Esas No: 2021/9255
Karar No: 2022/7393
Karar Tarihi: 23.06.2022
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/9255 Esas 2022/7393 Karar Sayılı İlamı
5. Ceza Dairesi 2021/9255 E. , 2022/7393 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kamu görevlisinin tanımının yapıldığı 5237 sayılı TCK'nin 6/1-c maddesinin gerekçesinde yer alan "kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir" ve "kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılamayacağı" şeklindeki açıklamalar karşısında; Antalya PTT Müdürlüğünün 17/09/2014 tarihli yazısına göre yüklenici firma elemanı olarak istihdam edilen sanığın kamu görevlisi tarafından işlenebilen özgü suç niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçunun faili olamayacağı gözetildiğinde; şikayetçi ... tarafından 14/02/2012 tarihinde ...'a gönderilmek üzere PTT Müdürlüğüne teslim edilen kargonun alıcısına teslim edilmek üzere yüklenici firma elemanı olarak PTT'de istihdam edilen sanığa teslim edildiği, sanığın söz konusu kargoyu alıcısına teslim etmemesine rağmen kargoyu ilgili PTT şubesinin bağlı olduğu mahalle muhtarlığının girişinde iş yeri bulunan tanık ...'ya imza karşılığında teslim ettiğini belirttiği ancak teslim listesindeki imza ve yazıların tanık Veli'ye ait olmadığının 10/05/2013 tarihli bilirkişi raporuyla tespit edildiği, ayrıca sanığın aşamalardaki savunmalarında alıcı Yağmur ile birlikte muhtarlığa gittiklerini, muhtar ...'nin Yağmur'a "Kargoyu Osman amcana teslim ettim" dediğini belirtmesine karşın, tanıklar Halil ve Yağmur'un böyle bir durumun söz konusu olmadığını beyan ettikleri ve Yağmur'un, kendisinin Osman isminde bir amcasının olmadığını belirttiği, sonuç olarak kargonun alıcısına teslim edilmediği gibi göndericisine de iade edilmediği şeklinde sübut bulan olayda, sanığın eyleminin TCK'nin 155/2. maddesinde tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesinin ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur'' hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
Hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanığın yargılama konusu eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 257/1. maddesi kapsamında yer alan görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin olduğu, yüklenici firma elemanı olan sanık hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın izne tabi olmadığı, 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nin 251/1. maddesi ile basit yargılama usulünün getirildiği ancak Anayasa Mahkemesinin 16/03/2021 tarihli ve 31425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 14/01/2021 tarihli, 2020/81 Esas ve 2021/4 sayılı Kararı ile yargılama aşamasında olup henüz “kesinleşmiş hükümle sonuçlanmamış” dosyalar açısından Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'a 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Yasa'nın 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...hükme bağlanmış..." ibaresinin "basit yargılama usulü" bakımından iptal edildiği ve bu kararın sonuçları itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğu anlaşılmakla, TCK'nin 7/2 ve CMK’nin 251. maddeleri gereğince “Basit Yargılama Usulü" yönünden yeniden değerlendirme yapılması lüzumu,
Sanık hakkında TCK'nin 53/5. maddesinin uygulanması sırasında aynı Kanun'un 53/1-a madde-fıkra-bendindeki tüm hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken, CMK'nin 232/6. maddesine aykırı olarak uygulanan kanun maddesi belirtilmeden ve sanığın "mevcut görev ve yetkilerinin kullanmasından yasaklanmasına" karar verilmek suretiyle sınırlı uygulama yapılması,
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun'un 106/3. maddesi hükmüne aykırı olarak infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Yargılama giderleri ile ilgili olarak 5271 sayılı CMK'nin 324. maddesinin 2. fıkrasında "Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir” şeklindeki açık hüküm ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 26/05/1935 tarihli ve 111/7 sayılı "... yargılama giderleri hükmün tamamlayıcı parçası olduğundan ilamlarda açıklanmalı, kime yükletileceği belirtilmedir" ve yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 02/05/1966 tarihli ve 4/3 sayılı "... tefhim edilmekle hükmün esasını oluşturan kısa kararda yargılama giderinin miktarı ve kime ne miktarda yükletileceği belirtilerek, sanığın yükümlülüğü öğrenmesinin sağlanması ve bu sayede sanığa yargılama giderlerine karşı temyiz davası açıp açmama hususunda karar verme olanağı tanınması gerektiğini” belirten kararları karşısında, hükmün esasını oluşturan kısa kararda sanığın yükümlülüğünü öğrenmesi ve buna göre yargılama giderleri yönünden temyiz yoluna başvurup başvurmayacağı hususunda karar vermesine imkan tanımak için yargılama giderlerinin kime yükleneceğinin ve bu yükümlülüğün ne miktar olacağının belirtilmesi gerekirken, mahkemece kısa kararda yargılama gideri ile ilgili kısım miktar olarak boş bırakılarak ilgili miktar açıklanmadan, bilahare gerekçeli kararda belirtilmesi suretiyle hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’un 321 ve 326/son maddeleri gereğince BOZULMASINA 23/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.