Esas No: 2022/3812
Karar No: 2022/4919
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/3812 Esas 2022/4919 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/3812 E. , 2022/4919 K."İçtihat Metni"
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İnegöl 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.04.2016 tarihli ve 2015/511 Esas, 2016/256 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. İnegöl 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.04.2016 tarihli ve 2015/511 Esas, 2016/256 Karar sayılı kararı kararının, sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 10.12.2020 tarihli ve 2020/8238 Esas, 2020/18622 Karar sayılı ilâmıyla;
"1) Sanığın yargılama konusu eyleminin, 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesi kapsamında yer alan “Basit Kasten Yaralama” suçuna ilişkin olduğu, bahse konu eylem yönünden öngörülen ceza miktarının “dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası”na ilişkin olduğu anlaşılmakla; 17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nin 251/1. maddesine göre, “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d maddesi ile “01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklinde sınırlama getirilmiş ise de Anayasa Mahkemesinin, 19/08/2020 tarih ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 Esas ve 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile “...kovuşturma evresine geçilmiş...” ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece “kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı” verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de CMK’de yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olsa da iptal kararının sonuçları itibariyle Maddi Ceza Hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK’nin 251/3. maddesinde “Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin (Scoppola v İtalya (No: 3 – GC), No: 126/05, 22 Mayıs 2012) kararında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Kanunsuz ceza olmaz.” başlıklı 7. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nin 7. ve 5271 sayılı CMK’nin 251. maddeleri uyarınca dosyanın “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule ve uygulamaya göre de;
2) Sanığın, aşamalarda değişmeyen “sopa kafasına değmiş olabilir.” şeklindeki samimi ikrarı, katılanın, sanığın kendisini sopa ile darp ettiği yönündeki beyanı ve katılan hakkında tanzim olunan adli muayene raporunda, kafada sıyrıklar bulunduğunun belirtilmesi karşısında, sanık hakkında hüküm kurulurken 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesine göre belirlenen teme cezada, eylemin, TCK’nin 6/1-f maddesi kapsamında silahtan sayılan sopa ile işlendiği gözetilerek, sanığa, iddianamede gösterilmeyen TCK’nin 86/3-e maddesinin uygulanma ihtimaline binaen 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesi gereği ek savunma hakkı da tanınarak (½) oranında artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini,
3) Sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına göre, katılanın elinde bıçak olduğu halde üzerine yürüdüğünü beyan etmesi nazara alınarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 29. maddesi gereği haksız tahrik hükümlerinin, TCK’nin 3. maddesinde belirtilen “cezada orantılılık ilkesi” de gözetilerek makul bir oranda uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması,"
Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. İnegöl 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 27.05.2021 tarihli ve 2021/19 Esas, 2021/502 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılanlar vekilinin temyiz sebepleri;
1. Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen temel cezada alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğine,
2. Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik indiriminin üst hadden uygulanması nedeniyle eksik ceza tayin edildiğine,
3. Vesaire,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Katılan ...'nın, kovuşturma aşamasında 16.02.2016 tarihli duruşmada sanık hakkında şikâyetçi olduğunu ve kamu davasında katılan sıfatı almak istediğini beyan ettikten sonra 17.06.2017 tarihinde vefat ettiği, kanunî mirasçıları olan Arzu ve Zühal'in kamu davasına katılan sıfatıyla taraf oldukları anlaşılmıştır.
2. Katılan ...'nın, sanığın annesi ile evli olduğu, aynı evde birlikte yaşadıkları, olay günü katılanın mutfakta olduğu sırada sanığın mutfağa geldiği ve katılan ile tartışmaya başladığı, sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına göre katılanın elinde bıçak olduğu hâlde sanığın üzerine yürüdüğü, sanığın da katılanın kafasına sopa ile vurduğu ve kafasında basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilir ölçüde sıyrıklar meydana gelecek şekilde yaraladığı anlaşılmıştır.
3. Sanığın, üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği anlaşılmıştır.
4. Olaya ilişkin görgü tanığının bulunmadığı belirlenmiştir.
5. Sanığın eylemi neticesinde katılan ...'da meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak; İnegöl Devlet Hastanesi tarafından tanzim olunan, 18.08.2015 tarihli; "Kafada 2 adet yüzeysel sıyrık, basit bir tıbbî müdahale ile giderilir." görüşünü içerir adlî muayene raporu dava dosyasında mevcuttur.
6. Mahkemece, Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Temel Ceza Yönünden
1. Tebliğnamenin Bu Husustaki Görüşü Yönünden
Katılan ..., 20.05.1932 doğumlu olup suç tarihinde 83 yaşında ise de ileri yaş sebebiyle 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin uygulanma ihtimalinin gündeme geldiği hâllerde ilgilinin, adlî tıp kurumu tarafından yapılacak muayenesi neticesinde beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığının belirlenmesi ile buna ilişkin adlî muayene raporunun düzenlenmesinin gerektiği, adı geçenin 17.06.2017 tarihinde vefat ettiği, bu nedenle belirtilen hususta araştırma yapılmasının mümkün olmadığı, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, şüpheli kalan bu hâlin sanık lehine yorumlanması gerektiği anlaşıldığından, Tebliğname'nin (1) numaralı bendinde açıklanan görüşe iştirak olunmamıştır.
2. Katılan Vekilinin Bu Husustaki Temyiz Sebebi Yönünden
Sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına göre katılan ...'nın elindeki bıçakla kendisine saldırdığını, bunun üzerine yargılama konusu suçu işlediğini beyan ettiği anlaşılmakla, sanıkta ani gelişen suç kastı ve suçun işleniş biçimi karşısında temel cezanın alt sınırdan belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Haksız Tahrik Yönünden
Sanığın aksi ispat olunamayan savunması gereği ilk haksız hareketin katılandan geldiğinin kabulü ile sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik hükmünün uygulanması karşısında 5237 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen "cezada orantılılık ilkesi" gözetilerek asgari oranda (1/4) haksız tahrik indirimi uygulanması gerekirken üst hadden (3/4) uygulanması suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini, hukuka aykırı bulunmuştur.
C. Vesaire Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe başlığı altında (B) paragrafında açıklanan nedenle İnegöl 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 27.05.2021 tarihli ve 2021/19 Esas, 2021/502 Karar sayılı kararına yönelik katılanlar vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,13.06.2022 tarihinde karar verildi.