Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/1921 Esas 2022/3614 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/1921
Karar No: 2022/3614
Karar Tarihi: 16.05.2022

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/1921 Esas 2022/3614 Karar Sayılı İlamı

1. Ceza Dairesi         2022/1921 E.  ,  2022/3614 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SAYISI : 2018/2091 E., 2019/786 K.
    SUÇ : Kasten öldürmeye teşebbüs
    HÜKÜM : Mahkûmiyet
    TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması

    İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

    I. HUKUKÎ SÜREÇ
    1. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.01.2018 tarihli ve 2016/136 Esas, 2018/465 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 35 inci maddesinin ikinci fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
    2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 15.04.2019 tarihli ve 2018/2091 Esas, 2019/786 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik Cumhuriyet savcısının (aleyhe) ve sanık müdafiinin istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 35 inci maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
    II. TEMYİZ SEBEPLERİ
    Sanık müdafiinin, hükmün hukukî yönüne ilişen temyiz sebebi; sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiğine ilişkindir.

    III. OLAY VE OLGULAR
    Temyizin kapsamına göre;
    A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
    1. Sanık ile şikâyetçinin suç tarihinden önce arkadaş olup sıkça görüştükleri, bir müddet sonra, sanığın uyuşturucu satması isteğini şikâyetçinin reddetmesi nedeniyle aralarının açıldığı, sanığın şikayetçiye karşı husumet beslemeye başladığı anlaşılmıştır. Suç tarihi olan 09.08.2014 tarihinde şikâyetçinin evinin önüne gelen sanığın şikâyetçiyi telefonla arayıp dışarı çağırdığı, şikâyetçinin sanığa küfür etmesi üzerine sanığın, haksız tahrikin kendisinde meydana getirdiği hiddet sonucu ele geçirilemeyen tabanca ile şikâyetçinin karın ve göğüs bölgesini hedef alarak ateş ettiği, uzak atış mesafesinden isabet edip sol meme altından giren mermi çekirdeğinin sırtından çıktığı, yine şikâyetçinin sol ayağından ateşli silahla yaralandığı belirlenmiştir. Toplam 2 el ateşli silah mermisi isabet eden şikâyetçinin yaralandığını gören sanığın tekrar hedef gözeterek ateş ettiği, yaralanan şikâyetçinin kaçmaya başladığı, sanığın kaçan şikâyetçiye karşı ateş etmeye devam ettiği, bu şekilde silahını 4 el ateşlediği tespit edilmiştir. Olayın hemen ardından şikâyetçinin, ağır yaralı vaziyette olay yerinde bulunup hastaneye kaldırıldığı, sanığın eylemi neticesinde şikâyetçinin, diafragmasında, midesinde ve böbreğinde yaralanmaların olduğu ve nefrektomi (böbreğin vücuttan çıkarılması işlemi) yapıldığı, bu nedenle şikâyetçinin, hayati tehlike geçirdiği ve nefrektomi (böbreğinin alınması) nedeniyle organlarından birinin işlevini yitirdiği anlaşılmıştır. Olay yerinde 9 mm çapında toplam 4 adet boş kovan, bir adet mermi çekirdeği parçası ve 2 adet tabanca fişeği ele geçirilmiştir.
    2. Şikâyetçinin, soruşturma aşamasında kolluk tarafından tespit olunan 18.08.2014 tarihli ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit olunan 26.01.2016 tarihli beyanlarının istikrarlı olduğu, sanığın ise her aşamada çelişkili savunmalar yaptığı belirlenmiştir.
    B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
    1. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde, olayın gelişim süreci aynı kabul edilmiş ise de;
    a) Her ne kadar sanık, şikâyetçinin kendisine küfür ettiğini savunmuş ise de şikâyetçinin olaydan sonra olaya ilişkin açık ve net olarak ifadesinin bulunduğu, şikâyetçinin küfür ettiğine ilişkin sanık savunmasını doğrulayacak herhangi bir yan delil bulunmadığı hâlde İlk Derece Mahkemesince tahrik hükmünün uygulanması,
    b) Sanık hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin ikinci fıkrasının tatbiki ile teşebbüs nedeni ile yapılan indirimin, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre oluşa uygun bulunmaması,
    nedenleri ile olayın başlangıç aşaması ve meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı gözetilerek İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün kaldırılmasına karar verildiği belirlenmiştir.
    2. Sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşıldığından meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre sanık hakkında teşebbüs hükümleri gereği 5237 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 15 yıl hapis cezasına hükmedilmesi gerektiği ve şikâyetçinin haksız tahrik oluşturacak herhangi bir haksız davranışının bulunmadığı anlaşılmakla sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasının uygun olduğuna karar verildiği belirlenmiştir.
    IV. GEREKÇE
    1. Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte ve failin cezaî sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.)
    2. Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
    Şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
    3. Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
    4. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    5. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek tahriki oluşturan eylemin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesiyle sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurularak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda failin cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    6. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından failin eylemini, kendisine yöneltilen haksız bir fiilin neden olduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediğinin tespiti gereklidir. Mağdurdan gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
    7. Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı yoksa mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
    8. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar şikâyetçi, 19.12.2016 tarihinde sebebi belli olmayan bir hastalık nedeni ile vefat etmiş ise de yargılama konusu eyleme ilişkin, 18.08.2014 tarihli kolluk beyanında; "Bu şahıs bana yaklaşık olarak 4 - 5 ay torbacılık yaptırdı, daha sonra ben bu işi yapmıyacam diye bıraktım, ancak bu sürekli beni tehdit ediyordu yine torbacılık yapacaksın diye benim hatta elimde[n] kimliğimi de aldı. Olay günü ben evimde otururken Hakan beni aradı, benim telefonumda hayalet lakabıyla kayıtlı bana küfür etti, hakaret etti, çık dışarı görüşelim dedi. Ben de dışarı çıktım. ... Hiç bir şey söylemeden bana silahla ateş etmeye başladı. ..." şeklinde ve Cumhuriyet savcısı tarafından sanık savunmasının okunup sorulması üzerine tespit olunan, 26.01.2016 tarihli "Benim küfür ettiğim iddiası yalandır. Kendisi direk[t] bana ateş etti, beni yaraladı." şeklindeki anlatımları ile sanığın, Cumhuriyet savcısı tarafından tespit olunan, 05.02.2015 tarihli "... madde bağımlısı olduğundan dolayı benimle benimle takılmak için beni aradı. ... evinin önünde buluştuk. Kendisi benden borç para istedi. 50 TL para verdim. Sonra kendi evine girdi. Tekrar dışarı çıktı. Bana küfür etti. Ben de cevap verdim. Karşılıklı aramızda kavga çıktı." şeklinde savunma yaptığı hâlde, aynı tarihli Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliğine ait 2015/94 Sorgu Numaralı sorgu tutanağında "Daha sonra kendisi uyuşturucu madde almak için evine gitti. Tekrar geldi. Uyuşturucu maddeyi beraber içecektik. Bu sırada aramızda tartışma çıktı. ... uyuşturucu içmiş olduğu için kafası güzeldi. Yumruk yumruğa kavga ettik. Daha sonra ben oradan ayrıldım." şeklindeki olaya ilişkin anlatımlarda bulunduğu, sorgu aşamasında şikâyetçinin kendisine küfür ettiğinden hiç bahsetmediği belirlenmiştir. Yine sanığın, kovuşturma aşamasında, 09.11.2016 tarihli savunmasında "... biz kendisi ile arkadaşız, o gün biz karşılaştık, tartıştık, yumruk yumruğa kavga ettik, ayrıldık, benden 3 saat kadar sonra böyle bir olay gerçekleşmiş, annesi de beni suçlamış, benim herhangi bir ateşli silahım yoktur, ben ... ile sadece yumruk yumruğa kavga ettim, ..." şeklinde savunma yaptığı ve şikâyetçinin kendisine küfür ettiğinden hiç bahsetmediği anlaşılmıştır.
    9. Buna göre, her ne kadar sanık soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından tespit olunan savunmasında, şikâyetçinin kendisine küfür ettiğini iddia etmiş ise de aynı gün Sulh Ceza Hâkimliği huzurundaki sorgusunda ve kovuşturma aşamasında şikâyetçinin böyle bir eylem gerçekleştirdiğinden hiç bahsetmediği dikkate alındığında, şikâyetçiden sanığa yöneltilmiş, haksız tahrik teşkil edebilecek herhangi bir eylemin bulunmadığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince kurulan hükümde, bu yönüyle bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.
    V. KARAR
    Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 15.04.2019 tarihli ve 2018/2091 Esas, 2019/786 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
    Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
    16.05.2022 tarihinde karar verildi.



    Hemen Ara