Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/9095 Esas 2022/1929 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/9095
Karar No: 2022/1929
Karar Tarihi: 15.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/9095 Esas 2022/1929 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/9095 E.  ,  2022/1929 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Taraflar arasındaki davadan dolayı Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.10.2021 gün ve 2019/93 E. - 2021/381 K. sayılı ek kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dava, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
    Dava davacının kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine ilişkin kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Mahkemece, davacı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine dair verilen 27.10.2021 tarihli ek karar, 01.11.2021 tarihinde davacı vekiline tebliğ edilmiştir. Davacı vekili tarafından HUMK 432/5. maddesinde belirtilen 7 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra 11.11.2021 tarihinde ek kararın temyiz edildiği anlaşılmıştır.
    HUMK 432/4. maddesine göre, süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında, Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceği öngörüldüğünden davacı vekilinin HUMK 432/4. maddesi uyarınca, temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin 27.10.2021 tarihli temyiz isteminin süre yönünden reddine dair ek karara yönelik temyiz isteminin HUMK’un 432/4. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (M)

    KARŞI OY

    Dava; davacı tüzel kişinin kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat talebine ilişkindir.
    Aydın 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 29.06.2021 tarih ve 2019/93 esas, 2021/381 sayılı ek kararı Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; Daire çoğunluğunca 1086 sayılı HUMK’nın 432/5.maddesinde ek kararın temyiz süresinin 7 gün olduğu, yasal süre geçtikten sonra ek kararın temyiz edildiği gerekçesi ile temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
    Mahkemece, davacı vekilinin temyiz istemini süre yönünden red etmiş, davacı vekili süre yönünden red edilen bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. 27.10.2011 tarihli ek karar 01.11.2021 tarihinde davacı vekiline tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 1086 sayılı HUMK’nın 432/5.maddesinde belirtilen 7 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra 11.11.2021 tarihinde temyiz etmiştir. Ancak mahkeme 29.06.2021 tarihli ek kararında temyiz süresini 15 gün olarak göstermiştir.
    Davacı vekili mahkemenin gösterdiği süre içinde ek kararı temyiz etmiştir.
    Dairemiz çoğunluğunun, 7 günlük temyiz süresi geçtikten sonra ek kararın temyiz edilmesine yönelik temyiz talebinin süre yönünden reddine karar vermiştir.
    Dairemiz çoğunluğunun, 2 haftalık temyiz süresi geçtikten sonra kararın temyiz edilmesine yönelik temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
    Daire çoğunluğu ile oluşan görüş ayrılığının, kanun tarafından tayin edilen temyiz yoluna başvurma süresinin mahkeme kararında hatalı bir şekilde daha uzun gösterilmesi halinde; kanunda belirtilen süreden sonra ve mahkeme kararında belirtilen süre içinde yapılan temyiz talebinin geçerli olup olmadığına ilişkindir.
    1086 sayılı HUMK'nın 432/5 maddesi ek karar temyiz süresini 7 gün olarak belirlemiştir. Somut uyuşmazlıkta mahkeme ek kararında temyiz süresini 15 gün olarak göstermiştir. Davacı 15 gün içinde temyiz dilekçesini vermiştir. Dairemiz 7 gün geçtikten sonra temyiz dilekçesinin verildiğini gerekçe göstererek temyiz talebini süre yönünden red etmiştir.
    Kanun yoluna başvurma süreleri Mülga HUMK’da HMK tarafından tayin edilmiştir. HMK'nın 94/1.maddesine göre kanunun belirlediği süreler kesindir. Kanun tarafından belirlenen sürede işlem yapılmadığı taktirde, sürenin kesin ve hak düşürücü olması nedeniyle artık o işlem yapılmayacaktır. HMK'nın 90/1. maddesinde belirtildiği gibi istisnai haller dışında kanunun belirlediği süreleri hakim azaltıp çoğaltamaz. Ancak Anayasa'nın 40/2. maddesi gereğince "devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi Kanun yolları ve mercilere başvurucağını ve sürelerini belirtmek zorundadır..." Anayasa hükmünden de anlaşıldığı gibi HMK 345. ve 361. maddelerinde düzenlenen istinaf ve temyiz süreleri hakim tarafından değil, Kanun tarafından belirlenmiştir. Hakim kararlarında bu kanun yollarını ve sürelerini doğru göstermek zorundadır.
