Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1510 Esas 2022/1743 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1510
Karar No: 2022/1743
Karar Tarihi: 10.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1510 Esas 2022/1743 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/1510 E.  ,  2022/1743 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.11.2017 tarih ve 2013/464 E- 2017/1143 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.01.2020 tarih ve 2018/700 E- 2020/97 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 25.01.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ..... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin 14 adet taşıt alımı için davalı banka ile 11.09.2012 tarihli 10.000.000,00 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığını, 17.09.2012 tarihinde 10.000.000,00 TL tutarında kredi kullandığını, yaklaşık 9 ay kredi taksitlerini ödedikten sonra Haziran 2013 tarihinde kredi borcunu tümüyle kapatma talebiyle bankaya başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin bakiye borcu 5.830.363,00 TL iken davalı banka tarafından erken ödeme nedeniyle müvekkilinden kredi kapama bakiyesi olarak 6.413.400,00 TL tahsil edildiğini, müvekkiline ayrıntılı hesap dökümü verilmediğinden bunun ne kadarının erken ödeme komisyonu olduğunun bilinmediğini, ancak miktarlar kıyaslandığında davalının bakiye kredi tutarının %10’u gibi fahiş bir oranda fazladan ve haksız tahsilat yaptığının anlaşılmakta olduğunu, davalı banka tarafından uygulanan bu oranın sözleşme ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, 25.06.2013 tarihli ihtarname ile fazla yapılan tahsilatın iadesinin talep edildiğini, ancak olumlu sonuç alınmadığını, ayrıca sözleşmenin 2. 8.maddesinde oran belirtilmediğini ve söz konusu maddenin genel işlem koşulu mahiyetinde olup geçersiz olduğunu, müvekkilinin fahiş nitelikteki bu ödemeyi zorunluluk nedeniyle yaptığını, bu kredinin kapatılmasının başka bir bankadan kullanılan kredinin davalı banka hesabına gönderilmesi suretiyle yapılmış olması nedeniyle ihtirazi kayıt da konulamadığını, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinden haksız tahsil edilen tutardan şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili 24.03.2017 tarihli dilekçesinde, talep konusu 10.000,00 TL olan alacak miktarını 393.836,03 TL artırmak suretiyle ıslah ettiklerini bildirmiştir.
    Davalı vekili, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, davacıya kullandırılan kredi tutarının 10.000.000,00 TL değil, 5.145.000,00 TL olduğunu, davacının 21.06.2013 tarihinde erken kapama talebinde bulunduğunu ve herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kredi borcunu kendi rızası ile vadesinden önce ödediğini, müvekkilince talep edilen %10 erken kapama komisyonu dışında daha alt bir komisyon bedeli ile veya komisyon alınmaksızın kredi kapatılacağının taahhüt edilmesinin söz konusu olmadığını, sözleşmenin tarafların serbest iradeleri ile tanzim ve imza edildiğini, kesintinin sözleşmenin 2.8. maddesine uygun olarak yapıldığını, kaldı ki diğer bankalarca alınan erken ödeme komisyonları ile kıyaslandığında da hakkaniyete uygun olduğunu, müvekkilinin erken kapama nedeniyle toplam 699.300,00 TL kâr mahrumiyetinin bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı vekili, ıslaha konu alacağın zamanaşımına uğradığını, ayrıca ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini bildirmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nce, bilirkişi kurulu raporunun gerekçeli ve denetime elverişli bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi uyarınca davacı tarafın kullandığı kredi için yaptığı ilk taksit ödemelerinden sonra borcunun tamamını erken ödemek için talepte bulunduğu, bu istemin davalı tarafça kabul edildiği, erken ödeme komisyonu adı altında sözleşmenin 2.8.1. maddesinin tanıdığı yetki ile % 10 oranında 571.928,88 TL kesinti yaptığı, dosyaya getirtilen belge örneklerinden bankaların % 2 ile %5 oranında kesinti uyguladıkları, teamül gereği % 3.5 oranında kesinti yapılmasının uygun ve makul olduğu, davalı bankanın 391.851,88 TL kredi alacağı ile 11.984,15 TL BSMV'den oluşan toplam 403.836,03 TL fazla tahsilat yaptığı, davalı bankanın 03.07.2013 tarihinde temerrüde düştüğü, tarafların tacir olup kullanılan kredinin ticari nitelikte bulunması nedeniyle alacağa avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 403.836,03 TL’nin 03.07.2013 tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce, taraflar arasında akdedilen 11.09.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nin Erken Ödeme başlıklı 2.8 maddesinde, erken kapama komisyon oranının belirlenmediği, bankanın erken ödeme isteğini kabul etmesi halinde bunun şartlarını bildirmek suretiyle maruz kalacağı kâr mahrumiyeti, zarar ve maliyetleri, erken ödeme nedeniyle doğabilecek vergi, KKDF gibi mali yükümlülükleri müşteriden talep edebileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme hükmü uyarınca erken kapama komisyon oranının tespitinin mümkün görünmediği, davacı tarafça bu hükmün genel işlem koşulu mahiyetinde olduğu ileri sürülmüş ise de, hükmün haksız şart mahiyetinde olduğu kabul edilse dahi, bu hükmün yazılmamış sayılması sebebiyle oluşacak boşluğun Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.12.2019 tarihli, 2018/4910 esas ve 2019/8174 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere bankanın Tebliğ uyarınca ilan edeceği oranlar, aksi halde emsal banka uygulamaları ile doldurulacağı, dosya kapsamında mevcut davalı banka tarafından düzenlenen Kredi İşlemlerinde Faiz ve Kar Payı Dışında Sağlanacak Ücret, Komisyon ve Masraflar İle Bankacılık Hizmet Komisyonları Bildirim Formu başlıklı ve bildirim tarihi 17.05.2013 olarak belirtilen belgede, Ticari Kredi Erken Kapama Komisyonu oranının % 10 olarak belirlendiği, bu durumda davacının 20.06.2013 tarihli erken ödeme talebi üzerine davalı bankanın % 10 üzerinden erken ödeme komisyonu alabileceği, davalı bankanın 20.06.2013 tarihli yazısında, davacının taşıt kredisi nedeniyle kapama bakiyesinin 6.312.549,00 TL, artı para kredisi nedeniyle kapama bakiyesinin 100.816,00 TL olduğunun bildirildiği, davacı tarafça 21.06.2013 tarihinde her iki kredinin toplam bakiye tutarı 6.413.400,00 TL olarak davalı bankaya ödendiği, 29.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda kapama tarihi itibariyle taşıt kredisi riskinin 5.719.269,22 TL ve artı para kredisinin 100.816,00 TL olduğu, artı para kredisi için erken kapama ücreti alınmaması gerektiğinin bildirildiği, bankaca artı para kredisi için bildirilen kapama bakiyesi tutarı ile risk tutarının aynı olduğu dikkate alındığında bu kredi için erken kapama ücreti alınmadığının anlaşıldığı, taşıt kredisi yönünden sunulan dekontlar incelendiğinde ise kapama bakiyesi olarak 6.291.196,10 TL ödeme alındığının görüldüğü, davalı tarafça sunulan ekstreler incelendiğinde davalı tarafça da belirtildiği gibi aradaki 21.563,73 TL’lik farkın çok az bir kısmının davacının artı para kredisi faiz ve masraflarına kesildiği, kalanın ise davacının hesabında kaldığı ve farklı işlemleri için kullanıldığı, bu durumda hesaplamada 6.291.196,10 TL’nin dikkate alınması gerektiği, risk 5.719.269,22 TL olduğuna göre bunun %10’u oranında 571.926,92 TL erken kapama komisyonu alınabileceği, 5.719.269,22 TL +571.926,92 TL ise 6.291.196,14 TL’ye tekabül etmekte olup bankaca fazla tahsil edilen bir tutarın bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi’nce açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, ticari kredi nedeniyle haksız tahsil edildiği iddia edilen erken kapama komisyonunun (ücretinin) tahsili için açılan alacak davasıdır.
    İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulü ile 403.836,03 TL’nin 03.07.2013 tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, işbu hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce ise yukarıda açıklanan gerekçe ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiş, işbu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava dosyasının incelenmesinde; taraflar arasında akdedilen 11.09.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin erken ödeme başlıklı 2.8 maddesinde, erken kapama komisyon oranının belirlenmediği, ancak bankanın erken ödeme isteğini kabul etmesi halinde bunun şartlarını bildirmek suretiyle maruz kalacağı kâr mahrumiyeti, zarar ve maliyetleri, erken ödeme nedeniyle doğabilecek vergi, KKDF gibi mali yükümlülükleri müşteriden talep edebileceğinin kararlaştırıldığı, bankanın sözleşme uyarınca erken ödeme ücreti talep etme hakkı var ise de, Bölge Adliye Mahkemesi’nce de isabetle işaret edildiği üzere sözleşme hükmü uyarınca erken kapama ücret oranının tespitinin mümkün görünmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikteki içtihatlarında belirtildiği üzere, davacı tacir olsa da alınan komisyonun hakkaniyete uygun olması gerektiğinden, diğer bankalardan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun erken ödenmesi halinde uyguladıkları oranlar sorulmak ve bu şekilde emsal uygulamalar tespit edilmek suretiyle davalı bankanın tahsil ettiği erken kapama ücretinin hakkaniyete uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Açıklanan yönler gözetilmeden Bölge Adliye Mahkemesi’nce yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.






    KARŞI OY YAZISI

    Dairemizin (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi) geçmişten bu yana uygulaması (2020/1160, 2019/5384, 2018/4910, 2019/1170, 2019/4678, 2019/1849, 2019/23, 2018/5750, 2018/4650, 2019/3212 esas sayılı dosyalardan ve aynı nitelikteki Dairemizin diğer dosyalarından verdiği kararlar UYAP sisteminde kayıtlı olup aksi yönde bir karara rastlanmamıştır) sözleşmede oran belirtilmemiş olması halinde öncelikle bankanın T.C. Merkez Bankası’na bir oran bildirip bildirmediğinin sorulması, bildirilmişse bu oran dikkate alınarak karar verilmesi, bildirilmemiş olması durumunda ise emsal banka uygulamaları araştırılarak sonuca varılması yönündedir. Yukarıda örnek kabilinde saydığımız kararlar bu yöndedir. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nce (Dairemizce birleştirilen) farklı yönde karar verilmiş olması veya Dairemizin yerleşik içtihadından dönülmesine ihtiyaç duyulması halinde, Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca içtihatların birleştirilmesi talep edilmelidir. Bu durumda iş bu dosyada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihadından farklı yönde bir karar verilmesi, ancak içtihadı birleştirme kararı ile farklı bir sonuca varılması halinde mümkün olabilecekken içtihadı birleştirme kararına gerek duyulmadan yazılı şekilde Daire’nin yerleşik içtihadından dönülerek farklı bir uygulamanın başlatılmasının uygun olmadığını düşündüğümden, bozma içeriğine katılmakla birlikte usule aykırı olarak içtihat değiştirilmesi sonucunu doğuran sayın çoğunluğun verdiği karara muhalifim.

    Hemen Ara