Esas No: 2022/3655
Karar No: 2022/3395
Karar Tarihi: 09.05.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/3655 Esas 2022/3395 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/3655 E. , 2022/3395 K."İçtihat Metni"
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/291 E., 2020/335 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. ... 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.12.2011 tarihli ve 2011/354 Esas, 2011/940 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, aynı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına hükmedilerek 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın 30.12.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
2. ... 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.11.2015 tarihli ve 2015/126 Esas, 2015/1312 Karar sayılı kararı ile sanığın, tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanması ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, aynı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
3. ... 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.11.2015 tarihli ve 2015/126 Esas, 2015/1312 Karar sayılı kararının sanık ve müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 23.01.2020 tarihli ve 2019/17977 Esas, 2020/1603 Karar sayılı ilâmı ile özetle;
a) Sanığın kastının öldürmeye yönelik olup olmadığı hususunda delillerin takdir ve değerlendirilmesine ilişkin görev ve yetkinin, üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekliliği,
b) Sanığın, kardeşine karşı silahla gerçekleştirdiği eylemde birden fazla nitelikli hâl ihlâline neden olduğu gözetilerek 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasında yer verilen kriterler ile aynı Kanun’un üçüncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen cezada orantılılık ilkesi gözetilerek 5237 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen temel cezada alt sınırdan uzaklaşılması gerekliliği,
c) 5237 sayılı Kanun’un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile aynı hükmün son cümlesinin denetime imkân verecek şekilde ayrı ayrı uygulanması gerekliliği,
d) Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve ayne hükmün son cümlesine göre belirlenen 5 yıl hapis cezası üzerinden, aynı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği (2/5) oranında haksız tahrik indirimi uygulandığında belirlenmesi gereken ceza miktarının 3 yıl hapis cezası yerine 2 yıl hapis cezası olarak tespiti, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereği (1/6) oranında uygulanmasına karar verilen takdiri indirim sebebinin bu miktar üzerinden tatbiki ile sonuç ceza miktarının 2 yıl 6 ay hapis cezası yerine 1 yıl 8 ay hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
Nedenleriyle bozulmasına, aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına karar verilmiştir.
4. ... 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 11.03.2020 tarihli ve 2020/386 Esas, 2020/289 Karar sayılı kararı ile Yargıtay bozma ilâmı doğrultusunda görevsizlik kararı verilmiştir.
5. ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.12.2020 tarihli, 2020/291 Esas ve 2020/335 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (e) bentleri, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, aynı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 2 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; ancak, 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza bakımından sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınması suretiyle neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
6. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 03.04.2022 tarihli ve 2021/28434 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebebi, sanığın yaralama kastı ile hareket etmediğine, olayda meşru savunma ya da meşru savunmada sınırın aşılması koşullarının oluştuğuna, vesaire ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Mağdur ile sanığın kardeş oldukları, akollü olan mağdurun, gece saat 21:30 civarında sanığın evine gittiği, mağdurun burada da alkol almaya devam ettiği, sanığın da bir miktar alkol aldığı, bu sırada belirlenemeyen bir nedenle aralarında tartışma çıktığı anlaşılmıştır. Çıkan tartışma sırasında mağdurun, evdeki süs eşyalarını sanığın kafasına attığı, daha sonra sanığı saçından çekerek basit şekilde yaraladığı belirlenmiştir. Mağdurun elinden kurtulan sanığın, mutfaktan aldığı bıçak ile mağduru ikisi batına nafiz ve her ikisi de ayrı ayrı barsak kesisine neden olacak şekilde, biri batın bölgesinde yüzeysel, sol femur proximal 1/3 anterior ve lateralde de üç adet olmak üzere toplam 6 bıçak darbesi ile yaraladığı, batına nafiz her iki yaralanmanın hayati tehlikeye yol açtığı, sanığın, mağdurun yaralı vaziyette evden çıkmasına engel olduğu ve annesi olan tanık ...’yi arayıp olay yerine çağırdığı ve mağdurun, annesi olan tanık tarafından hastaneye kaldırıldığı tespit edilmiştir.
2. Sanık, aşamalarda ikrara yönelik savunma yapmıştır.
3. Mağdur beyanı, oluşa ilişkin sanık savunmasına ve kabule uygundur.
4. Tanık ..., her aşamada istikrarlı beyanda bulunmuştur.
5. Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak ... Eğitim ve Araştırma Hastanesince tanzim olunan, 18.02.2011 tarihli, “... batın sağ alt kadranda 2 cm, 1 cm ve 0,5 cm lik 3 adet, sol femur proximal 1/3 anterior ve lateralde 3 adet kesici delici alet yaralanması” bulunduğu, “... batın sağ alt kadrandaki 2 adet yaralanma batına nafiz olduğu, treitzden itibaren 100. cm’de barsağın mezenterik kısmında 2 adet 0.5 cm lik tam kat yaralanma görüldüğü ...” mevcut yaralanmanın “basit tıbbî müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, kişinin yaşamını tehlikeye soktuğu” görüşünü içerir kesin adlî muayene raporu dava dosyasındadır.
6. Mağdurun eylemi neticesinde sanıkta meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak ... Ulus Devlet Hastanesince tanzim olunan 22.01.2011 tarihli, “sağ kol dirsekte 3 cm lik hematom”, “basit tıbbî müdahale ile giderilir” görüşünü içerir adlî muayene raporu dava dosyasına alınmıştır.
7. Kolluk kuvvetlerince yapılan inceleme neticesinde tanzim olunan 22.01.2011 tarihli olay yeri inceleme tutanağı dava dosyasında bulunmaktadır.
8. Taraflar arasındaki kardeşlik bağını gösterir resmi nüfus kayıt örneği ile sanığın güncel adli sicil kaydı dava dosyasına eklenmiştir.
9. Mahkemece Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 23.01.2020 tarihli ve 2019/17977 Esas, 2020/1603 Karar sayılı bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği belirlenmiştir.
IV. GEREKÇE
1. Sanık müdafiinin, sanığın yaralama kastı ile hareket etmediğine, meşru savunma koşulları altında kendini koruma saikiyle hareket ettiğine yönelen temyiz sebebinin incelenmesinde öncelikle, 5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında yer verilen meşru savunma ve aynı Kanun’un 27 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sınırın aşılması hukukî müesseselerinin sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir.
Meşru savunma, 5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.
Bahse konu hüküm gereği meşru savunma kurumunun uygulanabilirliği için saldırının, korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması yeterlidir. (5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin gerekçesi: “Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir. ... Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.)
Öğretide; “Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması” (..., Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 3. Bası, ..., 2006, s.364.); “Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki” (...., Ceza Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2014, s.307.); “Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi” (... ... ... ...,... ..., Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, ..., 2014, s.697.) şeklinde ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında; “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
a) Saldırıya ilişkin şartlar:
i) Bir saldırı bulunmalıdır.
ii) Bu saldırı haksız olmalıdır.
iii) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
iv) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
b) Savunmaya ilişkin şartlar:
i) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
ii) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
iii) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Olayın meşru savunma içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamak için saldırıya ilişkin şartların yanında savunmaya ilişkin de şartların oluşması gerekmektedir. Savunmada zorunluluk bulunsa da savunmanın saldırı ile orantılı olması gerekir. Bu orantılılık belirlenirken saldırının yer ve zamanı, saldıran kişinin o anki durumu savunmada bulunan buna uygun bir tepki verip vermediği değerlendirilmelidir.
Olayımızda, vücut dokunulmazlığına süs eşyaları atma ve saç çekme eylemi ile saldırıda bulunan ve bu hareketi basit yaralama ile neticelenen mağdura karşı bıçak ile savunma gerçekleştiren ve mağduru ikisi batına nafiz ve barsak kesisi nedeniyle hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde toplam altı bıçak darbesi ile yaralayan sanığın eylemi nazara alındığında, sanığın kullandığı bıçağın kullanılış biçiminin ve ölçüsünün saldırıyı sona erdirip tehlikeyi uzaklaştırmaya yeter düzeyde kaldığının kabulü mümkün görülmemektedir. Saldırıya uğrayan kişinin ölçüsüz bir biçimde savunmada bulunduğu, saldırıya kıyasla çok ağır bir sonuca yol açacak şekilde karşılık verdiği, bu şekilde gerçekleştirdiği eylem ile ceza sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
2. Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlâl edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, sınırın aşılması söz konusu olabilmektedir.
Somut olayda; her ikisi de alkollü olan taraflar arasında belirlenemeyen bir nedenle tartışma çıktığı, mağdurun, evdeki süs eşyalarını sanığın kafasına attığı, daha sonra sanığı saçından çekerek basit şekilde yaraladığı belirlenmiştir. Mağdurun elinden kurtulan sanığın, mutfaktan aldığı niteliksiz bıçak ile mağduru ikisi batına nafiz ve barsak kesisine neden olacak şekilde toplam altı darbe ile yaraladığı, mağdurun bu nedenle hayati tehlike geçirdiği tespit edilmiştir. Olaydan anlaşıldığı üzere mağdurun saldırganlığının, ağır bir yaralanmaya sebebiyet verecek biçimde gelişmediği görülmektedir. Sanığın, suçta kullandığı bıçağı kullanış biçimi açısından bakıldığında, mağduru batın bölgesinden iki kez yaralamak dışında da haksız saldırıyı defedebilecek durumda olmasına rağmen orantısız biçimde hareket etmesi nedeniyle meşru savunma sınırının aşılarak haksız tahrik altında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama eyleminin gerçekleştiği anlaşılmakla, ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.12.2020 tarihli, 2020/291 Esas ve 2020/335 Karar sayılı kararında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Yukarıda Hukukî Süreç başlığı altında (3) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen bilgileri zikredilen Yargıtay bozma ilâmı gereği yargılamaya devam eden Ağır Ceza Mahkemesince; “Taraflar arasında önceye dayalı husumet bulunmaması, sanığın eylemine devam edebilecekken etmemesi, olayın aniden gelişmesi gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde sanığın öldürmeye yönelik kastının bulunmadığı ...” şeklindeki gerekçe ile suç vasfı neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak belirlenmiş ise de mağdur hakkında tanzim olunan ve Olay ve Olgular başlığı altında (5) numaralı paragrafta bilgileri belirtilen adlî muayene raporuna göre mağdurun, batın sağ alt kadranda 2 adet batına nafiz yaralanmasının bulunduğu, bu yaralanmaların, treitzden itibaren 100. cm’de barsağın mezenterik kısmında 2 adet 0.5 cm lik tam kat kesiye neden oldukları ve bu nedenle mağdurun hayati tehlike geçirdiği belirlenmiştir. Ayrıca gerek sanık savunması gerek mağdur ve tanık ...’nin beyanları ışığında, sanığın eylemini gerçekleştirdikten sonra mağdurun evden çıkmasına izin vermediği ve mağdurun sağlık kuruluşuna intikali için de herhangi bir kurumu durumdan haberdar etmediği, annesini telefonla arayarak olay yerine çağırdığı ve mağdurun, tanık ... tarafından ticari taksiyle hastaneye intikalinin sağlandığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar ışığında sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu gözetilmeksizin delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek eylemin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak vasfılandırılması suretiyle hüküm tesisi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde (3) numaralı paragrafta açıklanan nedenle, ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.12.2020 tarihli, 2020/291 Esas ve 2020/335 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz sebebi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi uyarınca, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza miktarı açısından sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
09.05.2022 tarihinde karar verildi.