Esas No: 2022/4268
Karar No: 2022/4904
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/4268 Esas 2022/4904 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/4268 E. , 2022/4904 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/924 E., 2021/206 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafii, katılan vekili
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Çay Asliye Ceza Mahkemesinin, 18.03.2016 tarihli ve 2015/408 Esas, 2016/234 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, aynı maddenin üçüncü fıkrası, aynı maddenin birinci fıkrasının son cümlesi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Çay Asliye Ceza Mahkemesinin, 18.03.2016 tarihli ve 2015/408 Esas, 2016/234 Karar sayılı kararının, katılan vekili ve sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 22.10.2020 tarihli ve 2020/10564 Esas, 2020/14445 Karar sayılı ilâmıyla;
"1) Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak, Çay Devlet Hastanesince tanzim olunan 03/05/2015 tarihli geçici raporda, “Kafa orta hatta parieto-oksipital bölgede 5-6 cm.'lik kesi, sırtta sağ ....’da 20 cm. hiperemi ve ödem, frontal kemik sol yarıda superiora, verteks düzeyine uzanan ve orta hattı geçerek sağ yarıda paryetal kemikte inferiora doğru uzanım gösteren oblik, non-deplase fraktür hattı, sol bacak arka yüzde 3 cm.'lik ödem ve hiperemi, sol bacak fibula üst uçta fraktür mevcut.”; Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde görevli, Beyin cerrahi uzmanınca düzenlenen 19.11.2015 tarihli kati raporda, “Yaşamsal tehlike geçirmiştir, basit tıbbi müdahale ile giderilemez, kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisi orta (2) derecedir.” şeklindeki açıklamalara yer verilmesi karşısında, katılanın hangi yaralanmasının ne şekilde hayati tehlikeye neden olduğunun denetime imkan verecek şekilde açıklanmadığı, bu itibarla mevcut raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek, katılana ait tüm tedavi evraklarının, film ve grafileri ile geçici ve kesin raporlarının en yakın Adli Tıp Kurumu ilgili Şube Müdürlüğüne gönderilmesi ile bahse konu yaralanmalara ilişkin, 5237 sayılı TCK’nin 86. ve 87. maddelerinde belirtilen tüm kriterlere uygun nihai rapor temini ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yetersiz rapora istinaden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule ve uygulamaya göre de;
2)Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.04.2017 gün, 2015/1167 Esas ve 2017/247 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, sanığa 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesi gereği ek savunma hakkı tanınmadan, iddianamede gösterilmeyen 5237 sayılı TCK'nin 87/1-son maddesinin uygulanması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Pelissier ve Sassi/Fransa, No: 25444/94, P. 67, Sadak ve diğerleri/Türkiye No: 29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, 17.07.2001) kararlarında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesine muhalefet edilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
3)Sanığın eylemi neticesinde katılanın hayati tehlike geçirecek ve hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyen kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralandığı olayda, birden fazla nitelikli hal (TCK'nin 87/3, 87/1-d maddeleri) ihlaline neden olan sanık hakkında TCK'nin 86/1. maddesince temel cezaya hükmedilirken meydana gelen zararın ağırlığı ve kastının yoğunluğu dikkate alınarak TCK'nin 61. maddesindeki ölçütler ve TCK'nin 3. maddesindeki “cezada orantılılık ilkesi” de gözetilerek, hakkaniyete uygun ve sonuca etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak temel cezanın tespiti yoluna gidilmesi ve fikri içtima kuralları gereğince en ağır cezayı gerektiren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 87/1-d, 87/1-son maddeleri uyarınca artırımların uygulanması ile yetinilmesi gerekirken, hatalı uygulama ile katılanda kemik kırığı meydana geldiğinden bahisle, ayrıca anılan Kanun'un 87/3. maddesi gereğince arttırım yapılmak suretiyle hüküm tesisi,
4)Sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına itibarla, katılanın sanığa hakaret etmesi üzerine sanığın yargılama konusu eylemi gerçekleştirdiğinin kabulü ile sanık hakkında haksız tahrik hükümleri uygulandığına göre, 5237 sayılı TCK'nin 3. maddesi uyarınca “cezada orantılılık ilkesi” dikkate alınarak, TCK’nin 29. maddesi gereği sanığın cezasından asgari oranda (¼) haksız tahrik indirimi uygulanması gerekirken, yazılı şekilde (½) oranında indirim yapılmak suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini,
5)Oluş, iddia, dosya kapsamı, kabul ve hükme göre yargılama konusu eylemin sanığı ..., katılanı ... iken, gerekçeli karar başlığında taraf isim ve sıfatlarının karıştırılması ile hatalı gösterilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 232/2-b maddesine aykırı davranılması,
6)Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08/10/2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle, hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. Çay Asliye Ceza Mahkemesinin, 16.02.2021 tarihli ve 2020/924 Esas, 2021/206 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, aynı maddenin birinci fıkrasının son cümlesi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
4. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 17.04.2022 tarihli ve 2021/90747 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri
1. Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik hükmünün uygulanmaması gerektiğine,
2. Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereği takdiri indirim nedeni uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edildiğine,
3. Vesaire,İlişkindir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine,
2. Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik hükmünün üst sınırdan uygulanması gerektiğine,
3. Sanık hakkında lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine,
4. Vesaire,İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Taraflar arasında herhangi bir husumetin bulunmadığı, sanığın pazarcılık yaptığı, olay günü katılanın, sanığın tezgahının önüne giderek sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına göre bilinmeyen bir nedenle sanığa hakaret ettiği, bunun üzerine sanığın, demir parçası ile katılanın kafasına bir kez vurarak hayat fonksiyonlarına etkisi ağır (4) derecede kemik kırığı meydana gelecek ve hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde katılanı yaraladığı anlaşılmıştır.
2. Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği anlaşılmıştır.
3. Tanık R.Ş.'nin anlatımları sanık savunması ile uyumludur.
4. Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak; Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Afyonkarahisar Adlî Tıp şube Müdürlüğü tarafından tanzim olunan, 21.12.2020 tarihli;
"Sağ oksipital bölgede 6 cm.'lik kesi mevcut, sol bacak fibula üst uçta fraktür, sağ oksipital kontüzyo serebri mevcut, bt sinde frontal kemik sol yarıda superiora verteks düzeyine uzanan ve orta hattı geçerek sağ yarıda pariyetal kemikte inferiora doğru uzanım gösteren oblik non-deplase fraktür hattı mevcut olup frontal fraktür nedeniyle beyin cerrahi servisinde tedavi gördüğü anlaşılmakla,
Şahısta yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu,
Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı,
Yaralama suçlarının adli tıp açısından değerlendirilmesi ile ilgili rehber esas alındığında; vücuduna acı veren veya sağlığının bozulmasına neden olan yaralanmalar arasında yer aldığı,
Konuşmasında sürekli zorluğa, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine neden olmadığı,
Vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; şahısta saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını AĞIR (4) derecede etkileyecek nitelikte olduğu,
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına ve/veya yitirilmesine neden olmadığı,
Yüzünde sabit ize ve/veya yüzün sürekli değişikliğine neden olmadığını bildirir rapordur."
Görüşünü içerir adlî muayene raporu dava dosyasında mevcuttur.
