Esas No: 2021/14
Karar No: 2022/1607
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/14 Esas 2022/1607 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/14 E. , 2022/1607 K.Özet:
Davalı, davacılar hakkında 39.000 TL bedelli bonoya dayalı icra takibi başlatmıştır. Davacılar, bononun teminat olarak verildiği ve borçlu olmadıklarını iddia ederek takibin iptalini, satışın ve tapu kaydının iptalini, kötüniyet tazminatını talep etmiştir. Mahkeme, bononun teminat senedi olduğuna dair davacıların iddiasının ancak yazılı delille ispatlanabileceğini, davacılara yemin teklif hakkı olduğunu ancak yemin deliline başvurulmayacağının bildirildiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, bononun ipotekle birlikte ve ipoteğin teminat için verildiği ve ipoteğin terkin edilmesiyle bononun bedelsiz kaldığı anlaşıldığından davalının bonoyu kullanma imkanı olmadığını belirterek kararın yetersiz olduğunu ve bozulması gerektiğini belirtmiştir. Kararda, TTK madde 702'e göre aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu ancak borcun ödenmesi, zamanaşımı veya senedin zayi olması istisnasının olduğu açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Sorgun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 29.11.2019 tarih ve 2017/216 E. - 2019/405 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalının haklarında 39.000.-TL bedelli bonoya dayalı icra takibi başlattığını, takibe konu edilen bononun davacılardan ...’ın bankadan çekeceği kredi için davalının taşınmazı üzerine ipotek tesis edilmesi nedeniyle teminat olarak boş bir şekilde imzalanarak verildiğini, davalının bu bonoyu doldurarak icra takibi başlattığını, davacıların davalı hakkında yaptığı şikayete ilişkin ceza yargılamasının safhalarında davalının çelişkili ifadeler verdiğini, icra takibi nedeniyle davacıların taşınmazlarının haczedilerek satıldığını, davalı ile davacılar arasında 39.000.-TL bedelli bono düzenlenmesini gerektirecek mal alışverişi olmadığını ileri sürerek, davacıların takibe konu edilen bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, takibin iptalini, icra takibi neticesinde satışı yapılan taşınmazların satışının ve tapu kaydının iptalini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu edilen bononun ipotek verilmesi ile bir ilgisinin olmadığını, davalı tarafından davacılara vadeli buğday satışı yapmasından ve borç para vermesinden dolayı düzenlendiğini, bononun aradaki anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat külfetinin davacılarda olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; bononun teminat senedi olduğuna dair davacıların iddiasının ancak yazılı delille ispatlanabileceği, davalının davacıların tanık dinlenmesi beyanına açık muvafakatı olmadığı, davacılara yemin teklif hakkının hatırladığı, ancak davacılar vekili tarafından yemin deliline başvurulmayacağının bildirildiği, davanın davacılar tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, icra takibinin dayanağı bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Davalı lehdar ...'ın 14.12.2012 tarihinde kollukta alınan ifadesinden, bononun lehdar ...'ın davacılar lehine tesis ettiği ipoteğin teminatı olarak verildiği, davacılar tarafından ipoteğin kaldırıldığı, ...'ın ise bonoyu anlaşmaya aykırı olarak davacılardan var olduğunu iddia ettiği alacağı için doldurduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında bononun ipotekle birlikte ve ipoteğin teminat için verildiği ve ipoteğin terkin edilmesiyle bononun bedelsiz kaldığı anlaşılmakla, davalı ...'ın anlaşma, özellikle teminat olduğu konu dışında bonoyu kullanma imkanı yoktur. Ayrıca, lehine aval verilen şahsın, bunları defi olarak dermeyan edebilmesi, aval verenin ise, aynı imkana sahip bulunmaması işin mahiyetine uymaz; mantığa ters düşer. Örneğin lehine aval verilenin borcu ödemiş bulunması gibi somut olayda bononun teminat bonosu olması ve asıl borçlu keşidecinin teminat vasfını ortadan kaldıracak işlem yapması, başka bir anlatımla teminat olarak verildiği ipoteği kaldırmakla, borç ödenmiş sayılacağından avalist bakımından da bu defiinin davalıya karşı ileri sürülmesi mümkündür. Bu nedenlerle tüm bu hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, 08/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava; kambiyo takibine dayanak teşkil eden bononun teminat olarak verildiği ve teminatlık vasfının sona erdiği iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava konusu senette davacılardan ... keşideci, ... ise avalist konumundadır.
Davalının tüm aşamalardaki beyanları bütün olarak değerlendirildiğinde ve senetteki ihdas nedeninin ilk olarak davacılar tarafından talil edilmesi dikkate alındığında, keşideciye yönelik ilk derece mahkemesi kararı yerindedir.
Ancak davacılardan ... senette avalisttir. TTK. madde 702’deki düzenleme uyarınca aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. Bunun istisnası borcun ödenmesi, zamanaşımı, senedin zayi olmasıdır. Zira kanun koyucu bu hükümle temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defilerin avalist tarafından ileri sürülmesini bertaraf etmiştir. Aval, şekli olarak asıl borca bağlı ise de madden bağımsız bir kambiyo taahhüdür. Dolayısıyla lehine aval verilene ait şahsi def'i olan teminat iddiasının avalist tarafından alacaklıya karşı ileri sürülemeyecek olması nedeniyle avalist aleyhine açılan davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken (11. HD 20.04.2021 tarih, 2020/5580 E., 2021/3861 K.; 08.12.2021 tarih, 2020/4481 E., 2021/6960 K.; 26.04.2021 tarih, 2020/3912 E., 2021/4089 K.) yazılı şekilde reddi yerinde görülmemiş ise de sonucu itibarıyla kararın doğru olması ve temyiz edenin sıfatı da dikkate alındığında kararın onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne muhalifim.