Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/5233 Esas 2022/13764 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/5233
Karar No: 2022/13764
Karar Tarihi: 29.06.2022

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/5233 Esas 2022/13764 Karar Sayılı İlamı

11. Ceza Dairesi         2018/5233 E.  ,  2022/13764 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Sahte fatura düzenleme
    HÜKÜMLER : Beraat

    Sanık ... müdafisinin temyiz talebinin beraat hükmü nedeniyle vekâlet ücreti verilmesi gerektiğine ilişkin olduğu gözetilerek yapılan incelemede:
    1) Sanık ... hakkında 2012 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan, diğer sanıklar hakkında 2009, 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından açılan kamu davalarında; faturaları kullanan mükelleflerin bağlı bulunduğu vergi dairelerinin cevabî yazılarında, mükelleflerin bir kısmı hakkında incelemelerin devam ettiği, bir kısmının incelemeye sevk edildiği, ancak iş yoğunluğu nedeniyle görevlendirme ve müfettiş atamasının yapılmadığı, bir kısmının ihbarları ve inceleme taleplerini değerlendirme komisyonu tarafından karar aşamasında olduğunun belirtilmesi, suça konu faturaları kullanan çok sayıda mükelleften yalnızca 2010 takvim yılına ilişkin 4, 2012 takvim yılına ilişkin 2 kişinin tanık olarak dinlenmesi, 2010 takvim yılına ilişkin dinlenen tanıklardan ...’ın sanık ...’den fatura aldığını, ...’ın sanık ...’i zaman zaman iş yerinde gördüğünü beyan etmeleri, dosya kapsamına göre 2009, 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında dosyada asılları bulunan 5 adet fatura dışında da fatura düzenlendiğinin anlaşılması, suça konu faturaların asıllarının bulunup bulunmadığının yalnızca davaya konu mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesinden sorulmasıyla yetinilmesi karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından;
    a) (Dosyada asılları bulunan 5 adet fatura dışındaki) suça konu faturaların asıllarının, bu faturaları kullanan mükelleflerden veya bu mükelleflerin bağlı bulunduğu vergi dairelerinden sorulmak suretiyle getirtilip, sanıklara gösterilerek yazı ve imzaların kendilerine ait olup olmadığının sorulması, kendilerine ait olmadığını söylemeleri halinde; temin edilecek yazı ve imza örnekleri ile faturalardaki yazı ve imzaların sanıklara ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması,
    b) Faturalardaki yazı ve imzaların sanıklara ait olmadığının anlaşılması veya faturaların asıllarının temin edilememesi halinde ise;
    ba) Faturaları kullandığı belirlenen mükelleflerden haklarında düzenlenen vergi inceleme raporları dosyada bulunanlar dışında kalanlar yönünden karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorulması, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi,
    bb) Faturaları kullanan mükelleflerin tümü hakkında sahte fatura kullanma suçundan dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ise dosyalarının getirtilip incelenerek ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya alınması,
    bc) Faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerden her takvim yılı için kanaat oluşturacak sayıda kişinin tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılarak CMK'nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatıldıktan sonra sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları, sanıkları tanıyıp tanımadıkları ve faturaların düzenlenmesi konusunda sanıkların bir iştiraki bulunup bulunmadığının sorulması,
    Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, uyulmasına karar verilen bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, eksik araştırma ve incelemeyle beraat hükümleri kurulması,
    2) 1136 sayılı Kanun’un 168. maddesi ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık ... lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, yasaya aykırı,
    3) Sanıklara yüklenen suçların sübutu halinde, hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık ...’nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 29.06.2022 tarihinde 2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan beraat hükümleri yönünden kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğine yönelik Başkan Vekili ...’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer hükümler yönünden oy birliğiyle karar verildi.


    KARŞI OY

    Dairemizin yukarıda esas ve karar numaraları belirtilen 29.06.2022 tarihli, ilamındaki hükümlerin tamamının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle kısmen katılmıyorum.
    Sayın çoğunlukla ortaya çıkan aykırılığın konusu her biri bağımsızlığını koruyan ancak zincirleme şekilde işlenen suçlar yönünden zaman aşımının ayrı ayrı mı yoksa son işlenen suç tarihinden geriye doğru (zincirdeki suçların tamamını kapsayacak şekilde) bir bütün olarak mı hesaplanacağına ilişkindir.
    İnceleme konusu yerel mahkeme kararında sahte fatura düzenleme eylemleri ile ilgili olarak sanık hakkında birden fazla takvim yılına (2009, 2010, 2011, 2012 takvim yılları) ilişkin ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nin 43/1. maddesine göre; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”
    Zamanaşımının hesaplama yöntemini düzenleyen TCK’nin 66/6. maddesine göre; “... zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden... işlemeye başlar.”
    Yerel mahkemece sanığın birden fazla takvim yılına ilişkin sahte belge düzenleme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine dair hüküm kurulmuş olup, inceleme tarihi itibariyle bazı takvim yılına ilişkin suçlardan açılan kamu davalarının yasada öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddeleri uyarınca düşürülmesi zorunludur.
    Sanığa atılı sahte belge düzenleme suçuna öngörülen olağan zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesine göre 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresi ise TCK’nin 67/4. maddesine göre 12 yıldır.
    TCK’nin 43/1. maddesindeki düzenlemeye göre zincirleme suçlar aynı suç işleme kararı ile işlenmiş olmasına rağmen her biri bağımsızlığını korumaktadır. Buna karşılık bağımsızlığı koruyan suçlara tek bir ceza verilmesi, ancak bu cezanın artırılarak uygulanması benimsenmiştir. Dolayısıyla zincirleme suç kurumu sanık lehine bir düzenlemedir. Zincirleme olarak işlenen her bir suç bağımsızlığını koruduğu içinde birbirinden bağımsız olarak zamanaşımına uğraması gerekir. Diğer bir değişle zincirleme olarak işlenen suçlardan bazılarının zamanaşımına uğraması halinde bu suçların zincirden çıkarılması ve yalnızca zamanaşımına uğramayan suçların cezalandırılması gerekir. (TANER, Fahri Gökçen, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s.165; KUNTER, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, s.69; ayrıca TAŞDEMİR Kubilay, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, Ocak 2015, s.134)
    TCK’nin 66/6. Maddesindeki düzenleme zaman aşımının başlangıcının tespit açısından mahkemelere ışık tutan bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle, yasa koyucu zincirleme şekilde işlenen suçlarda zamanaşımının zincirin hangi halkasından başlatılacağına ilişkin bir belirleme yapmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasaydı dahi suç teorisi gereği zamanaşımının zincirin en son halkasından başlatılması gereklidir.
    Dolayısıyla kural olarak dava zamanaşımı süresi zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren başlarsa da bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bu suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının diğer suçlardan bağımsız olarak dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu korunurken cezanın birliği ilkesi benimsendiğine göre inceleme tarihi itibariyle zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçının zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar bakımından düşme kararı verilmesi zorunludur. Çünkü TCK’nin 66/6. maddesi fiillerin çokluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir.
    Bu açıklamalar ışığında inceleme tarihi itibariyle olağanüstü zamanaşımı gerçekleşen (sanıklar ..., ..., ... hakkında 2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan açılan) kamu davasının düşürülmesi gerekir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun hükümlerin tamamının bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 29.06.2022

    Hemen Ara