Esas No: 2022/2596
Karar No: 2022/4110
Karar Tarihi: 30.05.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/2596 Esas 2022/4110 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/2596 E. , 2022/4110 K."İçtihat Metni"
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2019/340 E., 2020/124 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafii, üst Cumhuriyet savcısı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Kısmî ret, kısmî onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükme yönelik;
Cumhuriyet savcısının temyiz isteğinin; 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 310 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenen bir aylık kanunî süre geçtikten sonra öne sürüldüğü belirlenmiştir.
Sanık müdafiinin temyiz isteği yönünden hükmün; karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanun’un 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.02.2015 tarihli ve 2013/27 Esas, 2015/34 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.
2. Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.02.2015 tarihli ve 2013/27 Esas, 2015/34 Karar sayılı kararının, katılan vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 27.03.2018 tarihli ve 2017/10843 Esas, 2018/5538 Karar sayılı kararıyla;
"Dosya kapsamına göre, mahkemece mahallinde yapılan keşifte beyanlarına başvurulan tanıklar ... ..., ..., ... ile katılanın teyzesi olan tanık ...’ın beyanlarına göre, katılanın yaralanma anında sanıktan başka ateş etmekte olan kimsenin bulunmadığını beyan ettikleri, katılanın teyzesi olan tanık ...nin, sanık hakkında soruşturma başlanılması üzerine sanığın eşi olan tanık ...’ın kendisini arayarak maddi zararlarının tazmini teklifinde bulunduğunu beyan ettiği ve tanık ...’nin beyanı ile de bu durumun doğrulandığı, ayrıca mahkemece mahallinde yapılan keşfe istinaden dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, sanığın silahını ateşlediği yer ile katılanın vurulduğu yerin sekme açısı yönünden uyumlu olduğunun belirtilmesi karşısında, hangi delile neden üstünlük tanındığı hükmün gerekçesinde denetime imkan verecek şekilde tartışılıp değerlendirildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yetersiz gerekçeyle, Jandarma Genel Komutanlığı'nca düzenlenen 25.12.2012 tarihli uzmanlık raporu hükme alınmak suretiyle eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,"
Nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.01.2019 tarihli ve 2018/154 Esas, 2019/12 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri ve son cümlesi, 21 inci maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
4. Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.01.2019 tarihli ve 2018/154 Esas, 2019/12 Karar sayılı kararının sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 24.10.2019 tarihli ve 2019/12482 Esas, 2019/19438 Karar sayılı kararıyla;
"1)Sanığa isnat edilen 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/2-a, b, c ve 87/2-son maddelerinde öngörülen cezanın alt sınırının sekiz yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının yargılamayı yapan mahkemece bizzat ve müdafii huzurunda alınması gerektiği gözetilmeyerek, sanık savunmasının talimat yoluyla ve müdafii hazır edilmeksizin tespiti suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 196/2, 150/3 ve 188/1. maddelerine aykırı davranılarak sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
2)Sanığın eylemi neticesinde katılanın, "iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine (TCK'nin 87/2-a maddesi)", "duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine (TCK'nin 87/2-b maddesi)", "konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına (TCK'nin 87/2-c maddesi)" neden olacak şekilde yaralandığı anlaşılmakla, olayda, birden fazla nitelikli hal ihlaline neden olan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 61. maddesindeki ölçütler ve TCK'nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi dikkate alınarak TCK'nin 86/1. maddesi gereğince temel cezaya hükmedilirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3)Sanık hakkında hüküm kurulurken, 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesi uyarınca belirlenecek temel cezanın TCK’nin 86/3-e maddesi uyarınca yarı oranında arttırılmasını müteakip TCK'nin 87/2-a, b, c maddeleri uyarınca iki kat artırım uygulanması, bu şekilde bulunacak ceza mitarının 8 yılın altında kalması halinde TCK'nin 87/2-son maddesi uyarınca 8 yıla çıkarılması gerektiği gözetilmeden, denetime elverişli olmayacak şekilde TCK'nin 87/2-a, b, c, son maddeleri işaret edilerek ceza miktarının doğrudan 8 yıla çıkarılması suretiyle hüküm kurulması,"
Nedenleriyle bozulmasına karar verilerek, temyiz edenin sıfatı karşısında sanığın, sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının, 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği korunmasına işaret edilmiştir.
5. Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.12.2020 tarihli ve 2019/340 Esas, 2020/124 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ıncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri, 21 inci maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 5 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ancak, sanığın sonuç ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkının 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği korunması suretiyle 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun'un 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine,
2. Sanığın eylemini bilinçli taksirle işlediği dikkate alınarak buna göre uygulama yapılmasına,
3. Vesaire,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Olay günü saat 16:00 civarında gerçekleşen düğün merasimi sırasında gelin ve damadın eve girdikleri sırada sanığın, tabanca ile evin bacasına ateş ettiği, oradan seken kurşunun katılanın vücudunun sağ skapula alt iç kısmına isabet ettiği ve katılanın, hayati tehlike geçirmesine, iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına ve vücudunda, hayat fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyen kemik kırığına neden olacak şekilde yaraladığı belirlenmiştir.
2. Sanık, üzerine atılı suçlamayı inkâr etmiştir.
3.Katılan, olay günü damadın evine geldiklerinde kalabalık içerisinde beklediğini, bu sırada sanığın elinde tabancası ile ateş etmeye başladığını, olay esnasında sanıktan başkasının silahla ateş etmediğini, bir anda yere düştüğünü ve hastaneye kaldırıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır,
4. Olay yeri inceleme raporuna göre olay yerinde, 1,8x1,1 m²'lik alan içerisinde toplanmış 11 adet kovanın ele geçirildiği, düğün sahibi evin duvarlarında ve çatısında yapılan incelemede dışı sıvalı bacanın kuzey tarafında bir adet mermi giriş deliğinin bulunduğu, 35x30 cm.'lik alanda 52 adet muhtemel mermi sekme izi olduğunun, 15x15 cm.'lik alanda sıvanın dağılmış olduğu, dağılan sıva parçalarının çatının üzerinde olduğu, bacanın doğu tarafındaki yüzey üzerinde 4 adet muhtemel mermi sekme izinin mevcut olduğu, çatının kuzey tarafında uç kısmında 2 adet kiremitin kırılmış olduğu belirlenmekle, olay yeri krokisinin çizildiği ve fotoğraflarının çekildiği anlaşılmıştır.
5. Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı tarafınca düzenlenen 21.12.2012 tarihli 2012/3834 uzmanlık numaralı rapora göre,sanıktan alınan svaplar üzerinde atış artıklarının tespit edildiği saptanmıştır.
6. Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak;
a) Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı ... Adlî Tıp Şube Müdürlğü tarafından tanzim olunan, 01.02.2013 tarihli;
"Şahsın ateşli silah yaralanması ile acil servise getirildiği, intradural kurşun görülmesi üzerine acil olarak operasyona alındığı, nörolojik muayenede; alt ekstremitelerde parapleji ile T4 altında anestezi mevcut olduğunun bildirildiği ve ameliyat notunda; T3-T4-T5 laminektomi ile intradural ekstramedüller kurşun çıkarılması ve T5 hizasında dura defektinin onarımı işlemi yapıldığı, olay tarihindeki yaralanmada medulla spinalisin büyük oranda zedelendiğinin ayrıca her ne kadar kurşun çekirdeği intradural ekstramedüller yerleşimli olsa da yaralanmanın intradural intramedüller yerleşimli olduğu tespit edilerek, mevcut yaralanma BTM ile giderilemez, hayati tehlikeye neden olur, kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi AĞIR (5), Şahsın olay tarihinden 18 (On sekiz) ay sonra tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna sevkinin sağlanması ve ilgili uzman hekimler tarafından gerekli muayene ve tetkiklerinin yaptırılarak, sorulan diğer hususlar hakkında görüş alınmasının uygun olduğu"
b) Bilecik Devlet Hastanesi;
i) Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzmanı tarafından tanzim olunan, 29.06.2014 tarihli;
"... basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek özellikte olmadığı, duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, halen vücuduna acı verdiğini, iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa girmesine neden olduğunu, günlük aktivitesinde tekerlekli sandalyeye bağımlı olduğu"
ii) Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı tarafından tanzim olunan, 02.06.2014 tarihli;
"... yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek özellikte olmadığı, duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa girmesine neden olduğunu, vücudunda kırık olduğu ve hayati tehlikesinin olduğu"
iii) Nöroloji Uzmanı tarafından tanzim olunan, 02.06.2014 tarihli;
"... yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek özellikte olmadığı, duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, halen vücuduna acı verdiğini, iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa girmesine neden olduğunu, ateşli silah yaralanması sonrası T4 seviyesindeki travmaya bağlı olarak T4 seviyesinin altında his ve kuvvet kaybı geliştiği, hastalığının sürekli olduğu"
iv) Üroloji Uzmanı tarafından tanzim olunan, 02.06.2014 tarihli;
"... yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek özellikte olmadığı, duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, halen vücuduna acı verdiğini, çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına yol açtığı"
Görüşlerini içerir kesin adlî muayene raporları dava dosyasında mevcuttur.
7. Tanıklar B.A., İ.Y., R.P., E.Y., F.A., M.A., M.Y.'nin de katılan beyanı ile uyumlu şekilde yaralanma anında sanıktan başka ateş etmekte olan kimsenin bulunmadığını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
8. Mahkemece mahallinde yapılan keşfe istinaden dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, sanığın silahını ateşlediği yer ile katılanın vurulduğu yerin sekme açısı yönünden uyumlu olduğunun belirtildiği tespit edilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Cumhuriyet Savcısının Temyiz Sebebi Yönünden
Temyiz talebine konu hükmün karar tarihinin, 24.12.2020 olduğu, üst Cumhuriyet savcısının hükmü, 01.02.2020 tarihinde temyiz ettiği, bu nedenle temyiz talebinin kanunî süresi içinde öne sürülmediği anlaşılmakla, temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Sanık Müdafiinin Beraat Kararına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Katılan beyanı, katılan beyanı ile uyumlu adlî muayene raporları, olay yeri inceleme raporu, kriminal raporlar, mahkemece yapılan keşfe istinaden dava dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporu ile tanık beyanları ve Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmı karşısında, sanığın eyleminin sabit olduğu belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Sanık Müdafiinin Bilinçli Taksire İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. 5237 sayılı Kanun'un "Kast" başlıklı 21 inci maddesi;
"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir."
Şeklinde düzenlenmekle, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.
2. Olası kastın tanımlandığı 21 inci maddenin ikinci fıkrasının gerekçesinde; “...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.
Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.
Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.
Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.”
Şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.
3. Buna göre, doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Failin, gerçekleştireceği hareketin kanunî tipe vücut vereceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.
4. Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
5. Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta, neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
6. 5237 sayılı Kanun'un hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç, kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. 5237 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin ikinci fıkrasında taksir;
"... dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir."
Şeklinde tanımlanmıştır.
7. Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
8. Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk ceza hukuk sisteminde kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
9. 5237 sayılı Kanun'da taksir; "basit" ve "bilinçli" taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22 nci maddenin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir;
"Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi ..."
Şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
10. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırdedici ölçüt, taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
11. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
12. 5237 sayılı Kanun'un 21 inci maddesinin ikinci fıkrasında; "Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi ..." şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun'un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; "Kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır." biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği "kabullenme" ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; "Olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir." şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.
13. Olası kastla bilinçli taksiri ayırdetme konusunda doktrinde; “Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir...Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir.” şeklinde görüşler mevcuttur. (Bahri Öztürk-... Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 17. Baskı, ... 2017, s.303-304.)
14. Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kast, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.
15. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; düğün merasiminde gelin ile damadın eve girme anını diğer davetlilerin de izlemekte olduğunu bilen ve gören sanığın, elindeki elverişli tabancayı düğün evinin bacasına doğru rastgele ateşlediği, etrafında diğer davetlilerin de bulunduğunu gördüğü ve bildiği, mermilerden birinin sekerek çevrede bulunan kişilerden birisine de isabet edebileceğini, bu durumda muhtemel bazı neticelerin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili gerçekleştirdiği anlaşıldığından olası kastla hareket ettiği belirlenmekle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Sanık Müdafiinin Vesaire İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın yerinde görülmeyen temyiz isteği reddedilmiştir.
V. KARAR
A. Cumhuriyet Savcısının Temyiz İsteği Yönünden
Gerekçe başlığı altında (A) bölümünde açıklanan nedenle Cumhuriyet savcısının temyiz isteğinin, 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B. Sanık Müdafiinin Temyiz İsteği Yönünden
Gerekçe başlığı altında (B) bölümünde açıklanan nedenlerle Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.12.2020 tarihli ve 2019/340 Esas, 2020/124 Karar sayılı kararında sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2022 tarihinde karar verildi.