    Hakimin kanunda belirlenen Kanun yolları ve süresini yanlış göstermesi nedeniyle; Anayasa Mahkemesinin önüne bireysel başvuru yoluyla gelen dosyalarda Anayasa Mahkemesi mahkemelerin verdikleri kararlarda kanun yoluna başvuru süresini ilgiliye hatalı şekilde bildirmesinin, ilginin süreye güvenerek işlem yapması halinde hak kaybına uğraması sonucuna yol açmaması gerektiğine karar vermiştir. Gerekçesini de Anayasanın 36. ve 40. maddesine dayandırmıştır.
    Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Bu hak da bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığı etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmektedir.
    Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen ya da mahkeme kararını etkisiz hale getiren işlemler mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğindedir.
    Bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi bu hususları dikkate alarak, dava açma sürelerinin düzenlemesinin son derce karışık ve dağınık mevzuatın, aşırı şekilde (katı) yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini, özellikle başvuru merci ve süresi doğru gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını zedeleyecek şekilde kati yorumdan kaçınması gerektiğini belirtmiştir.
    Yani Anayasa Mahkemesi Kanun yoluna başvuru süresinin mahkeme kararında hatalı olarak gösterilmesi halinde, bu süreye güvenerek başvuruda bulunan ilgilinin taleplerini süre yönünden red edilmemesi gerektiği kanaatindedir.
    6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin 2 fıkrası gereğince, "Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlal ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir."
    Yeniden yargılama yapılması mümkün olmadığı taktirde, başvurucu lehine tazminata hükmedilmektedir.
    Anayasa Mahkemesinin emsal kararlarında bu husus açıkça vurgulanmıştır. İhlal sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yönelik yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın kararı veren mahkemeye göndermesine ilişkin bir kısım emsal kararlar şunlardır.
    - Başvurucu Ahmet Acartürk hakkında verilen 2013/2084 Başvuru nolu 15.10.2015 tarihli karar
    - Başvurucu Fatma Şimşek ve diğerleri hakkında verilen 2013/7002 Başvuru nolu 11.05.2016 tarihli karar
    - Başvurucu Leyla Darıcı hakkında verilen 2014/15837 Başvuru nolu 23.03.2017 tarihli karar
    -Başvurucu Hilmi Düzgüner hakkında verilen 2014/9690 Başvurucu nolu 11.05.2017 tarihli karar
    - Başvurucu Behçet Ökmen ve diğerleri hakkında verilen 2014/2607 Başvuru nolu karar
    Yukarıda belirtilen bir kısım bireysel başvurularda görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi bir ihlalin olduğunu tespit etmesi halinde yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna ulaşması halinde yeniden yargılama yapması için dosyayı karar veren mahkemeye göndermektedir.
    Öğretide de Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda vermiş olduğu kararların isabetli olduğu, kanunda tayin edilen sürenin mahkeme kararı ile hatalı olarak uzun gösterilmesi halinde: Anayasal hükümler çerçevesinde ilgililerin mahkeme kararlarına duydukları güvenin korunmasına ilişkin haklı beklentilerinin göz önüne alınmalı erişmi haklarının engellenmemesi gerektiği savunulmuştur (Pekcanitez/Atalay Özkes; Kum, Akil/GÜL).
    Belirtildiği gibi Bireysel Başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesinin önüne gelen bu tür uyuşmazlıklarda Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini, mahkeme erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı ilk derece mahkemesine iade etmesine karar vermiştir (AYM'nin 2014/19368 başvuru nolu dosyası).
    Belirtilen nedenlerle temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

    Hemen Ara