı banka arasında imzalanan 27.04.2007 tarihli sözleşme ile kullandırılan krediye kefalet ettiğini ve bu kredinin tamamının ödenerek borcun sona erdiğini, ancak davalı bankanın müvekkili aleyhine 2012/513 sayılı icra takibi başlattığını, sona eren borç ve kefalet nedeniyle takip konusu borçtan sorumlu olmadıklarını beyan etmiştir.
İncelenen icra dosyasında, takip konusu alacağın dayanağı olarak 27.04.2007 ve 30.05.2008 tarihli sözleşmeler konulmuştur. Banka tarafından gönderilen 03.12.2010 tarihli kat ihtarında da anılan iki sözleşmeden söz edilmiştir.
Davacının 30.05.2008 tarihli sözleşmede imzasının bulunmadığı tarafların kabulündedir.
Her ne kadar davacının kefalet imzasını taşıyan 27.04.2007 tarihli sözleşme Genel Kredi Sözleşmesi olup, borcun bir noktada ödenmiş olması davacı kefilin, kefalet sorumluluğunu; daha sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediler yönünden sona erdirmez ise de, banka tarafından yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırılması halinde ise, şayet yeni sözleşmede ilk sözlemeye kefalet eden kefilin imzası bulunmaz ve ilk sözleşmede yeni incelenen sözleşmeye atıfta bulunulmaması halinde, bu yeni kullandırılan krediden dolayı borcu ödenereye kapatılan ilk sözleşmeye kefalet eden davacının sorumluluğundan söz edilemez.
Hal böle olunca, mahkemece öncelikle davalı bankanın kredi alacağının takip ve davaya konu edilen alacağının hangi sözleşmeden kaynaklandığı, banka kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi nicelemesi ile saptandıktan sonra açıklanan kural gözetilerek bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.