Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/20065 Esas 2022/7810 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/20065
Karar No: 2022/7810
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/20065 Esas 2022/7810 Karar Sayılı İlamı

10. Ceza Dairesi         2021/20065 E.  ,  2022/7810 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi

    Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
    Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine mahkûmiyet
    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    A) Sanık hakkında 10/06/2010 tarihli eylemi nedeniyle 18/09/2012 tarihli karar ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına hükmedildiği, kararın 03/12/2012 tarihinde kesinleştiği, sanığın tedbir kararının gerektirdiği yükümlülüklere uymaması nedeniyle denetimli serbestlik dosyasının kapatılması üzerine Mahkemece 12/12/2013 tarihli karar ile mahkûmiyetine hükmedildiği, bu kararın Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 11/07/2016 tarihli kararı ile bozulması üzerine yapılan yargılama sonucu ısrar şartı gerçekleşmediğinden bahisle 23/01/2017 tarihli karar ile bu kez durma kararı verilerek tedavi ve denetimli serbestlik kararının devamı için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, 23/01/2017 tarihli durma kararının 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7/1. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde bu tedbirlerin uygulanmasına devam olunur.” hükmü kapsamında verildiği gözetilmeksizin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 27/10/2017 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği, sanığın 07/11/2017 ve 01/09/2018 tarihli eylemleri ihlal sayılarak 31/05/2019 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, 21/08/2018 tarihli eylem yönünden ise birleştirme talepli 22/07/2019 tarihli iddianame düzenlenerek ihlal niteliğinde olduğundan bahisle doğrudan kamu davası açıldığı ve 07/11/2019 tarihli karar ile dosyaların Mahkemece birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmakla,
    28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrasının uygulama
    koşulları bulunmadığından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca durma kararı üzerine verilen 27/10/2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının ve sonrasında yapılan işlemlerin hukuki değerden yoksun olduğu, bu kapsamda Mahkemenin 23/01/2017 tarihli durma kararının usulüne uygun olarak kesinleşmiş olduğu gözetildiğinde 18/09/2012 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin kaldığı yerden devam ettiğinin kabulü ile,
    a) Sanığın 07/11/2017 tarihli eyleminin tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenmiş olması nedeniyle yükümlülüklerini ihlal eden sanık hakkında suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi,
    b) Sanığın 21/08/2018 ve 01/09/2018 tarihli eylemleri bakımından ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilmiş usulüne uygun bir kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı bulunmadığı dolayısıyla kamu davasını açma koşulları oluşmadan doğrudan kamu davası açılmış olması nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve 6545 sayılı Yasanın 68. maddesiyle değişik TCK'nın 191. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
    Karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin yargılamaya devam olunarak sanığın mahkûmiyetine hükmedilmesi,
    B) Kabul ve uygulamaya göre de;
    1) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen 10/06/2010 tarihli suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden önce yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    2)Suç tarihi olan 10/06/2010 tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/1. maddesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası” olduğu, daha sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle ceza miktarının artırılarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlendiği, TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca
    suç tarihi itibarıyla sanığın lehine olan kanun maddesinin uygulanması suretiyle ceza miktarının suç tarihinde yürürlükte olan ve sanık lehine olan 5560 sayılı Kanun'la değişik TCK’nın 191/1. maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve ceza miktarı itibarıyla sanık aleyhine olan 6545 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/1. maddesi gereğince temel cezanın 2 yıl olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
    3) Sanığın eylemi nedeniyle, bozma öncesi hükümde 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, 12/12/2013 tarihli hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine 11/07/2016 tarihli bozma ilamı ile bozulduğunun anlaşılması karşısında; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklindeki düzenleme gereğince 12/12/2013 tarihli hükümle tayin edilen 6000 TL adli para cezasının sonuç ceza açısından sanık bakımından kazanılmış hak olduğu gözetilmeden bozma sonrası yapılan yargılama sonucu 19/11/2019 tarihli hükümle 2 yıl 1 ay hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayini,
    4) Hükümden sonra 15/04/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile yapılan değişiklik nedeniyle TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 14/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara