Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/1373 Esas 2012/408 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Ceza Dairesi
Esas No: 2011/1373
Karar No: 2012/408
Karar Tarihi: 18.01.2012

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/1373 Esas 2012/408 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, ırza geçme teşebbüsü ve zorla kaçırma suçlarından dolayı yargılanmıştır. Mahkeme, sanığın ırza geçme teşebbüsünde bulunduğu ve bu eylemin basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. Sanık, zorla kaçırma suçundan da mahkûm edilmiştir. Ancak, sanık hakkında uygulanan cezanın üst sınırına göre müdafii atanması zorunlu olan yasal düzenleme hükümden sonra değiştirilmiştir. Bu nedenle, müdafii yokluğunda karar verilmesi nedeniyle zorunlu müdafii atanmasının gerekli olmadığı kabul edilmiştir. Zorla kaçırma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü onanmıştır. Ancak, ırza geçme teşebbüsü suçuna ilişkin hüküm bozulmuştur. Sanık, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 416/2 maddesi kapsamında 7 yıl 6 aylık cezaya çarptırılmıştır. Bu suçun zamanaşımı süresi dolmuştur ve sanık hakkındaki kamu davası düşürülmüştür. Kanun maddeleri: 765 sayılı TCK'nın 429/1 maddesi, CMK'nın 150/3 maddesi, 5560 sayılı Kanun'un 21. maddesi, CMK'nın 150. maddesi, 765 sayılı TCK'nın 416/2 maddesi, 5237 sayılı TCK'nın 7/2 maddesi, 5320 sayılı Kanun'un 8/1 maddesi, CMUK'nın 321. maddesi, 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi.
14. Ceza Dairesi         2011/1373 E.  ,  2012/408 K.

    "İçtihat Metni"



    Irza geçmeye teşebbüs ve zorla kaçırıp alıkoyma suçlarından sanık ...’un bozma üzerine yapılan yargılaması sonunda; ırza geçmeye teşebbüs eyleminin basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğunun kabulü ile bu ve atılı diğer suçtan mahkûmiyetine dair Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.11.2005 gün ve 2005/440 Esas, 2005/357 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
    17.12.1999 olan suç tarihinin karar başlığında 27.12.1999 olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.
    Zorla kaçırıp alıkoyma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
    Sanık hakkında uygulanan 765 sayılı TCK.nın 429/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla, hüküm tarihinde yürürlükteki haliyle CMK.nın 150/3. maddesi uyarınca müdafii atanması zorunlu ise de; 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 21. maddesiyle değiştirilen CMK.nın 150. maddesi ile alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlar için müdafii atanması zorunluluğunun getirildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03.06.2008 gün ve 2008/74-159 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, hükümden sonra yapılan yasal düzenleme ile zorunlu müdafii atanması koşullarının ortadan kalkması halinde yargılama yasalarının derhal uygulanma ilkesi gereği artık zorunlu müdafii atanmasının gerekmediğinin anlaşılması karşısında tebliğnamedeki müdafiin yokluğunda karar verilmesi nedeniyle bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
    Bozmaya uyularak delillerle iddia, savunma ve duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan zorla kaçırıp alıkoyma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
    Sanık hakkında basit cinsel saldırı suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
    Oluşa uygun olarak sanığın işlediği kabul edilen ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nın 416/2. maddesinde düzenlenen ırz ve namusa tasaddide bulunma suçunu oluşturan eylem için anılan maddede öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla aynı Kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerine göre 7 yıl 6 aylık asli ve ilave zamanaşımına tâbi olduğu, suç tarihi 17.12.1999 ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün 5237 sayılı TCK.nın 7/2 ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sanık hakkındaki kamu davasının aynı Kanunun 322/1 ve 5271 sayılı CMK.nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara