Esas No: 2020/5254
Karar No: 2022/1677
Karar Tarihi: 09.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5254 Esas 2022/1677 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5254 E. , 2022/1677 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.03.2017 tarih ve 2014/657 E- 2017/271 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.02.2020 tarih ve 2017/3901 E- 2020/406 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av....dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, ödenmeyen alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibinde davalının kabul ettiği 415.155,31 TL’nin tahsil edildiğini, fazlaya ilişkin itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aktedilen sözleşmeler uyarınca müvekkilinin düzenlediği bir kısım faturaların davacı tarafından tebliğ alınıp itiraz edilmediği halde kayıtlara işlenmediğini, ticari şartlar anlaşması uyarınca davacının 2008 yılında 23.100 Euro, 2009 yılında 50.000 Euro ödemeyi taahhüt ettiğini, ayrıca %5 ay sonu, %1 yıl sonu ciro primini net alım cirosu üzerinden ödeyeceği kabulünün bulunduğunu, ürün sevkiyat bedellerinin davacıya fatura edileceğinin sözleşmede düzenlendiğini, davacının gönderdiği ürünlerde miktar ve fiyat farklarının bulunduğunu, buna ilişkin faturaların düzenlendiğini, yine bir kısım ürünlerin davacıya iade edildiğini, müvekkilinin iyiniyetle borçlu olduğu tutarı ödediğini, bunun dışında bir borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların ticari kayıt ve defterlerinin incelenmesi sonucu davalının bir kısım faturaları fazladan kestiği, davacının sonuç olarak 241.379,09 TL daha alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, takip dosyasındaki davalı borçlunun 501.864,53 TL için yapılan kısmi itirazının iptaline, takibin 241.379,09 TL asıl alacak üzerinden takip talebinde belirtildiği şartlarda devamına, asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin ve kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının kestiği birtakım faturaların dayanaklarının bulunmayışı nedeni ile sırf sözleşmede düzenleme hakkı bulunmasının dayanaksız fatura kesmeye cevaz vermeyeceği, sözleşmeye ve ticari kayıtlara göre dayanağı ve mali kanıtı bulunan faturalar düşüldükten sonra davacının alacağının 3. bilirkişi raporunun 3. ek raporuna göre hüküm altına alınan miktara ulaştığı, davalı vekilinin bu nedenle istinaf isteminin yerinde olmadığı, üçüncü bilirkişi raporunun kök ve ilk ek raporu ile bu rapora yapılan itirazlar sonucu alınan rapor incelendiğinde 3. ek raporda esas alınan kur hatasının düzeltildiği, ancak raporda belirtildiği üzere A472452 nolu 74.269,88 TL’lik faturanın sadece 3.200,04 Euro karşılığı kısmının kabul edilebilir olduğu belirtilmekle bu faturanın 6.176,07 TL kısmının kabul edilebilirliği sonucuna varılarak hesaplama yapılması gerekmekte iken tam tersi mahsup işlemi yapıldığı, bilirkişilerce mahsup işleminin ters yapıldığı, maddi hata bulunduğu, yine üçüncü ek bilirkişi raporunda 20.868,72 TL’lik davalı yan yemek faturasının iki kez davacı alacağından mahsup edildiği, bu durumda davacının bakiye alacağının 264.310,65 TL olarak nihai toplama ulaştığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile takip dosyasındaki davalı borçlunun 501.864,53 TL için yapılan kısmi itirazının iptaline, takibin 264.310,65 TL asıl alacak üzerinden devamına, alacak likit olmakla % 40 nispetinde 105.724,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, temyiz harcı davalıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 09/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- Dava, icra takibine itirazın iptali ve İİT istemlerine ilişkindir.
2- Davacı vekili, ticari defterlerindeki cari hesap alacağına dayalı olarak başlattığı icra takibine kısmi itarazda bulunduğunu, davalı ise imzalanan sözleşmeler kapsamında davalı tarafa kesip gönderdiği fatura bedelleri tenkis edildiğinde kalan meblağ üzerinden borcu kabul ettiklerini, fazla kısım yönünden itirazda bulunduklarını savunmaktadır.
3- Taraflar arasında yer alan 2008 ve 2009 yılı Satınalma ve Lojistik Sözleşmeleri uyarınca, davacı şirkete ait mallar davalıya ait Gross Markette satışa sunulacak, bu satışta davalı belirli bir oranda pay alacak, ayrıca davalı bu satışla ilgili olarak vereceğe bir takım hizmetlere karşı davacıya fatura kesebilecek ve bu bedeller de davacının, satış sonrası davalıdan alacağı satış bedellerinden mahsup edilebilecektir. Taraflar arasında, davacıya ait olup da davalı tarafından satışı gerçekleştirilen malların miktarı ve davacının bundan elde edececeği satış bedeli konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilafın temeli, davalının davacıya kestiği faturaya konu hizmetlerin davacıya verilip verilmediği ve bu fatura miktarı kadar davalının davacıdan alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4- Davalının tenkisini talep ettiği faturaya konu hizmetler “-Reklam, -ciro primi satış teşvik, -açılış bedeli, -WKZ bütçesi, -Platform hizmetleri, - Miktar farkları, - Fiyat farkları, İade faturaları, -Mağaza alışveriş yemek hizmetleri” faturalarından oluşmaktadır.
5- Davalı taraf anılan faturaların numaralarının yer aldığı ve davacı tarafa teslim edildiğini gösteren Kargo Belgesini dosyaya sunmuş, davacı tarafın teslim aldığı bu faturalara ve içeriklerine itiraz etmediği, ancak bu faturaları kendi ticari defterlerine de işlemediği anlaşılmaktadır.
6- Herşeyden önce, taraflar arasında ticari ilişki olduğu, yazılı sözleşme kapsamında davalının kestiği faturalar kargo makbuzu ile davacıya tebliğ edildiği halde, TTK’nın 21.maddesindeki 8 günlük yasal süresinde itiraz edilmediği için münderacaatı kesinleştiği halde, sadece davalının bu faturaları defterlerine kaydetmediği için işin içine girilmesi doğru olmayıp, bu fatura miktarınca davalı tarafın karşı iddialarının kabulü gerekirdi. TMK m. 2 uyarınca herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Davalı VUK m. 219 uyarınca ticari defterlerine kaydetmek zorunda olduğu faturaları defterine kaydetmeyerek bundan lehine sonuç doğmasını sağlayamaz.
7- Kabule göre de, bilirkişi raporunda, davalının tanzim ettiği bu faturalardan bazılarını kabul ettikleri, bazılarını ise kabul etmedikleri anlaşılmaktadır. Davalının tanzim ettiği ciro prim faturaları toplamı 400.458,61 TL olup, taraflar arasıdaki anlaşmazlığın kahir ekseriyeti de bu kısımdan oluşmaktadır. Bilirkişi heyetinin 2. Ek raporuna her iki taraf da itiraz etmiş, son ek (3.Ek BKR) raporunda ise, davalının rapora itirazları karşılanmamış, davacının itirazları ise kontrole elverişli olmayacak şekilde kabul edilmiştir. Oysa son bilirkişi ek raporuna itirazında 31.05.2010 tarihli ve 74.269,88 TL bedelli faturanın konusu ile, 28.02.2010 tarihli 98.074.-TL bedelli faturaların konusunun birbirinden farklı olduğu halde bilirkişi heyetinin son ek raporunda bunların konusunun aynı olduğunun kabul edilerek hesap yapıldığını savunmaktadır. Bu husus ne bilirkişi, ne de mahkeme ve BAM kararlarında açıklığa kavuşturulmuş değildir. Bu haliyle de mahkeme kararı eksik incelemeye dayalı olduğu halde hüküm kurulmasının doğru olmadığı kanaatinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun aksi yöndeki görüşlerine katılmıyoruz.