Esas No: 2018/6759
Karar No: 2020/8136
Karar Tarihi: 10.12.2020
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/6759 Esas 2020/8136 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Kal
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, müvekkillerinin, tarafların annesi ..."a ait 126 ada 136 parsel sayılı taşınmazın ifraz edilip, yola terk işlemi yapılması sonucu oluşan taşınmazlardan 126 ada 194 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olduklarını, davalıların müvekkilerinin taşınmazlarına ve yola tel çekip çevirdiklerini, ekim-dikim yaptıklarını, taşınmaz içerisindeki kalan sondajı kullanarak tecavüz ettikleri yerleri suladıklarını öne sürerek elatmanın önlenmesine, dava konusu yerlere çekilen tel ve ektikleri ürünlerine kal"ine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır,
Mahkemece, davacıların iddialarını ispatlayamadığı, davalıların elatmasının olmadığı ve yolun davacıların mülkiyetinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza, genel yola elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir.
1. Davacılar vekilinin genel yola ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Mahkemece her ne kadar yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; TMK"nin 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16/B maddesi gereğince yollar kamunun ortak kullanmasına tahsis olunan yerlerdendir. Bu özellikleri gereği yoldan yararlanma hakkı olan kişilerin de elatmanın önlenmesi için dava açma hakları vardır.
Somut olaya gelince; dosyaya yansıyan belge ve beyanlardan, fen bilirkişisi raporunda mavi renge taralı olarak gösterilen çekişmeli taşınmazın paftasında yol olarak gözüktüğü, komşu 194 parsel sayılı taşınmazın malikleri olan davacıların, bu kısmın davalı ... tarafından tel örgü ile çevrilmek ve kendi taşınmazına eklenmek sureti ile tasarruf edildiği iddiası ile eldeki davanın açıldığı, bizzat davalının “Ben belediyeye başvurdum. Bana kamulaştıramayacaklarını, istiyorsam yolu kapatabileceğimi söylediler. Ben de belediyenin açmış olduğu toprak yolun iki ucuna çit çekerek, yolu kapattım ve belediyenin kum döktüğü ve yol haline getirdiği kısmı yeniden sürerek tarla haline getirdim. Ben kadastro elemanlarına ölçüm yaptırıp, bu çiti çektirdim. “ şekline beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davacıların yoldan yararlanma hakkı bulunduğu nazara alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
2. Davacı vekilinin 194 parsel sayılı taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, 194 parsel sayılı taşınmazın geldisi niteliğindeki 136 parsel sayılı taşınmazın, bahçeli tek katlı kargir ev ve müştemilatı olarak 1996 yılında kadastro sebebi ile tarafların annesi ... adına tescil edildiği, 19.03.2008 tarihinde yapılan satış uyarınca 1/3 er hisseler ile davacılar ve anneleri adına tescil edildiği, 29.04.2009 tarihinde ise paydaşların bir araya gelerek 939,81 m2 lik taşınmazın 45,52 m2 lik kısmı imar yoluna isabet ettiği için Belediye lehine sicilden terkinini, kalan 894,29 m2 lik kısımının ise 594.57 m2 yüz ölçümlü 194 ve 299.72 m2 yüz ölçümlü 195 parsel olarak iki kısma ifrazını, ifrazı müteakip aralarında yaptıkları taksim neticesinde 194 parselin 1/2 hisseler ile davacılar adına, 195 parselin ise anneleri adına tescilini sağladıkları, 01.07.2011 tarihinde de kardeşleri olan davalıların taşınmaza ekim-dikim yapmak ve içerisindeki sondajı kullanmak sureti ile elattıklarını öne sürerek eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır.
Mahkemece her ne kadar davacıların ispat yükümlülüğünü yerine getiremedikleri gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü elatmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; her ne kadar davalılarca müşterek imzalı cevap dilekçesinde taşınmaza elatmadıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuş ise de, fen bilirkişisi raporuna göre davalılarca elatıldığı iddia edilen su kuyusunun dava konusu 194 parsel içerisinde kaldığı, eldeki dava tarihinden üç gün sonra Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/24 D. İş. sayılı (delil tespiti istemli) dosyası üzerinden yapılan bilirkişi incelemesinde, dava konusu taşınmazın A harfi ile gösterilen 48,00 m2 lik ve B harfi ile gösterilen 160 m2 lik kısımlarında sebze ekili olduğunun tespit edildiği, eldeki dosyada yapılan keşif sırasında dinlenilen davacı tanıklarının, davalıların davacıların taşınmazı kullanmalarına engel olduklarını, taşınmaza sebze ekmek sureti ile kullandıklarını, su kuyusunun yine davalılarca kullanıldığını beyan ettikleri, davalı ...’ın 17.11.2011 tarihli celsede ve 06.02.2013 tanzim tarihli beyan dilekçesinde, sondaj kuyusunun annesine ait başka bir tarlanın içerisinde yer aldığını, annesinin bu suyu kullanmalarına müsade ettiğini, bu nedenle sondaj kuyusunu kullandıklarını, yine annesine ait olan 195 parsel içerisinde kalan evin bahçesinde annesinin isteği ile ekim dikim yaptığını beyan ettiği, Ilgın Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/94 Esas, 2016/196 Karar sayılı ilamı ile davalıların davacılara karşı hakkı olmayan yere tecavüz suçunu işlediklerinden bahisle hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeden 01.08.2016 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamı ve UYAP kayıtları ile sabittir.
Hal böyle olunca, davacıların mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle, dava konusu taşınmaza davalıların müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.