Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7090 Esas 2020/8135 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7090
Karar No: 2020/8135
Karar Tarihi: 10.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7090 Esas 2020/8135 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/7090 E.  ,  2020/8135 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil, Eski Hale Getirme, Tazminat


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacılar vekili, müvekkilerinin dava konusu 53, 54 ve 1 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden olduğunu, davalı şirketçe taşınmazlara el atıldığını, doğal dokusu ve fiziki durumunun önemli ölçüde bozularak hafriyat, inşaat ve dolgu yapıldığını, şirket yetkilileri ile görüşüldüğünde taşınmazların bir kısım maliklerden kiralandığının beyan edildiğini, kira sözleşmesinin geçerli olmadığını öne sürerek, asıl davada her üç parsel yönünden elatmanın önlenmesine, taşınmazların eski hale getirilmesine, taşınmazların dokusal olarak eski hale getirilmeleri mümkün olamayacağından zarar karşılığı olarak 20.000 TL"nin, taşınmazlardan çıkarılan toprak bedeline ilişkin olarak 20.000 TL"nin, haksız işgal tazminatı olarak 1.000 TL"nin, manevi tazminat olarak 10.000 TL"nin, asıl davada yer almayan diğer malikler tarafından açılan birleşen davada ise her üç parsel yönünden elatmanın önlenmesine, 53 parsel sayılı taşınmazın eski hale getirilmesine, eski hale getirilme tam olarak mümkün olamayacağından zarar karşılığı olarak 2.000 TL"nin, 53 parselden çıkarılan toprağın karşılığı olarak 7.000 TL"nin, 53 parsele ilişkin olarak 500 TL ecrimisilin ve haksız eylem uyarınca 500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, her iki dosyaya sunduğu benzer içerikli cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazların tüm maliklerinin davada yer almadığını, taraf teşkili yönünden dava şartının eksik olduğunu, 1 parsel sayılı taşınmazın pay/paydaş çoğunluğu ile kiralandığını, diğer iki taşınmazın pay çoğunluğu ile kiralanmakla birlikte, kira sözleşmesi öncesi tüm maliklerle kiralama hususunun konuşulduğunu ve onaylarının alındığını, kira sözleşmesinin özel şartlarında tesviyeye izin verildiğini, tesviyeye ile taşınmazın değer kazandığını,ecrimisil ve tazminat şartlarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmazların iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davalının elatma nedeni olarak taşınmazların dava dışı hissedarları ile yapılan kira sözleşmesine dayandığı, pay ve paydaş çoğunluğu sağlanamadığından kira sözleşmesinin davacılar yönünden bağlayıcı olmadığı, davalı şirketin diğer paydaşlar ile yaptığı kira sözleşmesine istinaden taşınmazları kullanmasının kötü niyetli sayılamayacağı, taşınmazlara elatılmasının, davacıların kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilemeyeceği, eski hale getirme ve toprak kaybına ilişkin talepler yönünden ise, dava konusu taşınmazların iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup, paydan bahsedilemeyeceği, paydaşlardan bir kısmının bölünebilir talepler yönünden kendi pay oranında dava açamayacağı gerekçesi ile, asıl ve birleşen dava yönünden, davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalının fen bilirkişileri tarafından tanzim olunan 17.04.2015 havale tarihli rapor ve ekindeki krokide, 53 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer alan ve A harfi ile gösterilen 5509,07 m2 lik alana, 54 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer alan ve B harfi ile gösterilen 2630,61m2 lik alana , 1 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer alan ve C, D, E harfleri ile gösterilen toplam 435,38 m2 lik alana ilişkin müdahalesinin menine, her üç parsel yönünden davacıların taşınmazların eski hale getirilmesi taleplerinin usulden reddine, ecrimisil, toprak kaybı ve manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Asıl ve birleşen dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil, eski hale getirme, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmazlardan 53 parsel sayılı taşınmazın asıl ve birleşen dosya davacıları ile birlikte davada taraf olarak yer almayan Hüseyin Çağır, Gülsüm Baycan, Ömer Koza ve İbrahim Arga adına paylı mülkiyet hükümlerine, 54 parsel sayılı taşınmazın asıl ve birleşen dosya davacıları ile birlikte davada taraf olarak yer almayan Hüseyin Çağır, Gülsüm Baycan, Ömer Koza ve İbrahim Arga adına iştirak halindeki mülkiyet hükümlerine, 1 parsel sayılı taşınmazın ise davada taraf olarak yer almayan Hüseyin Çağır, Gülsüm Baycan, Ömer Koza yönünden paylı mülkiyet hükümlerine, asıl ve birleşen dosya davacıları ile İbrahim Arga yönünden ise 32/160 pay bakımından iştirak halindeki mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olduğu, kayıt maliklerinden İbrahim Arga’nın dava tarihinden önce vefat ettiği, asıl dosya davacılarından ... ve ...’nın aynı zamanda murisleri İbrahim Arga nedeni ile taşınmazlarda hak sahibi oldukları, İbrahim Arga mirasçılarından Zeynep Arga’nın asıl ve birleşen davada taraf olarak yer almadığı, davalının kayıttan veya mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmadığı halde taşınmazları dava dışı maliklerden Gülsüm Baycan, Hüseyin Çağır ve Ömer Koza mirasçıları ile imzalanan 04.08.2011 tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi uyarınca kullandığı anlaşılmıştır.
