Esas No: 2020/10327
Karar No: 2022/9265
Karar Tarihi: 19.09.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10327 Esas 2022/9265 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/10327 E. , 2022/9265 K.Özet:
Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan davanın kararı incelenmiştir. Sanığın evraklara usulsüz şekilde tebligat yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Ancak davetiyenin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği görülmüş olduğundan bu nedenle bozma talebi kabul edilmemiştir. Kararda ayrıca, sanık lehine olan kanun maddeleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır. İlk olarak, sanığın daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle aldığı tedavi veya denetimli serbestlik tedbiri sırasında bu suçu işleyip işlemediğinin belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Eğer böyle bir durum varsa, bu suç nedeniyle ikinci bir kovuşturmanın açılamayacağı bildirilmiştir. Eğer böyle bir durum yoksa, sanığa tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış ve yükümlülüklerini ihlal etmişse yargılamaya devam edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kararda ayrıca, sanığa verilen hapis cezasının adli para cezasına dönüştürülmesinde usulsüzlük yapıldığı, ve adli para cezasının taksitlendirilmesine karar verildikten sonra “ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceği” belirtilmemesi nedeniyle TCK’nın 52/4. maddesine aykırı davranıldığı vurgulanmıştır. Son olarak, 5271 sayılı CMK'nın \"Basit Yargılama Usulü\" başlıklı 251. maddesinde yer alan bir düzenlemede yaşanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı nedeniyle, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda mahkûmiyet kararı verildiği takdirde maddenin 3. fıkrasına göre sonuç cezanın dörtte bir oranında indirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile de
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması
üzerine hükmün açıklanması suretiyle mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
25/03/2015 tarihli hükme yönelik gerekçeli kararın tebliğ tarihinde sanığın Ankara L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunduğunun, dolayısıyla sanığın MERNİS adresinde yapılan tebligatın usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın 20/07/2015 tarihli eski hale getirme talebi ile temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Tebliğnamenin 1 nolu bendinde duruşma için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymaması nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden bozma talep edilmiş ise de, meşruhatlı davetiyenin 15/01/2015 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğinin görülmesi nedeniyle bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1) Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet kararı verilmiş ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”, karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2) Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/07/2014 tarih ve 2014/30 esas 2015/254 sayılı kararı ile sanık hakkında verilen 1yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması karşısında, hüküm açıklanırken, 5271 sayılı CMK’nın 231/7. maddesinde yer alan “Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez” şeklindeki düzenlemeye aykırı bir şekilde, bahse konu hapis cezası 10 ay olarak belirlenip, TCK'nın 50. maddesi kapsamında 6000 TL adli para cezasına çevrilerek mahkûmiyet hükmünün kurulmuş olması,
3) Sanığa verilen adli para cezasının 5237 sayılı TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca taksitlendirilmesine karar verildikten sonra kararda “ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceği” belirtilmeyerek TCK’nın 52/4. maddesinin son cümlesine aykırı davranılması,
4) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, CMUK'un 326/son. maddesi gereğince ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 19/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.