Esas No: 2021/17705
Karar No: 2022/14409
Karar Tarihi: 14.09.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2021/17705 Esas 2022/14409 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2021/17705 E. , 2022/14409 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
A) Sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyizinin incelenmesinde;
Katılan vekilinin yüzüne karşı verilen hükümden sonra 16.12.2014 havale tarihli süre tutum dilekçesi ile diğer sanık ... hakkında verilen beraat hükmüne yönelik temyiz talebinde bulunduğu, 09.01.2015 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde ise sanık ... hakkında kurulan beraat hükümlerini de temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süreden sonra 09.01.2015 havale tarihli dilekçe ile sanık ... hakkında temyiz dilekçesi verdiği anlaşıldığından; temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’nin 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
B) Sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafisinin, nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyizinin incelenmesine gelince;
1) Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2014 tarihli ve 2014/9038 Esas numaralı iddianamesi ile sanıkların eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek katılana karşı TCK’nin 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurumu olan icra dairesinin vasıta kılınarak nitelikli dolandırıcılık suçu ile katılan adına sahte senet oluşturmaları nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda; sanık ...’nin aşamalardaki savunmasında söz konusu senetlerden katılanın haberdar olduğunu, kendisine ödemesi gereken kira borçlarını diğer sanık ...’e ödemeyi kabul ettiği için düzenlendiğini savunması, temyiz dışı sanık ...’ün de senetlerin kendisine katılan tarafından verildiği, hatta bir tane senedin ödendiğini, diğerleri ödenmediği için icraya konulduğunu savunması, katılanın ise senetlerden haberdar olmadığını, sanık ...’ye herhangi bir kira borcunun bulunmadığını, bir yıllık toplam kira borcunu sanık ...’nin annesine ödediğini savunması karşısında maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından; sahte olduğu iddia edilen senetlerden ödenen senet olup olmadığı araştırılarak söz konusu senedin kim tarafından ödendiğinin tespit edilmesi ve katılanın bir yıllık toplam kira bedelini sanık ...’nin annesine ödeyip ödemediğinin araştırılması, varsa bunlara ilişkin bilgi ve belgelerin getirtilerek dosya arasına konulması ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 30.03.1992 tarih ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden suç kastından söz edilemeyeceği gibi rızanın açık veya zımni olabileceği ve özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının yerine imza atan kimsede sahtecilik kastının varlığının kabul olunamayacağı göz önünde bulundurularak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ve ayrıca iddianame dışına çıkılarak temyiz dışı sanık ...’e karşı dolandırıcılık suçunun işlendiği ve önceden doğan borç için verildiğinden suçun unsurlarının oluşmadığı şeklindeki yanlış gerekçe ile hükümler kurulması,
2) Kabule göre de;
a) 5237 sayılı TCK'nin 43. maddesine göre "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi" durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olup; aynı anda gerçekleşen fiillerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı, tüm dosya kapsamına göre, suça konu senetlerin aynı tarihte düzenlenerek aynı anda temyiz dışı sanık ...’e verilerek kullanıldığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 43. maddesi kapsamında zincirleme suç koşullarının oluşmadığı, ancak suça konu belge sayısı da nazara alınarak 5237 Sayılı TCK'nin 61. maddesi uyarınca alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, zincirleme şekilde işlenmiş resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması,
b) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafisi ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 14.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.