    1.Davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2.Davacılar vekilinin asıl ve birleşen davada yer alan manevi tazminat istemine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin manevi tazminat istemine yönelen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    3.Davacılar vekilinin asıl ve birleşen davada yer alan ecrimisil, eski hale getirme ve tazminat istemlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
    Bir şey üzerindeki mülkiyet hakkı, bir kişiye ait olabileceği gibi birden fazla kişiye de ait olabilir. Birinci durumda “ferdi mülkiyet” söz konusu iken, ikinci ikinci durumda TMK’nin 688 ve devamı maddelerinde düzenlenen “birlikte mülkiyet” söz konusudur. Birlikte mülkiyet ise “paylı mülkiyet” ve “elbirliği mülkiyeti” şeklinde olabilir.
    Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir (TMK mad. 688/1). Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahiptir. Bu nedenle pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir (TMK mad. 688/3).Paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda paydaşlar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyet üzere olan bir taşınmazda geçerli bir kira akdinden sözedilebilmesi için, Türk Medeni Kanunu"nun 691. maddesi hükmü ve 06.05.1955 tarihli ve 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; sözleşmenin pay ve paydaş çoğunluğunca gerçekleştirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti ise elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Kural olarak elbirliği mülkiyetine konu olan hallerde tüm mirasçıların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacılar adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanunu"nun 640. maddesi hükmü uyarınca miras bırakanın terekesine görevli mahkemece temsilci atanması için davacıya süre verilir. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir. Ancak ne var ki, ecrimisil, eski hale getirme ve tazminat alacağı bölünebilir hak niteliğinde olup, her bir mirasçı kendi hissesine düşen alacağı isteyebilir.
    Elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazın kiraya verilmesi de kural olarak bütün ortakların oy birliği ile karar vermelerine bağlıdır. Ancak ortaklardan birinin veya birkaçının oy birliği ile karar alınmaksızın ve temsil yetkisi de olmaksızın taşınmazı üçüncü bir kişiye kiraya vermesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda, kiralayanın malik olması zorunluluğu bulunmadığından ve kira sözleşmeleri kişisel hak doğuran sözleşmelerden olduğundan yapılan kira sözleşmesi kendi tarafları arasında hukuken geçerlidir (HGK’nin 13.10.2004 tarihli ve 2004/13-461 E., 2004/532 K.). Bu husus sözleşmeyle bağlılık ilkesinin de bir sonucudur. Ne var ki, bu şekilde yapılan bir sözleşme icazet vermedikleri sürece diğer ortaklar bakımından hüküm ifade etmez. Bu nedenle kiraya veren ortak veya kiracıdan ya da her ikisinden ecrimisil talep edebilecekleri gibi kiraya veren ortaktan gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca elde edilen menfaatin kendilerine düşen kısmının devrini de isteyebilirler.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Mahkemece her ne kadar dava konusu taşınmazların iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, eski hale getirme ve toprak kaybına ilişkin tazminat istemleri yönünden pay oranında dava açılamayacağı, ecrimisil istemi yönünden ise davalının davada yer almayan paydaşlar/ortaklar ile yaptığı kira sözleşmesine istinaden taşınmazları kullanmasının kötü niyetli sayılamayacağı gerekçesi ile asıl ve birleşen davada anılan taleplerin reddine karar verilmiş ise de, Mahkeme gerekçesinin aksine dava konusu taşınmazlardan 53 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı, her bir paydaşın payı oranında talepte bulunabileceği, 54 ve 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise bölünebilir hak niteliğinde olan eski hale getirme ve tazminat alacağına ilişkin her bir mirasçının kendi hissesine düşen alacağı isteyebileceği, davalı dayanağı kira sözleşmesinin 53 parsel yönünden pay ve paydaş çoğunluğunca gerçekleştirilmediği, 54 ve 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise tüm ortaklar tarafından oybirliği ile yapılmadığı, bu nedenle çekişme konusu taşınmazlarda kiracılık savunmasına değer verilemeyeceği, davalının taşınmazda kayda ve mülkiyete dayalı bir hakkı bulunmadığı da gözetildiğinde taşınmaza müdahalesinin haklı ve geçerli bir nedene dayandığını söyleyebilme olanağının olmadığı, TMK’nin 3. maddesi uyarınca kiraladığı taşınmazda başka paydaşlar/ortaklar bulunup bulunmadığını araştırmayan ve böylece durumun gereklerine göre kendisine yüklenen özeni göstermeyen davalının iyiniyetli olduğundan da söz edilemeyeceği nazara alınarak, asıl ve birleşen davada ecrimisil, eski hale getirme ve maddi tazminat istemleri yönünden toplanmış ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir .
    4.Yukarıda 3 numaralı bentte yer alan bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelen temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacılar vekilinin manevi tazminat istemine yönelen temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (4) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 7.638,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 22.910,86 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 10.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara