Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/838 Esas 2022/9302 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
5. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/838
Karar No: 2022/9302
Karar Tarihi: 07.07.2022

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/838 Esas 2022/9302 Karar Sayılı İlamı

5. Ceza Dairesi         2021/838 E.  ,  2022/9302 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Zincirleme biçimde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve icrai davranışla görevi kötüye kullanma
    HÜKÜM : İhmali davranışla görevi kötüye kullanma ve zincirleme olarak basit zimmet suçlarından mahkumiyet

    Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    1- Sanık hakkında zimmet suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
    Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 17/06/2021 tarihli ve 2021/5-43 Esas, 2021/287 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; sanık ile katılan arasındaki vekalet ilişkisinde kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, söz konusu paraların teslim edilmesinin sanığın avukat olmasının doğal sonucu değil katılan tarafından şahsına duyulan ... ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisi kapsamında gerçekleştirildiği ve buna bağlı olarak da aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı gözetildiğinde, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 155/2. maddesinde tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesinin ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur'' hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    2-Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede ise;
    Muğla barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık yapan sanık hakkında, katılan ...’in sanığa noterden vekaletname vererek davalarının takip edilmesi konusunda anlaştıkları, sanığın bu vekaletnameye dayanarak Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1319 Esas sayılı dava dosyasında davacı vekili olarak görev yaptığı, sanığın bu davanın 11/06/2008 tarihinde yapılan duruşmasına mazeretsiz katılmayarak 1086 sayılı HUMK’un 409/1. maddesi uyarınca davanın yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ve 3 ay içerisinde bu davayı yenilemeyerek 18/09/2008 tarihinde aynı Kanun'un 409/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine sebebiyet verdiği, keza Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün 2007/2232, 2007/2946, 2007/3018, 2007/3331, 2007/3332, 2007/3334, 2008/5553, 2008/6602 ve 2008/6603 ile Bodrum 2. İcra Müdürlüğünün 2008/783 sayılı dosyalarında da katılanın vekilliğini yaptığı ve anılan takip dosyalarında son işlem tarihinden itibaren bir yıl içerisinde alacağın tahsiline yönelik herhangi bir işlem yapmayarak icra dosyalarının takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılmasına sebebiyet verdiği iddia ve kabul edilen somut olayda; sanığın savunmasında tahliye davasından önce aynı taşınmaza ilişkin 5 yıllık kira alacağının tahsili davasını Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/507 Esas sayılı dosyası üzerinden açtığını ve davalının kiralayan değil fuzuli şagil olduğunun anlaşılması nedeniyle kira alacağı davasının ıslah edilerek ecrimisil ve meni müdahale davası olarak devam ettiğini, bu nedenle tahliye davasıyla elde edilmek istenen sonuca ihtiyaç kalmadığı için şikayetçinin bilgisi dahilinde davanın takip edilmediği, icra takiplerinde ise yapılması gereken işlemlerin yapıldığı, takipsiz bırakılan dosyaların tahsil kabiliyetinin olmadığının yapılan işlemler sonucu anlaşıldığı ve takip dosyalarının düşmemesi için gereksiz işlem yapılmasında hukuki yarar bulunmadığına ilişkin savunmada bulunduğu anlaşılmakla; icra dosyalarında takipsiz bırakılan dosyaların tahsil kabiliyetinin bulunup bulunmadığı ve Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/507 Esas sayılı dava dosyası getirtilerek, incelenip, tahliye davasının devamında ıslah edilen meni müdahale ve ecrimisil davasının olup olmadığı birlikte değerlendirilerek hukuki yarar bulunup bulunmadığı ve sanığın savunmasında belirttiği hususlara neden itibar edilmediği denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle karar yerinde gösterilip tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Kabule göre de;
    Atılı suçun 5237 sayılı Yasa'nın 53/1-e madde-fıkra-bendindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlendiği kabul edilmesine rağmen sanık hakkında aynı Yasa'nın 53/5. maddesinin uygulanmaması,
    Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, zimmet suçundan kurulan hüküm yönüyle sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 1412 sayılı CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA 07/07/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY:

    1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmeti ve yargının kurucu unsurlarından olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, 76/1 ve 109/1-2. maddelerindeki baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olduğuna ilişkin hükümler ile 5237 sayılı TCK’nın 6/1-c maddesindeki tanım ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; avukatların, 1136 sayılı Kanun'un 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden kamu görevlisi oldukları kabul edilmelidir (Gökcan, ... .../Artuç, .... Ceza Hukukunda Kamu Görevlisi ve Özel Soruşturma Usulleri, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s.57). Öğretide de kabul edildiği üzere; TCK’nın 6. maddesi kapsamında, kamusal faaliyet yaptıkları, dolayısıyla kamu görevlisi oldukları konusunda, anılan maddenin gerekçesi karşısında bir kuşku bulunmayan avukatın, görevi sebebiyle kendisine teslim edilen müvekkiline ait parayı veya başka bir eşyayı müvekkiline vermemesi durumunda, zimmet suçunun oluşacağı ifade edilmektedir (Akçin, .... Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar, 2.Baskı, Adalet Yayınevi Ankara (2019), s.50-51; Artuk, ... .../Gökcen, .../Alşahin, M..../..., .... Ceza Hukuku Özel Hükümler, 18. Baskı, Ankara, (2019), s. 976-977; Artuç, .... Malvarlığına Karşı Suçlar, 3. Baskı, Adalet Yayınevi Ankara (2018), s.732; Mahmutoğlu, ... .... Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler Şerhi. Beta İstanbul (2017), s. 66 (Dipnot 14); Aldemir, Hüsnü. Uygulamada Avukatlık Hukuku, Adalet Yayınevi Ankara (2018), s.700; Gökcan, ... .... Açıklamalı Avukatlık Yasası, 3. Baskı, Adalet Yayınevi Ankara (2012), s.181). Bu nedenle öğreti ve uygulamada kabul edildiği, TCK'nın 247. maddesinin gerekçesinde de ifade edildiği üzere, zimmete geçirilen malın Devlete veya özel kişilere ait olmasının suçun oluşması bakımından öneminin bulunmadığı, kamu görevlisi olan avukatların 01/01/2009 tarihinden sonra görevleri nedeniyle zilyetliği kendilerine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü oldukları malları uhdelerinde tutmaları halinde 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun faili olabilecekleri kabul edilmelidir. Bu itibarla işin esası incelenerek bir karar verilmesi görüşünde olduğumuzdan aksi yöndeki çoğunluk kabulüne iştirak edilmemiştir.





    Hemen Ara

        1x
    Ses İşleme abakusyazilim.com.tr