Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2013/301 Esas 2013/5650 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/301
Karar No: 2013/5650
Karar Tarihi: 02.04.2013

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2013/301 Esas 2013/5650 Karar Sayılı İlamı

19. Hukuk Dairesi         2013/301 E.  ,  2013/5650 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tedbir davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    İhtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili, avans olarak verilen çekler karşılığında mal teslim edilmediği iddiasıyla açmış olduğu menfi tespit davasında çeklerin ödenmesinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece 7 adet çekin davalı şirkete ve üçüncü kişilere ödenmemesine ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
    İhtiyati tedbire itiraz eden vekili, müvekkili şirketin iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu belirterek çekin ödenmemesi hakkındaki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep eden ... Plastik Boru ve Yapı... A.Ş"nin talebi yerinde görülmekle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiş, kararı ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili temyiz etmiştir.
    1- HMK’nın 394/4 hükmüne göre, “İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.” Bu Kanun hükmü uyarınca, taraflar usulen davet edilip, duruşma açılarak itiraz hakkında bir karar vermek gerekirken, taraflar davet edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
    2- İhtiyati tedbir kararlarının içeriğinin HMK"nın 391/2. maddesine uygun olması gerektiği gibi, itiraz üzerine verilen kararın da gerekçeli yazılması gerekir. Anayasa’nın 141/3. madde hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını öngörmektedir. Ancak gerekçe ile taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak kararın gerekçeli olması hâlinde yapılabilir. Aksi hâl, Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin, HMK"nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlaline neden olabilir. Bu nedenle mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 02.04.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Afyonkarahisar 1.Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbirin kaldırılması isteminin kabulüne ilişkin ara kararının temyiz yolu ile incelenmesi istenilmektedir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "ihtiyati tedbir" kenar başlıklı 391. maddesinin (3) numaralı fıkrasında " İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır." hükmüne yer verilmiş; fıkranın gerekçesinde, "Bu fıkra hukukumuz bakımından yenidir. Ihtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması, bu kurumun kötüye kullanılmasına, farklı mahkemelerce aynı konularda farklı kararların verilmesine ve bu kararların denetim dışı kalması gibi bir çok sakıncaya yol açmıştır..." denilmektedir.
    HMK’nın "İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz" başlıklı 394. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da "İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz." denilmektedir.
    HMK"nın "Kanun Yolları" başlıklı Sekizinci Kısmının Birinci Bölümü "İstinaf"tır ve 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasında "İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir." denilmektedir. Fıkranın konuyla ilgili gerekçesi ise "1086 sayılı Kanuna 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla eklenen 426/A maddesi gerekçesi ile birlikte aynen benimsenmiştir. İhtiyatî tedbir ... hakkındaki kararlara karşı da hükümde belirtilen hâllerde istinaf yolu açılmıştır. Özellikle uygulamada geçici hukukî korumaların gittikçe önem kazanması, ilk derece mahkemelerince bu konularda verilen farklı kararların önüne geçilmesi, gerek maddî, gerekse hukukî yanlışlıkların düzeltilebilmesi amacıyla böyle bir hükme yer verilmiştir. Bu yapılırken tüm geçici hukukî koruma kararları değil, ihtiyatî tedbir ... bakımından istinaf denetimi kabul edilmiş, bunların dışında kalan ... gibi geçici hukukî korumalar için bu imkân tanınmamıştır. Bununla birlikte özel kanunlarında ihtiyatî tedbir ... anlamında bir geçici hukukî koruma düzenlenmişse, bunlara ilişkin kararlar hakkında da ihtiyatî tedbir(e) ... ilişkin kanun yolu hükümleri uygulanmalıdır." şeklindedir.
    HMK"nın 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise HMK"nın 341/1. maddesinde "İlk derece mahkemelerinden verilen ... ihtiyati tedbir ... taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir." hükmü ile istinaf olarak açıkça belirtilmiştir.
    HMK"nın geçici 3. maddesinde,"
    (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır."hükmüne yer verilmiştir.
    Geçici 3. maddeyle, 5235 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesi gereğince Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar istinafa ilişkin hükümler ve dolayısıyla 341. madde de henüz yürürlüğe girmemiştir.
    Burada çözümü gereken sorun, HMK"nın 391. ve 394. maddelerindeki ihtiyati tedbire dair verilen ara kararı ve buna itiraz sonucu verilen karara karşı getirilen kanun yolu, temyiz şeklinde anlaşılabilir mi?
    HMK"nın geçici 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar "1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı" vurgulandıktan sonra, (2) numaralı fıkrada "Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." denilerek HUMK"nın uygulanmasına devam edilecek hükümlerine açıklık getirilmiştir.
    HUMK"nın uygulanmaya devam edilecek hükümleri, 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddelerdir. Buna göre, HUMK"nın 5236 sayılı Kanunla istinafa başvurma imkânı getiren 426/A ve devamı maddeleri, "1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki" ibaresi ile açıkça kapsam dışı bırakılmıştır. Burada uygulanacağı söylenen HUMK"nın anılan 427 ilâ 454. maddeleri, temyiz incelemesinin usulü ve temyize tâbi kararların kapsamını belirlemektedir ve bu kapsam içerisinde, ihtiyati tedbire ilişkin kararlar yoktur. Başka bir ifadeyle, yollama yapılan HUMK"nında ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolu öngörülmemiştir.
    Geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasında ise HMK"nında bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun, HMK"na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
    İstinaf ve temyiz, farklı kanun yollarıdır. İstinaf, "yerindelik" + "hukukilik" denetimi; temyiz ise sadece "hukukilik" denetimidir. Bir an için istinaf mahkemelerinin göreve başladıklarını düşünelim: Örneğin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar verecektir. Oysa temyiz yolunda, başvuru yerinde ise yalnızca kararın bozulmasına karar verilebilecektir. Bu itibarla, istinaf ile temyiz incelemesinin mahiyetleri de birbirine uymamaktadır.
    Nitekim yukarıda belirtilen HMK’nın 341. maddesinin gerekçesinde de "…Özellikle uygulamada geçici hukukî korumaların gittikçe önem kazanması, ilk derece mahkemelerince bu konularda verilen farklı kararların önüne geçilmesi, gerek maddî, gerekse hukukî yanlışlıkların düzeltilebilmesi amacıyla böyle bir hükme yer verilmiştir…" denilmiştir.
    Bu nedenle, HMK"nın geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, ihtiyati tedbire ilişkin kanun yolunu, temyiz olarak anlamak, istinaf ve temyizin mahiyetiyle bağdaşmamaktadır. Diğer yandan, HUMK"nın temyize ilişkin hükümleri, HMK"nındaki ihtiyati tedbire dair öngörülen kanun yolunda istinaf mahkemelerine getirilen göreve uymadığı gibi, HMK"na da aykırılık taşımaktadır.
    HMK"nın "Temyiz edilemeyen kararlar" kenar başlıklı 362. maddesindeki, "(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz: ... f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar..." şeklindeki hükümde, ihtiyati tedbire ilişkin istinaf mahkemesine yapılacak kanun yolu başvurusunda verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır.
    HMK"nın 362. maddesinin konuyla ilgili gerekçesinde, "Maddede dava konusu olayın iki dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda ... ve geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar bakımından da, iki dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır." denilmiştir.
    Belirtelim ki, HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolu, "iki dereceli yargılama"dır. Başka bir ifadeyle "İlk derece mahkemesi + istinaf mahkemesi"nden oluşan iki dereceli yargılamadır. Bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılması, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle temyiz başvurusunun, söz konusu ara kararına temyiz başvuru imkânı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılamıyorum.

    Hemen Ara