Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3249 Esas 2022/1462 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3249
Karar No: 2022/1462
Karar Tarihi: 03.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3249 Esas 2022/1462 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/3249 E.  ,  2022/1462 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 12.12.2019 tarih ve 2019/595 E- 2019/1058 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 09.12.2020 tarih ve 2020/1125 E- 2020/1515 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/367 E. 2008/191 sayılı kararına karşı, temyiz harcı adli yardım talebinin kapsamında değerlendirilmediğinden kendisinin de yeterli imkanı olmadığı için temyiz yoluna başvuramadığını ve temyiz hakkını kaybettiğini, bu karar sebebiyle AİHM’ne başvuru yaptığını, başvurusunun dostane çözüm kararıyla sonuçlandığını, AİHM kararında adil yargılanma hakkının ihlalinin tespit edildiğini, devletin kendisine karar kapsamında tazminat ödediğini, ilgili AİHM kararı gereği yargılamanın yenilenmesi şartları oluştuğunu ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesini, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarih 2007/367 E. 2008/191 K. sayılı kararının ortadan kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, AİHM kararında davacının temyiz harcını yatıramaması sebebiyle temyiz hakkının elinden alındığından bahisle dostane çözüm yolu ile hüküm tesis edildiğini, kararın davanın esasına dair ihlal kararı niteliği taşımadığını, HMK’nın 375/1-i maddesi kapsamında somut olayda yargılamanın yenilenmesini gerektiren sebep bulunmadığından talebin reddi gerektiği, yargılamanın yenilenmesi sebebinin var olduğu kabul edilse dahi HMK’nın 377/1-e maddesi uyarınca HMK’nın 375/1-i bendinde yazılı sebepten dolayı AİHM’nin kesinleşmiş kararının tebliğ tarihinden itibaren 3 ay ve herhalde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde yargılamanın iadesinin istenmesi gerektiği, yargılamanın yenilenmesi istenilen 2007/367 esas, 2008/191 karar sayılı ilamın 22.06.2009 tarihinde kesinleştiği, davacının 10 yıl geçtikten sonra yargılamanın iadesi talebinde bulunduğu gerekçesiyle davanın HMK’nın 379/1-a ve 379/1-c maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
    İstinaf Mahkemesince, AİHM kararının (.../Türkiye-54601/09) 22.02.2019 tarihinde verildiği, 20.06.2019 tarihinde İngilizce yazılarak bildirildiğinin karardan anlaşıldığı, işbu davanın 10.10.2019 tarihinde açıldığı, kararın kesinleştiğine dair dosyada bilgi bulunmadığı, AYM’nin 2014/2831 B.NO, 12/01/2017 tarihli kararında belirtildiği üzere gerekçeli kararın tebliğ edildiğine dair evrakın bulunmamasının davacı aleyhine yorumlanamayacağı, yapılacak yorumun davacının yargılamanın iadesi yoluna başvurmasını imkansız hale getirmemesi gerektiğinden davanın kanuni süresinin içinde açıldığını kabulü gerektiği, HMK’nın 375/1-i bendi uyarınca başvuru hakkında dostane çözümle düşme kararı verilmesinin de yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak belirlendiği, mahkemece davanın esasına yönelik ihlal kararı verilmediğinden bahisle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesinin doğru görülmediği, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/367 E., 2008/191 K. ve 29.05.2008 T. sayılı kararına ilişkin olarak davacı tarafça adli yardım talepli başvurunun kabul edilerek dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesi gerektiği, mahkemece 24.07.2008 tarihli adli yardım talebinin kabul edildiği, davacının bu karara ilişkin temyiz talebinin Yargıtay 19.HD’nin 2008/10399 E., 2009/2923 K. ve 09.04.2009 T. sayılı kararı ile reddedildiği, adli yardım kararının temyiz başvuru harçlarını da kapsadığının kabulünün AİHM’nin kararı ile kaçınılmaz hale geldiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2019 tarihli 2019/595 E. 2019/1058 K. sayılı kararının HMK'nun 353/1.b.2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın HMK’nın 375/1-i ve 379/1-c maddesi gereğince kabulüne, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/367 E., 2008/191 K. ve 29.05.2008 T. sayılı kararına ilişkin olarak ... tarafından yapılan temyiz başvurusunun kabulüne, talep halinde dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen husus dışında, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkindir. Yukarıda yapılan özetten anlaşılacağı üzere Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarih 2007/367 E. 2008/191 K. sayılı dosyasında davacılar Soyut Holding A.