5. Mahkemece, Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verildiği ve gereğinin yerine getirildiği belirlenmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri
1. Haksız Tahrik Yönünden
Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmında açıkça ifade edildiği üzere sanığın, her aşamada katılanın kendisine hakaret etmesi nedeniyle öfkelenerek suçu işlediğini beyan ettiği, sanık savunmasının aksinin ispat olunamadığı gibi tanık R.Ş.'nin beyanı ile de katılanın hakaret eyleminin sanık lehine doğrulandığı, katılanın bu şekilde sergilediği haksız eylemin türü ve derecesi gözetildiğinde sanık lehine kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği asgari oranda (1/4) haksız tahrik indiriminin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Takdiri İndirim Nedeni Yönünden
Mahkemece, sanığın sabıkasız geçmişi, her aşamada üzerine atılı suça yönelik samimi ikrarı dikkate alınarak hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereği takdiri indirim nedeni uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Vesaire Yönünden
Mahkemece uyulmasına karar verilen Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta ayrıntılı bilgileri yer alan Yargıtay bozma ilâmında da açıkça ifade edildiği üzere; sanığın eylemi neticesinde katılanın hayati tehlike geçirecek ve hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyen kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralandığı olayda, birden fazla nitelikli hâl (5237 sayılı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı maddenin üçüncü fıkrası) ihlâline neden olan sanık hakkında hüküm kurulurken aynı Kanun'un "Cezanın belirlenmesi" başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında yer verilen meydana gelen zararın ağırlığı ve sanığın kastının yoğunluğu gibi ölçütler ve 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen "cezada orantılılık ilkesi" gözetilerek 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen temel cezada hakkaniyete uygun ve sonuca etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini, hukuka aykırı bulunmuştur.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Beraat Kararı Yönünden
Sanığın her aşamadaki samimi ikrarı, katılan beyanı, tanık R.Ş.'nin anlatımları ile katılan hakkında tanzim olunan adlî muayene raporları karşısında sanığın eylemi sübuta erdiğinden sanık hakkında mahkûmiyet hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Haksız Tahrik Yönünden
Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmında açıkça ifade edildiği üzere sanığın, her aşamada katılanın kendisine hakaret etmesi nedeniyle öfkelenerek suçu işlediğini beyan ettiği, sanık savunmasının aksinin ispat olunamadığı gibi tanık R.Ş.'nin beyanı ile de katılanın hakaret eyleminin sanık lehine doğrulandığı, katılanın bu şekilde sergilediği haksız eylemin türü ve derecesi gözetildiğinde sanık lehine kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği asgari oranda (1/4) haksız tahrik indiriminin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Lehe Hükümler Yönünden
Sanık müdafiinin, sanık lehine olan hükümlerin uygulanması talebi üç alt başlık altında değerlendirilmelidir:
a) Seçenek yaptırımlar yönünden;
5237 sayılı Kanun'un "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50 nci maddesi gereği cezanın seçenek yaptırıma çevrilmesinin ön koşulu, hükmolunan netice cezanın kısa süreli hapis cezası olmasıdır. 5237 sayılı Kanun'un 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre; "Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır." Somut olayda sanık hakkında hükmolunan netice ceza miktarının 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası olması karşısında bu cezanın, 5237 sayılı Kanun'un 50 nci maddesinin birinci fıkrası gereği seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilmesinin kanunen mümkün olmadığı belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
b) Erteleme yönünden;
5237 sayılı Kanun’un, “Hapis cezasının ertelenmesi” başlıklı 51 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde; “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Somut olayda sanık hakkında hükmolunan netice ceza miktarının 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası olması karşısında bu cezanın, 5237 sayılı Kanun'un 51 inci maddesinin birinci fıkrası gereği ertelenmesine karar verilmesinin kanunen mümkün olmadığı belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu yönünden;
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrasının ilgili bölümünde; “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise ...” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Somut olayda sanık hakkında hükmolunan netice ceza miktarının 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası olması karşısında bu cezaya ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin kanunen mümkün olmadığı belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
4. Vesaire Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde yer alan (A-3) paragrafında açıklanan nedenle Çay Asliye Ceza Mahkemesinin, 16.02.2021 tarihli ve 2020/924 Esas, 2021/206 Karar sayılı kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.06.2022 tarihinde karar verildi.