Esas No: 2020/10341
Karar No: 2022/9257
Karar Tarihi: 19.09.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10341 Esas 2022/9257 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/10341 E. , 2022/9257 K.Özet:
Mahkeme, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hüküm giyen sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymaması üzerine mahkûmiyet kararı verdi. Ancak, mahkeme kararında TCK’nın 191. maddesindeki değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlarda tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı için ikinci bir tebligata gerek olmadığı hükmüne iştirak etmedi. Ayrıca, suç tarihinde yürürlükte olan TCK’nın 191. maddesindeki ceza miktarı ile sonradan yürürlüğe giren CMK’nın 251. maddesindeki değişiklikler hakkında açıklamalar yapıldı. Sonuç olarak, sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olan CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilerek sanığın hukuki durumunun \"Basit Yargılama Usulü\" yönünden değerlendirilmesi gerektiği kabul edildi ve hüküm bozuldu. Kanun maddeleri ise şöyle açıklandı: 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi, TCK’nın 191. maddesi, 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ve 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesi, CMK’nın 251. maddesi ve TCK’nın 7. maddesi.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : KARS 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine mahkûmiyet
Dosya incelendi
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önce işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı amacıyla gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin tebliğine rağmen başvuruda bulunmayan sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/05/2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 karar sayılı ilamı dikkate alınarak tebliğnamede yer alan bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 19/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.