Ş. ve Hasan Çolak tarafından, davalı ...’e karşı açılan kambiyo senedi nedeniyle menfi tespit davasında mahkemece, davanın kabulü ile 11.01.2002 tanzim tarihli, 15.000.000,00 USD bedelli bono sebebiyle davacı şirketin davalıya (...) borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, davalı ... tarafından ibraz edilen 10.07.2008 tarihli adli müzaheret talebini de içeren temyiz dilekçesi ile davalının kararın tebliğe çıkartılması için yatırması gereken ilam harcını yatırmakta güçlük çektiğini belirterek adli müzaheret talebinden faydalandırılmasına ve ilam harcı aranmaksızın kararın taraflara tebliğine ve dosyanın temyiz harcı aranmaksızın dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 24.07.2008 tarihli kararı ile davalının bakiye ilam harcını ödemeden ilamın tebliğe çıkartılmasına hükmedildiği, sonrasında 11.09.2008 tarihli karar ile 24.07.2008 tarihli adli müzaheret kararının yalnızca bakiye ilam harcına münhasır olduğu, temyiz harcını kapsamadığı gerekçesi ile davalı ...'e temyiz harcını yatırması için muhtıra tebliğine karar verildiği, muhtıranın davalı vekiline 15.09.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davalının temyiz harcını yatırmaması üzerine mahkemenin 24.09.2008 tarih ve 2007/367 esas, 2008/191 müteferrik sayılı kararı ile davalı tarafından ilamın temyiz edilmemiş sayılmasına hükmedildiği, anılan kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 09.04.2009 tarih 2008/10399 Esas, 2009/2922 Karar sayılı ilamı ile onandığı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 22.06.2009 tarih 2009/5824 Esas, 2009/6008 Karar sayılı ilamı ile de taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek suretiyle kararın 22.06.2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
    Bunun üzerine ...'in mahkemece, temyiz giderleri bakımından adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHS’nin 6. maddesine dayanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 56601/09 nolu 20.06.2009 tarihli kararı ile başvurunun dostane çözüm yoluyla sonlandırdığı anlaşılmıştır.
    ... vekili 10.10.2019 tarihinde HMK’nın 375/1-i bendine dayanarak işbu yargılamanın iadesi davasını açmıştır.
    Davalı şirket vekili, yargılamanın iadesi davasının 10 yıllık süre geçtikten sonra açıldığını ve yargılamanın iadesi şartlarının oluşmadığını savunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince de kabul edildiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 374/1-i bendi uyarınca karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi hali de yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmıştır.
    Bu halde yargılamanın iadesini talep etme süresi, 6100 sayılı HMK’nın 377/1-e bendinde, 375 inci maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde yazılı sebepten dolayı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıl olarak düzenlenmiştir. Bu haller için belirtilen bu 3 aylık sürenin, hükmün kesinleşmesinden itibaren en geç 10 yıl içinde kullanılması gerekir. Yani, hükmün kesinlemesinden itibaren 10 yıl geçmiş ise yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyecektir (Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 4. Cilt, 4. Baskı, Ankara 2011, syf.5186).
    Buna göre hem Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarih 2007/367 E. 2008/191 K. sayılı asıl kararı ve hem de 24.09.2008 tarih ve 2007/367 esas, 2008/191 müteferrik sayılı karar, 22.06.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, AİHM kararının 22.02.2019 tarihinde verildiği, 20.06.2019 tarihinde İngilizce yazılarak bildirildiğinin karardan anlaşıldığı, işbu davanın 10.10.2019 tarihinde açıldığı, kararın kesinleştiğine dair dosyada bilgi bulunmadığı, AYM’nin 2014/2831 B.NO, 12/01/2017 tarihli kararında belirtildiği üzere gerekçeli kararın tebliğ edildiğine dair evrakın bulunmamasının davacı aleyhine yorumlanamayacağı, yapılacak yorumun davacının yargılamanın iadesi yoluna başvurmasını imkansız hale getirmemesi gerektiğinden davanın kanuni süresinin içinde açıldığı kabul edilmiş ise de yukarıda yazıldığı üzere Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarihli asıl kararı ve 24.09.2008 tarihli müteferrik kararın kesinleştiği 22.06.2009 tarihinden işbu yargılamanın iadesi davasının açıldığı 10.10.2019 tarihine kadar 6100 sayılı HMK’nın 377/1-e bendinde düzenlenen 10 yıllık sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince yargılamanın iadesi davasının süresinde açıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
    3-Kabule göre de davacının 10.10.2019 tarihli dava dilekçesinde yargılamanın iadesi talebinde bulunurken Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarih 2007/367 E. 2008/191 sayılı asıl kararın tarihi yazılmış ise de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 56601/09 nolu 20.06.2009 tarihli kararı ile başvurunun dostane çözüm yoluyla sonlandırıldığı husus Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 24.09.2008 tarih ve 2007/367 esas, 2008/191 müteferrik sayılı kararı olup Bölge İstinaf Mahkemesince Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 29.05.2008 tarihli 2007/367 E., 2008/191 K. sayılı kararına ilişkin olarak ... tarafından yapılan temyiz başvurusunun kabulüne karar verilmesi doğru görülmediği gibi, talep halinde dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesine şeklinde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 03/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara